Hikayenin Başladığı Yer - Corniglia

4K 208 20
                                    

İtalya'nın kuzeyinde huzurla uyuyan bir köy yatıyordu. Bu köyün ismi Corniglia'ydı, yüce Tanrı bu küçük köyün ayaklarının altına bir deniz sermiş, ölçülemez bir bolluk ve bereketle taçlandırmıştı aziz halkını. Köyün nüfusu öyle azdı ki, sokağa çıktığında birbirini tanımayan ve aniden buluşan o kahve-yeşil gözlerinde mutluluk uyanmayan tek bir insan dahi yoktu. Bu halk mutluydu ve her daim minnettardılar Tanrılarına ve de İsa'ya. Meryem'in ismini ağızlarından düşürdükleri tek bir saniye bile bulunmazdı... 

Fakat her ölümlü gibi bu masumlar da içlerindeki kış uykusuna yatmış bekleyen iblise yol verdi. Koca bir aileyi katlettiler güneşin batışında. Yalnızca farklı oldukları  için. Büyülü. 

Tanrı yarattığı katile baktı. En büyük katildi karşısında duran. İnsanoğlu. Akıllanmaz, aciz, her daim içinden havaya süzülmeyi bekleyen kötülükler.. İnsan buydu işte. 

Ve Tanrı yanarak can veren koca aileden bir parçanın yaşamasına izin verdi. Bir başka katilin kurumuş kalbine merhamet bağışlayarak...

**

Yemyeşil gözleri ormanları kıskandıran kadın kucağına aldı küçük bebeğini. Bebek ağlamıyordu, sanki koca bir insanmış gibi dikkatle bakıyordu annesinin ormanı içine hapsetmiş gözlerine. Küçücük ellerini yanağına değdirdi annesinin. Kadının gözlerinden bir damla yaş düşerken anladı bir ölüye gebe kaldığını. İzin vermeyeceklerdi yaşamasına. Ne oğullarının ne eşinin ne de bu bebeğin... Hıçkırıklara boğulmadan önce lanet etti yüzyıllardır burada yaşamış atalarına ve Corniglia'a. 

Bebek uykunun huzurlu kollarına bırakmıştı minicik gözlerini. Annesi ayağa kalktı, bebeğini kurtarmak zorundaydı. Bu günahsız yaşamak zorundaydı, herkes kadar hakkıydı yaşamak. Hatta daha fazlaydı hakkı. 

Mürekkebine batırdı kuş tüyünü ve mektubuna başladı...

"Leonardo ... 

Gördüm. Bizi öldüreceklerini gördüm. Kendi canım için değil telaşım, oğullarım ve babası için de yanmıyor içim. Biz göreceğimizi gördük, Tanrının yanına yürüyor olmak asla yakamaz canımı. Ancak gurur duyarım ölene dek ibadet ettiğim o yüce Tanrımı göreceğim için.

Sabaha karşı bebeğim doğdu. 

Bir ölüyü doğurdum ben, bir ölüyü... bir günahsızı. 

Ölümden değil korkum, küçücük gözlerinde yaşam pırıltısı gördüğüm o bebek için yapabileceklerim, yıkabileceklerimden. 

Kurtar onu.. Kurtar ve bağrına bas, bir baba gibi... "

** 

Gösteri başlamıştı işte tam da şimdi. 7 kişi ağaçlara bağlanmış, son nefeslerini vermeyi bekliyordu. Gözlerinde ne bir korku ne bir telaş. Yalnızca acı var...  Saman yığınının ortasına konmuş içi dolu kundak. Bembeyaz. Elleri buruşuk bebeğin çığlıkları parçalıyorken meleklerin kulaklarını, duyamadı yaratıkların en iğrenci olan insanoğlu.

Kalabalığın arasından bir kadın elinde ateşle yaklaştı bebeğe. Yüzüne baktı ve üzerine tükürdü "Yılan!" diye çığlık attı "Yılanlar sardı bu köyü, ama birazdan hepinizden kurtulacağız." 

Geriye çekildi ve arkasına aldığı kalabalığa döndü. Az sonra yakılarak can verecek aile çığlık çığlığaydı şimdi. Ateşin o masum bebeğe değmesi fikri... hatta gerçekleşecek olması! 

"Bebeğimi bırakın." başını göğe kaldırdı "Meryem aşkına!"

"Meryem aşkına ha?" elindeki ateş iyiden iyiye alevlenmişti kadının, gözleri bir şeytanınkiyle aynıydı "Burada ne Meryem var ne de Tanrı! Gebereceksiniz." parmağını bebeğe doğrulttu "En başta da bu yılan."

Kadının yüreği annelik aşkıyla yandı. Bu iblise öyle bakıyordu ki, iblis elindeki ateşi kendi saçlarına indirdi bilinçsizce. Çığlıkları ormanda yankılanırken koşarak kaçıyordu yararak ilerlediği halkın arasından. Az sonra sesi kesildi. 

Fakat iblisin oğlu sinsice ulaştı annesinin düşürdüğü ateşe. Gözleri zaferinden emin olan komutan kibriyle parıldıyordu. 

Avuçlarının arasına aldığı odunu büyük bir hızla fırlattı kadının olduğu yere. Alevler büyürken çığlıklar yeniden doldurdu göğü. Bebek susmuştu daha şimdiden. Ateşin zarafetine boğulmuştu.

Ailenin çığlıkları yerini koca bir boşluğa bırakırken köy halkı zafer dansı ediyordu. Bebeği unutmuşlardı. 

"Geberdiler!" diye bağırdı aralarından biri.

"Kurtulduk İblisin çocuklarından."

"İblisler bile onlar kadar korkutucu değildir!"

"Şimdi defolun adını ağzından düşürmediğiniz Tanrınıza!"

Koca bir kahkaha seli. Bebek tamamen unutulmuş görünüyordu. Fakat aralarında biri vardı ki bebeğe yaklaşmaya başladı. Sessizlikle. Köy halkını uyutarak. Cebine sakladığı bıçak ayın ışığıyla çarpıştı. Usul usul ilerlerken masumun boynuna, her şey bir anda yok oldu. Kahkahalar yerini çığlığa  bırakmıştı, bebeğe uzatılan bıçaksa sahibinin boynuna dolanmıştı. 

Koca bir köy yok oldu masum bir ailenin katledilişiyle.

Leonardo kundağa sarılı bebeği kollarının arasına aldı. 'Victoria' diye fısıldadı kulağına defalarca. Kalbi taşlaşmış olan adam, kalbinin attığını hissetti yüzyıllar sonra bir bebeğin tebessümünde. 'Bundan sonra sen benimsin ben de senin..'

Tanrı sevgiden yarattığı insanların zulmünü izledi, kalbini parçalayıp atmış bir vampirininkininse yeniden atışına. 

İki kader birbirine karıştı.

Victoria artık Leonardo'nun kızıydı, kızının uğruna ölümsüzlüğünü verecek bir baba...


Okuduysan ve beğendiysen vote vermeyi unutma <3

Cadı ve Vampir · Felix Volturi ·Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin