2. Bölüm

2.1K 169 17
                                    

Victoria pelerinine daha da sıkı sarıldı. Üşüyordu. Kilometreler geçiyordu babasının kucağında. Zaten soğuk olan babası, rüzgarla birlikte daha da üşümesine sebep oluyordu. Bir zaman sonra gözleri kendiliğinden kapandı, uykunun kollarına bırakırken bedenini son düşündüğü şey Volturi'lerdi.

**

"Uyan bebeğim." 

"Mmm." gözlerini araladı "Biraz daha uyuyayım." Babasının sarsılmaz iradesi gözlerinin üzerinde dolaşıyordu. Eliyle gözlerini ovdu, ayağa kalkarken karşısındaki bu görkem dolu yapıyla titredi. Saraydı burası. Saraydan çok daha güzel. Yıldızlar adeta iş birliği etmişcesine toplanmıştı bu görkemin çevresinde. Hayran bırakıyordu. Ürkütüyordu da aynı zamanda.

Babası dağılmış pelerinini düzeltti kızının. Şato tarzı yapıya bakarken gözlerinden nasıl hayran kaldığı anlaşılıyordu. Bunu anlayabilirdi de zira bugüne dek ormanın içinde saklı kalmış, terk edilmiş kulübelerde konaklamışlardı hep. Dış dünyaya çok az açılmıştı. 

"Burası çok büyük baba." tatlı sesi kulaklarına değdiğinde gülümsedi adam.

"Evet, bebeğim."

Kızının elini tuttu ve kucağına aldı yeniden. Taş kadar sert duran kapıyı tıkladığında, saniyeler içinde açıldı. Alec'ti karşısında duran. Gözlerinde memnuniyet parıltısı vardı. Ne kadar uzun zamandır beklendiklerini daha da iyi anlıyordu şimdi Leonardo. Ve belli ki bir başka sebebi daha vardı bu gözlerindeki memnuniyetin. Kendisi gibi bir kaderi olan çocuk vardı karşılarında en nihayetinde. Yüzyıllar sonra kendileri gibi yakılmak istenen bir çocuk, güçleri dehşete düşüren. Gerçi güçleri kimsenin bilgi dahilinde değildi henüz. Çok küçüktü. Ama annesini ve ailesini tanımayan kimse yoktu yeryüzünde. Küçük çocuğun haricinde hem vampirler hem kurtlar arasında herkes bilirdi bu soylu büyücüleri. 

Leonardo kızının daha fazla üşümemesi için içeriye attı adımını. Ne yazık ki değişen bir şey yoktu. Burası da en az babasının göğsü kadar soğuktu. Üstelik kendisine bakan kıpkızıl gözlü şu çocuk, kendisinden ancak 3 4  yaş büyüktü, daha da soğuk kılıyordu havası.

Alec elini çocuğa uzattı. Gülümsüyordu. Babasının dışında bir ölümsüzden böyle güzel bir muamele görmeyi beklemiyordu, şaşırdı. Babasının gözlerine baktığında onayladığını gördü ve Alec'in kucağına gitti. Kendisi gibi duran bu ölümsüz çocuk, buradaki herkesten daha güçlü olduğunu hareketleriyle, rahatlığıyla haykırıyordu adeta.

"Aro önce seni görmek isteyecektir." dedi, sesi çok güzeldi. Adeta insana huzur veriyordu. Fakat babasının sesi de böyleydi. Tek bir farkla.. Bu ses kesinlikle bir çocuğa aitti ve hipnoz ediyordu.

 Bu ses kesinlikle bir çocuğa aitti ve hipnoz ediyordu

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.

Leonardo kızına göz kırptı ve "Sakın korkma kızım." kızının yanağını okşadı ve ardından karanlıkta kayboldu.

"İsmin ne senin?" bunun cevabını herkesten iyi biliyordu, ama yine de sohbete bir yerden başlamalıydı. Korkutmak da istemiyordu bu küçük misafirlerini. Ve kaderdaşını.

"Victoria ama sen Vicky diyebilirsin Alec." 

Alec uzun uzun kızın gözlerine baktı. Ve bir anda ciddiyetini kaybederek gülümsedi. "Tamam anlaştık Vicky." yürümeye başladı. Nereye gittiklerini bilmiyordu Victoria, yalnızca bu çocuğa güvenmişti işte. "Aro seni bekliyor."

Alec'in boynuna daha da sarıldı. Aro'dan çekiniyordu az da olsa. Sonuçta o bir Kraldı ve ne zaman ne yapacağı bilinmezdi Kralların. Dengesiz olurlardı özellikle bin yıllardır hüküm sahibiyseler. Ve yıllardır kendisini beklediği düşünülürse yıpratıcı da olabilirdi. Sonsuz bir yaşama sahip olsa da bekletilmek kimsenin hoşuna gitmezdi. 

Kapının önüne geldiklerinden Alec onu kollarından indirdi ve soğuk elleriyle kızın elini sarmaladı. Korkmamasını istiyordu. Her şeyin kontrolünün onda olduğunu. 

"Biz seninle aynı kaderi yaşadık, bu yüzden korkma." 

"Tamam.." dedi ama korkuyordu. Nefesi sıklaşmıştı. Bilmediği ortamlardan daima kendini izole etmişti, şimdiyse onlarca vampirin arasında olacaktı. Tek insan olarak üstelik. Neyse ki babası burada onunlaydı.. Ve Alec. Ona bir ağabey sıcaklığı duydu. Ve korkusundan bir an da sıyrıldı. 

Kapı açıldığında çok ama çok büyük bir odada buldular kendilerini. Oda demek ne kadar doğruydu bilemedi ama başka ne diyebilirdi ki? Evlerle, saraylarla ilgili bilgisi çok kısıtlıydı. Alec'in buz gibi ellerini unuttu kapıdan girerken. Gözlerinde yalnızca biri vardı şimdi. Ve o kişi babası değildi.

Babasının yanında duruyordu ve çok uzun boyu vardı. Varlığı korkutuyordu. Gözleri tüm vahşi hayvanların yırtıcılığını kendi bedeninde toplamış gibi bakıyordu. Kırmızının en aç tonu gözlerindeydi şimdi, ve o gözler kendisinden başka kimseye de bakmıyordu. 

Victoria'nın düşünceleri yine firar etmişti. İçinde bulunduğu durumdan tamamen sıyrılmıştı. O adama bakıyordu yalnızca. Sonsuza dek izleyebileceğini düşündüğü tek adama. Gözleri bir türlü kopamıyordu birbirinden.

Volturiler'in dehşet saçan kalpsiz vampiri Felix, bu küçük kızın karşısında çıplakmış, elleri ayakları tutmuyormuş ve hatta ölümsüz hayatı son bulmuş gibi hissetti.

Ve yıllar sonra alevlenecek bu aşk, ilk kez harlandı o soğuk gece vakti.

Leonardo içinde bulunduğu durumdan büyük bir rahatsızlık duydu. Felix'in yanından ayrıldığında saliselerle savaşarak kızının önünde durdu. "Victoria.." dedi, tek bir kelime. Victoria babasının bedeni yüzünden Felix'i göremiyordu artık. Babasına bakarken mahcup oldu. 

"Baba." dedi ve Alec'in ellerinden kurtardığı parmaklarıyla babasının eline uzandı. 

Aro'nun güzel kahkahası duvarları titretirken Alec yerine dönmüştü, babası da karşısında değil yanındaydı artık. "Baba, ha?" daha fazla güldü. "Leonardo ne büyük bir lütuf bu!"

Victoria babasına baktı yeniden. Rahatsızlığı elle tutulur gibi hissediliyordu. Bu adamdan hoşlanmamıştı. Bebek gibi yumuşacık görünen yüzü bile itiyordu onu kendinden. Babasının elin bıraktı ve arkasına saklandı. Ama ne buradaki diğer vampirlerin ne de Aro'nun onun varlığını hissetmesi için görmelerine gerek yoktu, bu küçücük yaşta olmasına rağmen kokusu paramparça ediyordu taşlaşmış ciğerlerini.  Felix hırıldar gibi bir ses çıkardı. Gözleri yeniden buluştuğunda, birkaç adım geriye gitti. 

"Sahip.. çıkabilir miyim?" ne kadar zor durumda olduğu sesinin kesik kesik çıkmasından anlaşılıyordu. Aro sanki ilk kez görüyormuş gibi baktı Felix'e. 

"Elbette Felix." dedi durgun bir sesle. 

Felix çıkmadan önce tekrar dönüp baktı küçük kıza. En azından kokusu burayı terk edene dek başka bir yere saklanmalıydı. Yoksa bu kız onun ölümüne sebep olacaktı. Ve belki de uğruna öldüreceği.

 Ve belki de uğruna öldüreceği

Oops! This image does not follow our content guidelines. To continue publishing, please remove it or upload a different image.


Okuduysan ve beğendiysen vote vermeyi unutma <3

Cadı ve Vampir · Felix Volturi ·Where stories live. Discover now