BÖLÜM 28 -Stadyum Yolcuları-

655 29 62
                                    

Hey gençler ben geldim!

Yorgunum.

Sinirim bozuk. Yıkılmadım ama ayakta da değilim. (espri tufanı MoRuQ)

Neyse dalgayı bırakalım bi kenara bomba gibi bölüm valla.

Bakalım beğenecek misiniz:d

Fazla uzatmadan iyi okumalar:)

Gregor kilidi kırılmış olan kapıyı elinden geldiğince sessiz bir şekilde açtı.

Önce yavaşça kafasını çıkardığında hiçbir tenebris üyesini göremedi. Hatta neredeyse hiçbir şey göremedi.

"Kimseyi göremiyorum." dedi Gregor kapı aralığında dururken diğerlerine dönerek. Luxa hemen atıldı.

"Sıçanlar herhangi bir koku alıyor musunuz?"

"Hayır her şey normal gibi." dedi Carissa, küçük burnu titrerken. Penelope biraz daha uzuncana kokladı ama oda bir koku alamadığını söyledi. Lapblood ve yavruları da herhangi bir koku almamışlardı.

"Hiç seste duyamıyorum." dedi Pusilli.

"Çok tuhaf." dedi Luxa. "En azından birkaçını görmemiz gerekirdi."

"Burası sarayın ıssız tarafı. Eskiden önemsiz olduğundan pek fazla kişi buradan geçmezdi. Karıncaların da böyle yaptıklarını sanıyorum." dedi Gregor ardından kendisini az yukarı (kapı üstteydi) kapının dışına attı.

"Gregor beni bekle!" diye sessizce haykırdı Luxa hızla kendini kapıdan yukarıya atan savaşçının arkasından. "Önden ben giderim!"

İkisi de şu an yukarıdalardı.

Gregor kılıcını kınından yavaşça çıkardı ve sessiz adımlarla -ayağının acısına rağmen- hazır ol da ilerledi, koridorun sonuna geldiğinde iki tarafa da bakındı.

"Kimse yok!" diye fısıldadı arkasından gelmiş olan Luxa. Gregor kızın yakınlığı yüzünden irkildi.

"Hadi!" diye seslendi Gregor kendini toparlamaya çalışarak, geriye doğru. Luxa ve Gregor koridorun başında gözcülük yaparken diğerleri kapıdan sırayla çıktılar. Böcekler gerçekten rahatlardı ama sıçanların çıkması için neredeyse yarım saat beklemeleri gerekti.

"Çok değişmiş." dedi Luxa diğerleri dışarı çıkmaya uğraşırken.

"Olmuyor sıkıştım!"

"O kadar balık yemeseydin, sana söyledim! Benim hakkımdı."

"Kes sesini uğur böceği!"

"Efendim?"dedi Gregor ilk başta kızın onunla konuştuğunu anlamayarak. Öyle ani yakalanmıştı ki heyecandan eline yüzüne bulaştırabilirdi. Bu yüzden dimdirek kızla ilgilenmek yerine gözcülük yapmaya devam etti.

"Biraz hayal kırıklığına uğradım. Karıncalar her yeri yıkıp dökmüş."

Gregor ne demesi gerektiğini bilemedi. Kız uzun zamandır, büyük ihtimalle 6 yıldır ilk defa onun bu kadar yakınındayken ve kendisi ona dokunmak için bu kadar büyük bir arzu duyarken, odaklanması oldukça zor oluyordu. Gregor kendisini toparlamaya çalıştı.

"Ne emeklerle yapılmıştı bu saray. Büyük dedelerim ne zorluklara katlanmıştı."

Gregor hala kızın güzel saçlarını düşünürken ilk defa adam akıllı çevresine göz gezdirdi.

Her taraf kırık döküktü, odalara kapı görevi gören beyaz - beyaz demeye bin şahit isterdi- tül perdeler yırtılmış ve yere düşmüştü, perdeleri tutmaya yarayan özel taştan yapım gözler kırılmıştı, onca yıldan sonra hala etrafta kalmış birkaç meşale, yerlere düşüp toz içinde öylece kalmıştı. Bir de Gregor'un anlamlandıramadığı tuhaf yapışkan şeyler vardı duvarlarların bazı kesimlerinde, koyu, değişik bir rengi vardı ve Gregor kurumuş lekelerin ne olduğunu hiç merak etmedi.

GREGOR -İNTİKAM KEHANETİ-Donde viven las historias. Descúbrelo ahora