BÖLÜM 33 -Penelope ve Carissa'nın Kavgası-

570 24 119
                                    

Ben geldiğmm

Nasılsınız?

Valla ben iyi miyim değil miyim bilmiyorum. Msüye girdim tarih fazla zor gibiydi ya. Hiç yorum sorusu yoktu umarım yks de bu kadar zorlamazlar.

Güncelleme; ağzıma sıçtılar

Yine bir güncelleme; türkçenin ben amk

Son güncelleme; yaktın beni tyt

Bu bölümü kadar beklettiğim için üzgünüm sadece kendimi biraz toparlamam gerekiyordu ama geç olan şeyler güzel olur kısacası bence bomba gibi bir bölüm oldu.

Uzatmıyorum veee gidiyorum

İyi okumalar:)

Bölüm 33- Penelope ve Carissa'nın kavgası

"Oh hayır..." dedi Gregor Sixclaw'ın ölmüş olduğunun ağırlığı üzerine yeni çökerek. Birkaç saniye nefes alamadı ve düşmemek için duvara tutundu. Duvardan destek alarak ölü sıçanın yanına ilerledi-nasıl yürüdüğünü kendisi bile anlayamamıştı- ve Carissa'nın yanından geçip yere eğilerek Sixclaw'ın hareketsiz, kanlı bedenini kucakladı.

Göğüsüne büyük bir kıskaç saplıydı. Ona saplayan karıncanın kıskacı kopmuş ve sıçanın bedenine saplı kalmıştı.

Gregor, sıçanların zayıf noktalarını hatırlamaya çalıştı; pençelerinin oradaki küçük damar, boncuk gözlerinden beyni, burunları ve kalbi... Kalp en zor olanıydı. Çünkü kılıcın kaburgalara saplanmadan kalbe ulaşması gerekiyordu.

Karıncanın kıskacı Sixclaw'ın kalbine girmişti, tıpkı felaketin beyaz tüylü göğüsüne girdiği gibi...

"Ne oldu sana?" diye sordu Gregor dolu dolu olan gözlerini sıçanın bedeninde gezdirerek.

"Ne yaptılar sana?" diye devam etti ve elleriyle, yavaşça ölmüş sıçanın kafasını okşadı.

Sixclaw, kendisine saygı duyup onu kollayan nadir kişilerden biriydi. Zorunda olmamasına rağmen kardeşini bulmasına yardım etmek için gruba katılmıştı, ona arkadaş gibi yaklaşmış, yaralıyken destek olup kendisini o taşımıştı. Sixclaw onun dostuydu, iyi bir sıçandı. Annesi Lapblood gibi...

Gregor sıkıntıyla nefes verdi.

Lapblood...

Lapblood'a nasıl açıklayacaktı bunu?

Sıçan zaten kan kehaneti zamanında hem eşini hemde yavrularının yarısını kaybetmişti. Mange'in nasıl öldüğünü dün gibi hatırlıyordu... Lapblood'un ümidini kesip bataklıkta ölmeyi beklemesinide. Elinde sadece iki yavrusu, Sixclaw ve Flyfur kalmıştı ve onlar için yaşama tutunmuştu.

Gregor gözleriyle Hybris'in yardım etmeye çalıştığı Flyfur'a baktı. Flyfur'un durumuda hiç iyi görünmüyordu.

Umarım kan kaybından ölmez

Gözlerini yine ölmüş dostuna çevirdi ve Gregor kimseyle iletişime geçmek istemeyerek, dostunun kanlı boynuna yüzünü gömdü.

Etrafta ki hararetli konuşmaları duyabiliyordu.

"Hepsini öldürdünüz mü?" diye sordu Luxa sıkıntılı bir sesle, ağrıyan başını ovaladı. Gözcü karıncaların saldırısı kendisinde bir şok yaratmıştı.

"Evet, ama yoklukları hissedilecek." dedi Aurora endişeyle.

"Bu lanet yerden hemen gitmeliyiz!" dedi Hybris, acıyla kıvranan Flyfur'un yanından.

GREGOR -İNTİKAM KEHANETİ-Donde viven las historias. Descúbrelo ahora