Bölüm 15

25.1K 1.1K 12
                                    

Simge avukat olarak seçtiği kişiden çok memnundu. Kıvanç'ı elinden alamaz dedikten sonra hissettiği rahatlama hiçbir şeye benzemiyordu. Birlikte detayların üzerinden geçerken, adam yumuşak bakışlarla ona gülümsüyor ve aklına takılan ve sorduğu her detayı güzelce açıklıyordu. En sonunda hazırlanması gereken evrakları not kağıdına yazarak Simge'ye vermişti.

''Vekaletnameyi bugün çıkartabilirseniz harika olur. Noter henüz kapanmamıştır. İsterseniz arkadaşlardan biri sizi götürsün hemen.''

'Ben hallederim, arabamla geldim zaten. Zahmet olmasın arkadaşa da. Tarif etseniz yeterli.'

'Cadde üzerinde, arabayla giderseniz sorun olur. Park edemezsiniz çünkü. Biri sizi götürsün. İşinizi halledince geri getirir sizi.'

'Eğer öyleyse gerçekten zor olur benim için. Ben taksiyle gider gelirim aslında. Gerçekten kimseye zahmet vermek istemiyorum.'

''Endişelenmeyin. Sadece bu işleri yapmak için çalışan elemanlarımız var. Lütfen rahat olun.''

Simge, ücret konusunda konuşurlarken de kendini hazırladığı rakamın çok altında bir rakam duyunca, duyduklarına inanamayarak adama, Emin misiniz ? diye sormuştu. Evet, çok eminim. Basit bir dava olduğu için ücreti de ona göre demişti Cüneyt Bey.

Her konuda yardımcı olmaya çalıştığını düşünmeye başlamıştı. Bu yardımların ilerde başına çorap örmemesini umarak adamın yanından ayrıldı ve vekalet çıkarmak için kendisini bekleyen adamın yanında ilerleyerek asansöre bindi. Geçmişte istemediği halde kendisine yardımcı olan adamların gelecekte ondan bir şeyler bekler halde etrafında dolandığını çok olmuştu çünkü.

Saat beşe gelmeden Kıvanç'ı almak üzere kreşin önündeydi. Dağılmak üzereydiler ve kendisi gibi bekleyen pek çok anne kapının önünde onun gibi oyalanıyor veya birbiriyle sohbet ediyordu.

Noterden aldığı vekaleti yanındaki adamla göndermiş, çocuğu alacağım diye kendisi yukarı çıkmamıştı. Üzerinden yük kalkmış gibi hissediyordu. Konuyla artık avukatı ilgilenecek ve gerekirse kendisi Yamanla yüz yüze gelmekten kurtulabilecekti.

Saat dolup ta kreşin kapıları açıldığında, Simge oturduğu arabadan inmiş ve kapıya yaklaşmıştı.

Bu sabah giydirdiği mavi tişörtüyle kapıdan çıkarken gördü oğlunu. Kıvançta onu görmüş ve koşar adımlarla anne anne anne diye seslenerek ona doğru yönelmişti. Birlikte arabaya bindiklerinde Simge onun arkadaki çocuk koltuğuna oturarak kemerini bağlamış ve eve doğru yola koyulmuşlardı.

''Anne, bugün çok güzel bir şey oldu.''

''Ne oldu küçük balığım.''

''Biz bugün şarkı öğrendik.''

''Aa.. bu harika. Hangi şarkıyı öğrendiniz.''

''Kırmızı balık annee. Bak şimdi sana söyliycem. Sen de öğren..Kırmızı balık göldee kıvrıla kıvrıla yüzüyoo...Balıkçı Hasan geliyoo...Kırmızı balık kaç kaç....''

Eve gidene kadar Kıvanç nefesinin yettiğince şarkıyı tekrar tekrar söyledi durdu. Her bittiğinde de kendini alkışlamayı ihmal etmedi ve hadi anne sende söyle diyerek yeniden başladı.

Evin önüne arabayı park ettiğinde Simge de kurtuluşsuz ezberlediği şarkının sözlerine eşlik ediyor ve oğlunu alkışlıyordu. Arabadan inerek oğlunu da indirmek için arabanın etrafına dolaştığında yolun karşı kaldırımına park etmiş olan Yaman'ın arabasını gördü.

Ne işi var burada? diye düşünürken, Yaman araçtan inmiş kendisine doğru yürüyordu. Kıvanç'ı çıkarmadan evvel onu buradan gönderebilmeyi diliyordu ancak Kıvanç onu fark ederse ki etmesi an meselesiydi kurtulma şansı yok gibi görünüyordu.

Tutkunun BedeliHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin