yedi

62 6 0
                                    

"Ben kendimi şüphelerden kurtarmaya çalışmakla meşguldüm,

Ben üzgündüm ve rafta bırakılmıştım."

Şarkı: The Score - Only One

*

Ezberlenmiş eylemlerin nefes almak kadar farkında olmadan dudaklarımdan çıkıp gittiği sabahlardan birinde, sigaramın dumanı da burnumdan aynı sükunetle çıkıp gidiyordu. Dalı dudaklarımın arasında unutmuştum. Nefes alıp veriyordum ve bacaklarımı verandadan aşağı sallandırırken, yine farkında olmadan ezberlediğim eylemlerden birini yaparak bekliyordum.

Geri gelecek olan Zayn miydi yoksa Kurt muydu? Daha da kötüsü, Zayn gizli arkadaşıyla tanıştığımı biliyor muydu? Geldiğinde ona Kurt'un yaptıkları için bedeli ben mi ödeyecektim? Zayn dönmeden önce işleri olduğunu söyleyip giderken ona engel olmalıydım. Belki karşısında dikilir ve onu sinirlendirirsem beni o bıçak gibi diliyle sokar, hırpalar ya da Zayn'in başına gelenlerin benimde başıma gelmesini sağlardı. 

Dün geceden beri bunu düşünüyordum. Tüm bunların başımıza gelmesi bir tesadüf müydü? Şans eseri, o kamp yolundan dönerken arkadaşlarımızın arabası yanlış yola sapmış ve bizi o sokakta, o zalim kaderle yalnız mı bırakmıştı? Eğer Zayn değilde orada kim olduğuna ben bakmaya gitsem, aynısı benim başıma da gelecek miydi? Neden Zayn'in seçilmiş olduğunu düşündüğümü bilmiyordum. Oldum olası onun özel olduğuna inanır, kaderinin çok güzel olacağını düşünürdüm. Belki hislerim beni yanıltmıştı ama belki özel olduğu konusunda pekte haksız sayılmazdım.

Zayn'in ne düşündüğünü bilmeden kuruntulara kapılmak yorucuydu. Dehşete kapılmak ve aklını kaybetmek yerine tüm bu başına gelenleri sakinlikle karşılayıp benden saklamaya çalışıyorsa, bu artık farklı bir adama dönüştüğü anlamına mı geliyordu? Farklı bir hayatı olacak, farklı sırları olacak, farklı davranan bir adam. Onunla bunları ne kadar konuşmak, sorular sormak istiyor olsam da bir yanım iletişim kuramayacağımı, artık yapayalnız olduğumu biliyordu. Zayn, mücadele etmek zorunda olduğum canavarlardan birine dönüşmüştü.

Onun zayıf noktam olduğunu bu yüzden kabul etmiştim. Dün gece ona bakarken aklımdan öyle ansızın, acımasız bir fikir geçmişti. Eğer Zayn bir canavara dönüştüyse, ondaki anahtarımı alıp bir hafta önce evlenmek üzere olduğum adamı evden kovabilir miydim?

Verandanın sallandığını, huzursuz bir vızırtının kulağıma doluştuğunu hissettim. Telefonum çalıyordu. O ara dudaklarımın arasında hareketsizce duran dalı fark edip fırlattım ve telefonu kulağıma götürdüm. "Konuş."

"Dedektif Martin, önce sizi bilgilendirmemi istediğiniz için bu saatte aradım. Kadının ağzından aldığım örneğin sonuçları çıktı. Gelip bakmak ister misiniz?"

Verandadaki koltuğun üzerine attığım ceketimi alıp koşarak kendimi arabaya attım. Bir yandan Rowell'i hoparlöre alırken, bir yandan da dudaklarımın arasına yeni bir dal sıkıştırdım. "Anlat Rowell, zamanım yok."

"Taipan zehri. En azından, tüm bulguların beni ortak çıkardığı yer, en az Taipan kadar kuvvetli bir yılanın zehri olduğu. Dün geceden beri makine üç kez hata verdi, dedektif. Bu şeyin ne olduğunu anlamak, bir isim vermek zor. Kesin olarak söyleyebileceğim tek şey bir zehir olduğu. Kadının vücudunu baştan sona kapkara yapan da bu olmalı."

"Kadının evine gidiyorum. Fotoğraflarda gece boyunca içtiği şişeler sehpanın üzerinde duruyordu. Belki biri onu bilerek zehirlemek istemiştir. Bir şey bulursam seni arayacağım."

THREE || zmWhere stories live. Discover now