on bir

40 5 0
                                    

"Dünya çıldırdı mı yoksa bana mı öyle geliyor?

Tüm bu küçük şeyler benim etrafımda dolanıyor."

Şarkı: Ben Howard - Small Things

*

Kabuslar yorgun zihnimin küçük intiharlarıydı.

Uykunun beni ne kadar savunmasız yaptığını bilinçaltım biliyor ve beni en ufak tehlikeye karşı ayık tutmak için bu küçük oyunları oynuyordu. Ben kendimi bir yerden atıp tüm bu çileye son vererek sonsuz bir uykuya yatamıyordum ancak zihnim, uykunun içerisinde intihar edip beni sonsuz bir ayıklığın içine atabiliyordu. Beni uyutmamak, gardımı indirmemek için yemin etmiş gibiydi.

Yatağın içinde sıçrayıp korkuyla doğrulduğum da ilk düşündüğüm bu oldu. Başımı çevirip komodinin üzerindeki saatte yazan rakama baktım ve dört saattir bu yatakta yatıp asla uyumadığımı düşündüm. Gözlerim uyuyordu ancak beynim için bu mümkün değildi. Belki sadece bir an ruhumun çıkıp gitmesine izin verdiğim de ise, beynim beni uyarmak için bu kabusları yolluyordu.

Zayn'in korktuğumu fark edip bana döndüğünü göz ucuyla gördüm. Uykusu ağır olduğundan doğrulamadı ama kolumu tutup beni kendine çekti. Korkmamam için bir şeyler mırıldandığını, belli belirsiz kelimeler söylediğini işittim. Bacağını bacaklarımın üzerine atıp, gövdesini üzerime yığdıktan sonra başını saçlarımın arasına attı. Dönüp ona sarılacaktım ki doğrulduğunu gördüm. "Erkek şampuanı kokuyorsun."

"Zayn," diye mırıldandım sesini alçaltması için. Uzanıp adeta yumruklayarak ışığı açtı. Tüm uykusu bir anda havaya karışmıştı. Gözleri öfkeyle açılmış, eli ayağı birbirine dolanmıştı. "Bir dakika sakin olur musun?"

Güldü. "Son zamanlarda beni sürekli itme nedenin bu muydu? Baştan söylemeliydin Thea, böylece karın ağrıma bir son vermiş ve siktir olup gitmiş olurdun."

"Kes şunu! Sadece eve gelmek istemediğimde iş yerinden birine gittim ve banyo yaptım hepsi bu kadar."

Yatağın üzerine çıkıp ona doğru yürüdüm. Beni itmeye kalkınca da kollarını kavrayıp karşıma oturmasını sağladım. Başını eğip gözlerini kapadı. En azından bana sataşacak gibi durmuyordu bu yüzden rahat bir nefes verdim. "Sana yemin ederim sadece dediğim gibi oldu. Hatta saçma düşüncelere kapılmadan önce Jaxon'ı arayıp sorabilirsin. Onu tanıyorsun, kardeşim gibi. Hepsi bu kadar Zayn."

Ellerimi ellerine çıkardım. Yüzünü büyük bir sırıtış ele geçirdi. Başı eğik olduğu için göremiyordum ama göz kenarları, yanağı, tüm kasları sırıtışı yüzünden kasılmıştı. Başını kaldırıp gözlerini gözlerime dikti. "Ne sevimlisiniz. Gecenin bir vakti kıskançlık krizleriyle uyanıyorsunuz falan."

Ellerini ittim. "Kurt?"

Dönüşüm geçirmiş olması olanaksızdı. Hemen yanımda, ellerimin altındayken hiç kasılmamış, ilk gün olduğu gibi acı çekmemişti. Gözlerini kapatmış ve birden Kurt'a dönmüştü. Alnımdaki kırışıklığı bastırıp ona olan nefretimi saklamaya çalıştım. Çenem kasılmıştı. Dişlerimi öyle kuvvetle birbirine geçirmiştim ki ağrıdıklarını hissettim.

Tek gözü yine sarı bir yılan gözüne dönmüştü. Konuşurken dili kendini belli etmiyordu ama dışarı uzattığı an beni zehriyle ölüme terk edeceğini biliyordum. Onun dışında aynı Zayn gibi görünüyordu. Vücudunda ki çizgiler bu sefer yoktu.

Ani bir fikirle ona döndüm. Tekrar ellerini kavrayıp gözlerimi gözlerinin içine diktim. Zayn'in beni duyup duyamayacağını merak ediyordum. "Zayn?" Karşımdaki her kimse sessizce bana bakmaya devam etti. "Zayn? Orada mısın?" Bir an bu ifadesizliğin ona ulaştığımı gösterdiğini düşündüm ama hemen sonra Kurt sinsice sırıtarak ellerimi itti.

"Hadi şu aptal oyunu kesip anın tadını çıkaralım. Uyuyor muydunuz? Hoş, bir gece benimle uyusan sorun olmaz sanırım."

Zayn'in tarafına kendini bırakıp uzandı. Yatağın diğer köşesinde bağdaş kurdum. "Kimsin sen?"

"Konuştuk ya bunu. Söyledim. Kurt."

"Kaç yaşındasın?"

Sorum ilgisini çekmiş olacak ki yastığı yatak başlığına dayayıp başını kaldırdı. Doğrudan gözlerimin içine bakıp sohbet ederken sanki bir canavar olmadığını hissediyordum.

"Yirmi bir."

Zayn'le ilişkimize bir sene ara verdiğimiz yaştı bu. Bir alakası olup olmadığını bilmiyordum ama dikkatimi çekmeyi becermişti. "Ne zamandır onunla yaşıyorsun? Yirmi bir senedir mi?"

"Hileli soru. Pas."

"İçeride başkaları da var mı?"

Gözlerini devirdi. "Bak yavrum, beni zorlamasan iyi edersin. Zayn içeride kıvranıyor zaten şu an."

"Pekala, pekala..." O gelmeden önce her şeyi öğrenmek istiyordum. "Dönüşüm geçirmeden nasıl ortaya çıktın?"

"Dönüşüm geçirdi. Sadece alıştıkça eskisi gibi tepki vermiyor."

"Peki ondan ne istiyorsun?"

Durdu. Cevap verip vermemekte tereddüt ediyordu. Gözlerinden şüphe bulutunun geçtiğini gördüm. Bacaklarını aynı ben gibi toplayıp bir anda o korkunç, tiksinç dilini dışarı çıkarıp sırıttı. "Ben yok etmek için yaratıldım, güzel Thea. Ben Zayn'in tüm korkaklıklarını örtmek için yaratıldım. Ben intikam için, kan için, ölüm için yaratıldım. Tanrı bana bir fırsat verdi ve beni dışarı çıkardı. İlk doğduğum gün yaptığım gibi, öldürmeye devam edeceğim."

"İlk doğduğun gün mü?"

"Ne sanıyorsunuz, Travis sayesinde yaratıldığımı mı? Senelerdir buradayım Thea, içinde yaşıyorum. Travis'in bana verdiği tek fırsat, istediğim zaman ışığı alabilmem oldu. Eskiden, beni Zayn yönetiyordu. Şimdi ikimizde eşitiz."

Dilimi ısırdım. Ne kadar mantık yürütmeye çalışırsak çalışalım, asla Kurt'un bildiklerine yetişemiyorduk. "Travis? Varlığından haberi var mı o halde?"

İşaret parmağını bana doğru salladı. "Sandığımdan akıllısın." Yüzüne klasik sırıtışlarından birini oturttu. "Herkesin varlığımdan haberi var, yakında beni tanımayan kimse de kalmayacak zaten. Biz ilkiz, Thea. Zayn ve ben. Xryosa'ların ilk bölünmüş ruhları. Tehlikenin farkında mısın? Herkes bizi konuşuyor, herkes bizden bahsediyor, herkes bizden korkuyor. Zayn ve ben. Biz dünyayı değiştirebiliriz."

"Xryosa mı?"

"Travis'in soyundan gelenler. İnsan ve yılanlar. Gerçekten hiçbir şey bilmiyorsun ha?"

"Pekala, diyorsun ki, bu Xryosa'lar insan ve yılanda olsa tek kişiler ama Zayn ve sen iki ayrı karaktersiniz öyle mi? Yani diğerleri dönüşüm geçirdiklerinde bir başka karaktere bürünmüyorlar?"

Sahte bir alkış tuttu. "Tebrikler."

Yüreğim ağzımda atıyordu. Bir gecede çok fazla şey öğrenmiştim. Belki Zayn'in bile bilmediği şeyler öğrenmiştim. Kurt sanki özel olarak bilmemi istiyor gibi her şey hakkında ağzını açmıştı. Dehşete düştüğümü görebiliyordu. Bir an önce Kurt'un gitmesini ve Zayn'in gelmesini, olan biteni ona anlatabilmeyi istiyordum.

"Beni iyi dinle Thea." Bakışlarımı yüzüne çıkardım. Tüm o alaylı gülümsemesi, çok bilmişliği, gözlerindeki cinnet kaybolmuştu. Sanki bir yetişkin gibi, bir arkadaş gibi ciddiyetle bana bakıyordu. Ondan korkmak için aldığım emirleri işitmez olmuştum. "Her şeyin Zayn'in etrafında döndüğünü sanıyorsun, öyle değil mi?" Başımı salladım. "Sanma. Her şey senin etrafında dönüyor."

Birden üzerime doğru gelip hızla bir hareketle ellerimi tuttu. "Seni kullanmalarına izin verme."

THREE || zmWhere stories live. Discover now