sekiz

55 6 3
                                    

"Beni artık sevmemenden hoşlanmıyorum,

Tavana bakarken, yerde ağlarken."

Şarkı: Peter Manos - Out of Love

*

Gece erken çökmüştü. Artık günlerin ne kadar kısa olduğunu hesaplayamıyordum. Zihnimin bana oynadığı oyunların sonucunda, bir haftayı aşkın süredir günlerimi düşünerek tükettiğimi ve zamanın birkaç dakikalık bir kum saatinin içinde sıkışıp kaldığını biliyordum. İşe gitmek için hazırlandığım sırada hava hala karanlık oluyor, mesaim bitmeden tüm gökyüzü tekrar laciverte dönüyordu. Sarsıcı bir döngünün içinde yuvarlanıyor gibiydim ve zamana yetişmek için koşmaya hiç niyetim yoktu.

İş dönüşü ilk yaptığım ayakkabılarımın topuklarına basarak evin girişine fırlatmak ve üzerimdeki tişörtü sıyırırken odama çıkmak oldu. Telefonumu her ihtimale karşı kapatacak ve gün ayana kadar uyuyacaktım. Arnold ona hesap vermemi beklemiyordu, zehirlenen kadının davasını bir başkasına vermişti ve her ihtimale karşı olur da istersem araştırmalara yardım edebileceğim konusunda teselli etmişti. Ne kadar mahvolduğumu görüyordu. Zayn o gece ölmüş olsaydı biraz yas tutup yaşamaya devam edecektim, oysa şimdi her gün yeniden akıl sağlığımın varlığını sorguluyor ve gün bitene kadar haplar kullanmam gerektiğini düşünüyordum.

Uyku haplarına, stres haplarına, sakinleştiriciye ve belki de hastanede yatmaya ihtiyacım vardı. Meslek hayatım umurumda bile değildi. Yatağımın üzerinde uzanıp tavanı izlerken başıma gelenleri ve gelecekleri düşünmek istiyordum. Günlerim böylece aynı nevresim takımının üzerinde solup gidebilirdi.

Delirdiğimi kabul edersem, birinin bana gerçekleri açıklamasına ihtiyacım olurdu. Zayn karşıma geçip hepsinin bir şaka olduğunu, yalan olduğunu söylemediği sürece, hepsinin benim gördüğüm sanrılar olduğunu da söylemeyecekti ve benim dışımda bana doğruları söyleyen tek insanın da akıl sağlığımı umursadığını sanmıyordum. Bir psikoloğa gidersem, o benim için delirdiğimi söyleyebilir ve bana hepsinin hayal olduğunu anlatabilirdi ama ona nasıl inanacaktım? Benim gördüklerimi görmemiş, duyduklarımı duymamış, düşündüklerimi düşünmemişti. Hem hepsi hayalden ibaretse, cesedin dudaklarında gördüğümüz o salgıda mı hayaldi? Rowell ve diğerleri sanrılarıma eşlik mi ediyordu?

Delirmemiştim. O halde kabul etmem gereken çok daha ciddi bir sorun vardı. Sevgilim bir canavara dönüşmüş, artık bedeninin içinde hangi ruhu sakladığını bilmediğim bir karmaşanın içinde işten eve döndüğüm vakit yatağımda uzanmış beni bekliyordu. Bana hiçbir şey anlatmadığı sürece başımıza gelecekleri bilemezdim, anlatsa da inanamazdım. Hatta artık benimle konuşan kişinini Zayn olup olmadığını bile düşünmem gerekiyordu.

Sevgiliniz bir canavara dönüştüyse ne oluyordu ki? Vampir filmlerindeki o aptal kızlar ne yapıyordu? Öldürmekten başka amacı olmayan bir yaratıkla nasıl sessiz kalıp yaşamaya devam edebilirdim?

İşte böyle, diye mırıldandı iç sesim. Odanın kapısında iki saniye duraklayıp Zayn'in yorgunlukla yatağa çökmüş bedenine baktıktan sonra kendimi adeta sürükleyerek yatağın boş tarafına sırt üstü bıraktım. Onun Zayn olduğunu hissedebiliyordum. Sanki Kurt olsa daha kapıdan girmeden silahıma tutunur, huzursuz olur ve kalbimin hızla atışını sindirmeye çalışırdım. Ama o Zayn'di. Bedenini ilk gördüğüm an beni alıp bundan bir ay öncesinde, işten döndüğüm sıradan günlerden birinde onu uyurken bulduğum anlara götürmüştü.

Kolumu başımın altında koyup bakışlarımı tavana diktim. Ona dönersem onunda bana dönmesinden, konuşmak zorunda kalmaktan, yüzleşemeyeceğim şeyler düşünmekten korkuyordum. Ona arkamı dönersem ise... Hala daha ona arkamı dönmek çok uzak ve yabancı bir eylem gibi geliyordu.

THREE || zmWhere stories live. Discover now