9.BÖLÜM: "ÇOK SEVMEK."

496 104 34
                                    

30.04.2002

Sevmeyi keşfettiğim ilk zamanlarda bir insanın yüreğinin neden bu denli acı çekercesine kıvrandığını düşünürdüm. Tanımlayamazdım bu ağrıyı. Olgunluk ağrısı gibiydi bir insanı sevmek. Etle tırnak gibiydi kalbim ve göğüs kafesim. Kalbim, seni gördüğü zamanlarda kabuğunu çatlatan sabırsız bir yumurtaydı sanki ve göğüs kafesime her baskı uyguladığında öleceğimi hissediyordum çiçeğim.

Canımı yakıyordu senin sokakların ama ben o sokağın kaldırımlarında içimi kusa kusa ölecek, kendi kendimin sonu olacağını bilecek olsam bile yine de geçiyordum senin izinin olduğu o kaldırımlardan, o eğri büğrü topuklarını tıngırdattığın kaldırımlarından.

Geçen gün, seni kıskandığımı alenen belli etmiş olmak beni öyle utandırmıştı ki seninle dönüş yolculuğumuzda fazlasıyla konuşamamıştım bile. Ah Lavinia, o hınzır ve çocuksu çehreni hiçbir zaman unutamayacağım. Öyle bilir, öyle hissediyormuş gibi bakıyordun ki bana...

Bir ağacın ulaşılamayan o en üstteki, güneşin en sevdiği, sevgisiyle büyüttüğü o en yakın yemişine ulaşmış gibi rahatlıyor, sevinç duyuyordum.

Bir saat boyunca yatakta kıvrandım durdum. Gözlerimi yumarak kendimi hayattan soyutlayabilsem de düşüncelerimi uzaklaştıramıyordum. O an içerisinde ne olduysa oldu fakat bizden birkaç kilometre ötemizdeki kız yurdundan bağırmalar ve sesler gelmeye başladı. Yan tarafımda, benden birkaç adım ötemdeki arkadaşım Can horul horul horlamaya devam etse de işkillenmiştim bir kere. Gecenin bu saatinde normalde buralar çok ıssız olurdu. Hareketli bir cadde değildi ki.

Kendimi tutamadım ve merakımın altında ezilerek yataktan kalktım. Pencereyi açtığımdaysa gördüğüm manzara hiç iç açıcı değildi. Kız yurdu cayır cayır yanıyordu. Yanan alevlerin sıcaklığını sadece bakarak bile hissedebilirdim. Çiçeğim, o an elim ayağımın boşaldığını hissettim. Sen orada değildin ama ya senin dostların? İkisinin orada olduğunu biliyordum. Onlara bir şey olursa senin de nasıl yıkılacağını tahmin ediyordum.

Bir sürü insan... Hepsi oradaydı! Yardım etmeliydim tabiki.

Hızla pencerenin önünden çekildim ve dünyadan habersiz arkadaşım Can'ı uyandırmaya çalıştım lakin kendisi uyku konusunda pek huysuz ve çekilmezdi.

"Can! Oğlum uyansana!"

"N'oldu... Ne var lan?" Suratını buruşturarak bana bakarken gür kirpikleri kısılmıştı. "Yanıyor." Diyebildim. "İçin mi yanıyor?" Seviyesiz şakasını es geçerek asıl mevzuya girdim. Fazla vaktim yoktu. "Kız yurdu!" Ben esaslı bir tepki vermesini beklerken uyku haliyle olsa gerek poposunu dönüp yatmaya devam etti.

Elim ayağım birbirine girmiş bir şekilde attım kendimi dışarıya. Sokak lambalarının altında bir sürü insan vardı ancak ileriye doğru gittiğimde hepsi belirsiz bir biçimde görünüyordu. Gözlerimi yumarak hızlandım ve yurda doğru tempolu bir şekilde yürümeye başladım. Yaklaşırken ki iç çekmeler, bağrışmalar, hıçkırıklar... Her adımımda birer birer göğsümün üstüne ağırlık yapıyordu.

Etraf karmakarışık olsa da görmem gereken kişiyi görmüştüm. Güvenliğe işin aslı astarını sorabilirdim. "Güvenlik bey?" Yaşlıca olan güvenlik koyu hareli gözlerini bana çevirdi. Sıcaktan olsa gerek dudaklarının üstünde bıraktığı ince çekim bıyıkları hafifçe terlemiş, koyu renkli kazağı sırılsıklam olmuştu. "Buyur evladım?"

"İçeride birileri var mı?" Derin derin nefes alarak devam etti: "Var, ancak içeriye girmeye çalıştıysak da beceremedik. Biri girdi ama çıkamadı daha." Cevap vereceğim sırada yanımda bir hıçkırık koptu. Omzuma konan kolla irkildim ve başımı çevirdim. Bu senin arkadaşlarından biriydi Lavinia'm! "Yardım... et... Yar..." Kelimeleri dilini tavaf edemeden gözleri kaydı ardından dünyayla olan perdelerini kapatarak üstüme doğru bayıldı.

LAVİNİA'DA SOLAN BİR GÜL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin