26.BÖLÜM: "GÖLDE DUYGULAR."

283 66 61
                                    

28.05.2007

Geçmişteki sevmişlerimiz, gelecekteki seveceklerimiz için ödediğimiz bir bedeldi.

Haziran ayına günler kalmıştı. İlk defa yaklaşan yaz ayı hem benim için hem de senin için olması gereken anlamın dışında yaşanacaktı. 

Sen yokken onca sonbahar geçmişti kışa ulaşmak için ve onca ilkbahar geçmişti kışın soğuk, ağrılı acısını almak için. Bu ilkbaharsa seninle geçmişti ve yaz, seninle gelecekti.

"Selma!" Babam telaşlıydı. Aynı şekilde annemde. "Takımları bulamıyorum!" Sesi buğulu geliyordu. Büyük ihtimalle bodrum katında olmalıydı. Annem üstüne giydiği bol pantolonuyla içeriye girdi. Jilet gibi ütülü, temizdi. "Neşat geçen gün onları kolilerin arkasına koymuştun ya!" Homurdandı. "Ne çabuk unutuyorsun öyle..." Babam söylene söylene yukarı kata çıkarken ayağına geçirdiği ayakkabısının tok ve sert sesi kulaklarımızı boyadı. "Oğlum?" Annem kapıya doğru bakındığım dalgın ruh halimden beni çıkardı. 

"Kıza haber verdin mi?" Vermez olur muydum? Balığa gitme fikri ortalıkta döndüğünde ellerim telefona sarılmıştı. Babam o esnada içeriye girdi, ellerinde tuttuğu balık olta takımının ucundaki yemiş bölümüyle uğraşıyordu. "Buldum, çok şükür!" Annem babama baktı. Babam da anneme. Bir süre sonra ikisininde dudaklarından kahkaha dökülmüştü. Sessizce anlaşıyorlardı. Kelimeler bile sevgiye ihanet edemiyordu. Onların evladı olmaktan son nefesimi verene kadar gurur duyacaktım. 

"Oğlum onu almaya ne zaman gitmeyi düşünüyorsun?" Dedi babam, sessizlik kara bir pelerin gibi üstümüze kapanmıştı. Duvardaki çiçek desenli saate döndüm. Çıksaydım iyi olurdu. "Bak sen kızı bizimle getiriyorsun ama şimdi ailesi demez mi biz daha bunlarla tanışmadık kızımız gidiyor onlarla diye..." Babam annemin omuzlarına avuçlarını yasladı, naif bir hamleyle destek olurcasına onları sıktı. "Annen haklı oğlum," Babamın gözlerine, yıllar geçtikçe dökülmeye başlayan saçlarına baktım. Şakaklarındaki beyazlık mıydı yaşanmışlıkları yoksa insanın yüreğindeki eskimiş mezarlıklar mıydı yaşlılık? 

Sorun yaşlanmak değildi çiçeğim. 

Sorun ellerini tutacak güzel bir insanla bir ömrü paylaşabilmekti. 

Ben seni kendime katarak, ömrüme en büyük iyiliği yapmıştım. Geriye şakaklarımı beyazlatacak bir ömür kalıyordu. 

"En kısa zamanda bir tanışma yemeği ayarlayacağız baba." Sesimin kısık olduğunu fark ettim. Öksürerek buğuyu dağıttım. "Ailesinin haberi var. Kendileri de sizinle aynı fikirdi. Zaten yaz geldi, dönem de bitti baba." Bizim için biraz daha erken bitmişti. "Elbet olacak anneciğim, babacığım." Yüzlerindeki yumuşayan ifade demek oluyordu ki doğru yoldaydım. "Şimdi ben aşağıya gidiyor, onu evinden alıyorum. Anlaştık mı?" Babam annemin yanından sıyrıldı, yanıma varması uzun sürmedi. "Bu işler uzatmaya gelmez evlat." Gülümseyerek geri çekildi. "Düş yollara bakayım, Mecnun." Annem kıkırdayarak eşlik etti. "Leyla'nı fazla bekletme." Yüzümdeki sıcaklamayı durdurmamın imkanı yoktu.

Ah, güzel Leyla... 

Ben sana düşmüş deli Mecnun, sen bekle kalbimin çöllerinde. 

Ayakkabılarımı giydim. Hızlı olmaya çalışıyordum. Seni daha dün görmeme rağmen sanki aylardır görmemiş gibiydim. Bunu açıklamam mantıksız gelebilirdi sana. Belki bu defteri okumak da öyle gelebilir. Sadece sana bu defteri verdiğim zaman açıklamam şu olacaktı: Bir insana verilebilecek en güzel şey, anılarıdır. Sana hislerimi ve düşüncelerimi, onunla özdeşmiş anılarımızı hediye edecektim. Bu gece vaktinde yazıyorsam şayet sadece sana yazmayı sevdiğimden değil. Elbette ilgisi var, fakat tamamen değil. O an sana bunları da açıklayacağım ve sen bu satırlara gözlerinle dokunduğunda her şeyi biliyor olacaksın. 

LAVİNİA'DA SOLAN BİR GÜL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin