40.BÖLÜM: "LAVİNİA'DA SOLAN GÜLÜN ŞARKISI."

1.3K 50 86
                                    

🥀

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

🥀

Çok sevmek güzeldi, sevdiğin gitmediği müddetçe ve aşk güzeldi sevdiğin toprağa girmeden önce. 

Yolum sana çıkmadan önce bir ağaçtım ben. Kökleri daha toprağını bulamamış, kendine kök arayan ve yaprağını dökmek için çabalayıp duran; bir ağaçtım işte ben. Bir yol için çabalıyordum şimdi. Köklerim için çabalayıp durduğum bu yol da geçerli bir neden arıyordum.

Sevgi Soysal, yazısının altındaki numarayı telefona kaydettim. Arama tuşuna hızlı parmak hareketleriyle bastım. Ellerim o kadar çok titriyordu ki telefon açıldığında ne diyeceğimi bilemez olmuştum. "Merhaba?" Genç bir ses kulağımı doldurduğunda derin bir nefes vererek Can'a döndüm. Aklıma yerleşen tüm olumsuzluklar kısa bir süreliğine de olsa benden uzak düşmüştü. "Sevgi Soysal ile mi görüşüyorum?" Telefonun ardında ne gibi olaylar yaşanıyor bilmiyordum fakat tek bildiğim fazla gürültünün kulaklarımı işgal ettiğiydi. "Evet, benim. Bir dakika bekler misiniz?" Sanırım gürültünün kaynağından uzaklaşmak istiyordu. Bekledim. "Evet, buyurun?" Sakin sesindeki merak hemencecik kulaklarımı tırmalamıştı. 

İsmini sordum. Hemen reaksiyon verdi. "Cenazesine katılamadığım için üzgünüm, benim de dedem rahmetli oldu o gün, başınız sağ olsun." dedi. O gün dedesi rahmetli mi olmuştu? Bu cümleler aklımdaki soru işaretlerine bir yenisini daha ekledi. "O gün derken... O gece mi?" Üzgündü. "Kader işte, onun ölüm haberini aldığımız günün akşamında oldu." Bir bağlantısı olabilir miydi senin ölümünle? Herhangi bir şey, ufacık bile olsa, yapraklarımın bazılarını çürümeden kurtarabilir miydi? Nereye doğru gidiyordum? "Ölüm haberini aldığımda dedin. Sevgi, o gün senin sınavın için ders vermeye geldiğinde herhangi bir değişiklik sezdin mi?" Duraksadı, bunun sebebini anlamamıştım. "O gün benim yanıma gelmedi ki." Kalbime bir tekme atmışlar gibi hissettim. Ne diyordu? Bu ne demek oluyordu? "Sevgi, emin misin?" diye sordum, son derece kırık ve kısık sesimle. Bana yalan söylemezdin ki sen? "Eminim. Üstelik benim bütün sınavlarım o günden önceki hafta bitmişti."  

Bu işin içinde mutlaka bir şey vardı. Sevgi yalan söylüyor olsa bile ne gibi bir sebep güdecekti ki? Yalan söylemek ona nasıl bir yarar sağlayabilirdi? "Sevgi, bak bu çok hassas bir durum. Lütfen bana ne biliyorsan anlat. Ölümü şüpheli." Şaşkındı. İstemeden pot kırmıştım.

"Nasıl yani?" 

 Kimsenin bu ölümün detaylarıyla ilgilenmediğini biliyordum. Kim bilir belki ben olmasaydım sessizce göçüp gidecektin. "Bildiğin şüpheli." Daha fazla bilgiyi paylaşmak istemedim. İlk başta doğal bir sebeple öldüğünü söylediklerinde inanmak istememiştim fakat işin içine sahte belgeler girdiğinde inanmaktan başka bir seçeneğim kalmamıştı. Aklım ve kalbim seninle birlikte gömülmüştü ve köklerim o kadar çok susuz kalmıştı ki bir süre, mantığım bu belgelerin sahte olacağını düşünememişti. İyi bir avukat olmamın avantajını kafamı topladığımda kullanabilmiştim.

LAVİNİA'DA SOLAN BİR GÜL Hikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin