3. Bölüm

520 24 14
                                    

Bazarov geri geldi, masaya oturdu ve acele acele çay içmeye başladı. İki kardeş sessizce ona bakıyorlardı, Arkadiy ise gizlice bir babasına, bir amcasına bakıyordu.

"Uzağa mı gittiniz?" diye sordu nihayet Nikolay Petroviç.

"Telli kavak korusunun yanında bataklığınız varmış. Beş tane bataklık çulluğu kaldırdım havaya; onları vurabilirsin Arkadiy."

"Siz avcı değil misiniz?"

"Hayır."

"Fizikle mi uğraşıyorsunuz?" diye sordu Pavel Petroviç sıra kendisine gelince.

"Evet fizikle; genel olarak doğa bilimleriyle."

"Diyorlar ki, son zamanlarda Germenler bu alanda çok başarılı olmuşlar."

"Evet, Almanlar bu konuda bizim öğretmenlerimizdir," diye yanıt verdi Bazarov umursamadan.

Pavel Petroviç, Alman yerine Germen sözcüğünü alay etmek için kullanmıştı ama hiç kimse bunu fark etmedi.

"Almanlar hakkında ne kadar yüksek düşüncelere sahipsiniz," dedi Pavel Petroviç aşırı saygılı bir şekilde. Gizli bir öfke duymaya başlamıştı. Bazarov'un aşırı serbestliği onun aristokrat yapısını rahatsız ediyordu. Bu hekim oğlu sadece hiçbir çekingenlik göstermemekle kalmıyor, üstelik bir de kesik kesik ve gönülsüz yanıtlar veriyordu ve sesinde kaba, hemen hemen haddini bilmez bir hava vardı.

"Oranın bilginleri işini ciddiye alan adamlar."

"Öyle öyle. Rus bilginleri hakkında o kadar övücü düşüncelere sahip değilsiniz galiba?"

"Belki de öyle."

"Bu çok övülecek bir özveri," dedi Pavel Petroviç, doğrularak ve başını geriye atarak. "Fakat o zaman Arkadiy Nikolayeviç demin bize sizin hiçbir otoriteyi tanımadığınızı neden söyledi? Onlara inanmıyor musunuz?"

"Onları neden tanıyacakmışım ki? Ve neden onlara inanacağım? Bana bir iş söylesinler kabul edeyim, hepsi bu."

"Peki Almanlar hep işten mi söz ederler?" dedi Pavel Petroviç ve yüzü ilgisiz, uzak bir ifade aldı, sanki tamamen bulutların ötesine gitmişti.

Açıkçası tartışmayı sürdürmek istemeyen Bazarov, "Hepsi değil," diye hafifçe esneyerek cevap verdi.

Pavel Petroviç, sanki "Arkadaşın da nazik insanmış, doğrusu" demek ister gibi Arkadiy'e baktı.

"Bana gelince," diye tekrar söze başladı Pavel Petroviç biraz zorlanarak, "günah işliyor olabilirim ama Almanları sevmem. Rusya'daki Almanların adını ise hiç anmıyorum: Onların ne mal oldukları belli. Ama Almanya'daki Almanlar da hoşuma gitmiyor. Daha eskiler neyse: O zamanlar onların bir Schiller'i, bir Goethe'si falan vardı... Kardeşim onlara özellikle yatkındır... Şimdi ise birtakım kimyacılar ve materyalistler ortaya çıktı..."

"Doğru düzgün bir kimyacı, herhangi bir şairden yirmi kat daha yararlıdır," diyerek onun sözünü kesti Bazarov.

"Demek öyle," dedi Pavel Petroviç ve sanki uykuya dalmak üzereymiş gibi kaşlarını kaldırdı. "Demek, sanatı kabul etmiyorsunuz, öyle mi?"

"Asıl sanat para kazanmaktır, yoksa basurdan başka bir şey değildir!" diyerek Bazarov alaycı bir şekilde güldü.

"Ya! Demek öyle, efendim. Siz alay edin bakalım. Yani her şeyi inkâr ediyorsunuz, öyle mi? Diyelim ki, öyle olsun. Şu halde siz bir tek bilime inanıyorsunuz, öyle değil mi?"

"Hiçbir şeye inanmadığımı size daha önce söylemiştim; hem bilim nedir ki, genel anlamda bilim nasıl bir şey ki? Birtakım zanaatlar, sıfatlar gibi bilim dalları var ama genel anlamda bilim asla yoktur."

Babalar ve OğullarWhere stories live. Discover now