18. Bölüm

191 14 0
                                    

Nikolskoye'de, bahçede, yüksek bir dişbudak ağacının gölgesinde, Katya Arkadiy'le birlikte ağaç köklerinden yapılmış bir sırada oturuyordu; Fifi, uzun gövdesine avcılar arasında "denizkızı" denen zarif bir kıvrım vererek yere, onların yanına yerleşmişti. Arkadiy de, Katya da susuyorlardı; Arkadiy elinde yarı açık bir kitap tutuyordu, Katya ise sepetin içinde kalmış beyaz ekmek kırıntılarını küçük bir serçe ailesine fırlatıyordu. Serçeler, kendilerine özgü ürkek bir cesaretle Katya'nın ayaklarının dibinde sıçrıyor ve cıvıldaşıyorlardı. Hafif bir rüzgâr dişbudağın yapraklarını kımıldatarak hem loş patikanın üzerinde, hem de Fifi'nın sarı sırtı üzerinde soluk altın sarısı ışık lekelerini sessizce ileri geri hareket ettiriyordu; düzgün bir gölge Arkadiy'i ve Katya'yı sarıyordu; yalnız arada bir Katya'nın saçlarında parlak bir çizgi yanıp sönüyordu. İkisi de susuyordu; susmalarından ve yan yana oturmalarından birbirlerine güvenerek yakınlık duydukları daha iyi anlaşılıyordu: Her biri, sanki ötekini düşünmüyor ama onun yakınında olmasına gizlice seviniyordu. Yüzleri de onları son gördüğümüzden beri değişmişti: Arkadiy daha rahat görünüyordu, Katya ise daha canlı ve daha cesur.

"Ne dersiniz," diye söze başladı Arkadiy, "Rusça yasen çok güzel bir ad; hiçbir ağaç gökyüzüne onun gibi böyle hafif ve 'açık' yükselmez."

Katya gözlerini yukarı doğru kaldırdı ve "Evet," dedi, Arkadiy ise "İşte o beni 'güzel' laflar söylediğim için suçlamıyor," diye düşündü.

"Heine'yi sevmem," diye konuşmaya başladı Katya, gözleriyle Arkadiy'in elinde tuttuğu kitabı işaret ederek, "ne güldüğü ne de ağladığı zaman: Ancak düşünceli ve mahzun olduğu zaman severim."

"Bense güldüğü zamanlar severim," dedi Arkadiy.

"Bu, alaycı huyunuzun sizde bıraktığı eski izler yüzünden... ("Eski izler!" diye geçirdi içinden Arkadiy. "Bazarov bunu işitseydi keşke!") Bekleyin siz, değiştireceğiz sizi."

"Beni kim değiştirecek? Siz mi?"

"Kim mi? Ablam; artık kavga etmediğiniz Porfiriy Platonoviç; üç gün önce kiliseye götürdüğünüz teyzem."

"Reddedemezdim ki! Anna Sergeyevna'ya gelince; hatırlarsanız, birçok bakımdan Yevgeniy'le daha iyi anlaşıyordu."

"Ablam o zaman aynen sizin gibi onun etkisi altındaydı."

"Benim gibi mi! Artık onun etkisinden kurtulduğumun farkında değil misiniz?"

Katya sesini çıkarmadı.

"Biliyorum," diye devam etti Arkadiy, "Yevgeniy'den hiçbir zaman hoşlanmadınız."

"Onun hakkında fikir yürütemem."

"Biliyor musunuz, Katerina Sergeyevna? Bu yanıtı duyduğum her defa inanmıyorum... Aramızdan birinin, hakkında fikir yürütemeyeceği insan yoktur! Sadece bahane bu."

"Pekâlâ, öyleyse size diyeceğim ki, o... hoşuma gitmiyor değil ama onun benim için, benim de onun için yabancı olduğumuzu hissediyorum... siz de ona yabancısınız."

"O da neden?"

"Size nasıl söylesem... O yabanıl, sizinle biz ise evcil yaratıklarız."

"Ben de mi evcilim?"

Katya başını salladı.

Arkadiy, kulağının arkasını kaşıdı.

"Dinleyin, Katerina Sergeyevna: Bu aslında benim kalbimi kıran bir şey."

"Yoksa siz de yabanıl mı olmak isterdiniz?"

"Yabanıl değil ama güçlü, enerjik olmak isterdim."

Babalar ve OğullarWhere stories live. Discover now