5. Bölüm

393 22 9
                                    

Aradan iki hafta kadar geçmişti. Maryino'da yaşam her zamanki düzeninde akıp gidiyordu: Arkadiy etrafa naz yapıyor, Bazarov çalışıyordu. Evdeki herkes ona, onun savruk ve özensiz hareketlerine, biraz karmaşık, kesik kesik konuşmalarına alışmıştı. Özellikle Feneçka onu o derece benimsemişti ki, bir gece uykudan uyandırmalarını söylemekten bile çekinmemişti: Mitya havale geçiriyordu; Bazarov geldi ve her zamanki gibi yarı şakalaşarak, yarı esneyerek Feneçka'nın yanında iki saat kadar oturdu ve çocuğa baktı. Fakat Pavel Petroviç, ruhunun bütün gücüyle Bazarov'dan nefret ediyordu: Onu kendini beğenmiş, küstah, saygısız ve adi biri sayıyordu; Bazarov'un kendisine saygı göstermemesinden, onu, Pavel Kirsanov'u hor görmesinden nefret ediyordu. Nikolay Petroviç genç "nihilistten" biraz çekiniyor ve onun Arkadiy üzerindeki etkisinin yararlı olacağından kuşku duyuyordu ama Bazarov'u can kulağıyla dinliyor, fizik ve kimya deneylerinde seve seve bulunuyordu. Bazarov gelirken yanında bir mikroskop getirmişti ve saatlerce onunla uğraşıyordu. Uşaklar da kendileriyle alay etmesine rağmen ona bağlanmışlardı: Bazarov'un bir bey değil, kendi kardeşleri olduğunu hissediyorlardı yine de. Dunyaşa, onunla birlikte kıkırdayıp duruyordu ve yanından "bıldırcın" gibi uçarak geçerken göz ucuyla anlamlı anlamlı bakıyordu. Bütün meziyeti saygılı bakmaktan, heceleyerek okumaktan ve sık sık küçük bir fırçayla redingotunu temizlemekten ibaret olan Pyotr, son derece kendini beğenmiş ve aptal, alnında yüzüne gergin bir ifade veren kırışıklıklar olan bir adamdı. O bile Bazarov kendisine ilgi gösterdiği zaman kıs kıs gülüyor ve yüzü aydınlanıyordu; çiftlik çalışanlarının çocukları "dohturun" peşinden köpek yavruları gibi koşup duruyorlardı. Bir tek ihtiyar Prokovyiç onu sevmiyor, sofrada yemeğini surat asarak veriyor, ona "deri yüzücü" ve "malın gözü" gibi adlar takıyor ve favorileriyle tam bir domuza benzediğini ileri sürüyordu. Prokovyiç, kendince Pavel Petroviç'ten geri kalmayan bir aristokrattı.

Yılın en güzel günleri, yani haziranın ilk günleri gelmişti. Hava mükemmeldi; aslında uzaklardan kolera tekrar tehdit etmeye başlamıştı ama ... vilayetinin sakinleri, koleranın ziyaretlerine de artık alışmışlardı. Bazarov çok erken kalkıyor ve iki üç verst yürüyordu, gezmek için değil (amaçsız gezilere hiç tahammül edemezdi), ot ve böcek toplamaya gidiyordu. Bazen yanına Arkadiy'i de alıyordu. Dönüş yolunda genellikle aralarında tartışma çıkıyor ve Arkadiy, arkadaşından daha çok laf ettiği halde her zamanki gibi tartışmayı kaybediyordu.

Bir keresinde nasıl olduysa geç kalmışlardı; Nikolay Petroviç onları karşılamak için bahçeye çıkmıştı. Kameriyenin yanına geldikten sonra birden hızlı ayak sesleri ve iki genç adamın konuşmalarını duydu. Kameriyeden yana geliyorlardı, onu görmelerine olanak yoktu.

"Sen babamı yeterince tanımıyorsun," dedi Arkadiy.

Nikolay Petroviç gizlendi.

"Baban iyi bir adam," dedi Bazarov, "geri kalmış, modası geçmiş biri."

Nikolay Petroviç kulak kabarttı... Arkadiy hiçbir şey demedi.

"Geri kalmış adam" iki dakika kadar hareketsiz durdu ve yavaş yavaş ayaklarını sürüyerek eve gitti.

"Üç gün önce baktım, Puşkin okuyor," diye devam ediyordu bu arada konuşmasına Bazarov. "Lütfen ona söyle, bu, hiçbir işe yaramaz. Çocuk değil ki, bu saçmalıkları bıraksın artık. Ya bu devirde romantik olma hevesine ne demeli! İşe yarar bir şey ver ona okumak için."

"Ne versem acaba?" diye sordu Arkadiy.

"Bence Büchner'in Stoff und Kraft'ını vermeli ilk önce."

"Bence de öyle," dedi Arkadiy arkadaşının sözünü onaylayarak. "Stoff und Kraft herkesin anlayacağı bir dille yazılmıştır."

Nikolay Petroviç, aynı gün öğle yemeğinden sonra ağabeyinin çalışma odasında otururken şöyle diyordu:

Babalar ve OğullarWhere stories live. Discover now