19. Bölüm

180 14 0
                                    

Merhum Odintsov, yenilikleri sevmezdi ama "bazı asil zevk oyunlarını" da hoş görürdü. Bunun sonucu olarak bahçesinde limonlukla göletin arasında Rus tuğlasından Grek revakı şeklinde bir yapı diktirtmişti. Bu revakın ya da galerinin arkadaki düz duvarı boyunca Yalnızlığı, Suskunluğu, Düşünmeyi, İçe Kapanıklığı, Utanmayı ve Duygululuğu betimlemesi gereken heykellerin konacağı altı tane niş yapılmıştı. Bu heykellerden biri olan, parmağını dudağına koymuş Suskunluk Tanrıçası'nı getirmiş ve yerine koymuşlardı ama aynı gün uşakların çocukları heykelin burnunu kırmışlardı ve komşu sıvacı burnu "eskisinden iki kat daha güzel" yapma işine koyulduysa da Odintsov, heykeli kaldırmalarını emretmişti ve heykel kendini, batıl inançlı köylü kadınları korkutarak yıllarca kaldığı buğday ambarının bir köşesinde buluvermişti. Revakın ön tarafı çok zaman önce sık çalılarla örtülmüştü: Her tarafı kaplamış olan yeşilliğin üzerinde yalnızca sütun başlıkları görünüyordu. Revakın içi gün ortasında bile serin olurdu. Anna Sergeyevna, bir suyılanı gördüğünden beri buraya gelmeyi sevmezdi ama Katya sık sık gelir ve nişlerden birinin altına konmuş olan büyük taş sırada otururdu. Serinlik ve gölgelik içinde kitap okur, çalışır ya da mutlaka herkesin bildiği gerçek anlamda bir sessizlik duygusuna ve hem etrafımızda, hem de içimizde durmadan kayıp giden geniş yaşam dalgasının sessizce beklenmesinden ibaret olan güzelliğe kendini kaptırırdı.

Bazarov'un geldiğinin ertesi gün Katya sevdiği bu taş sırada oturuyordu, yanında da yine Arkadiy vardı. Arkadiy, Katya'ya kendisiyle birlikte revaka gelmesini rica etmişti.

Yemeğe bir saat kadar kalmıştı; çiylerle örtülü sabahın yerini sıcak bir gün almıştı. Arkadiy'in yüzü dünkü ifadesini koruyordu, Katya kaygılı görünüyordu. Ablası, çaydan hemen sonra onu çalışma odasına çağırmış ve Katya'yı hep korkutan bir biçimde ilk başta biraz sevip okşadıktan sonra Arkadiy'e karşı davranışlarında dikkatli olmasını, özellikle de Arkadiy'le ıssız yerlerde görüşmekten kaçınmasını öğütlemiş ve sözde bu görüşmelerin teyzesi ve tüm ev halkı tarafından fark edildiğini söylemişti. Anna Sergeyevna zaten bir gün önce akşama doğru da pek iyi değildi; Katya da utanmış, sanki suçunu anlamıştı. Arkadiy'in teklifini kabul ederken de içinden bunun son görüşme olduğunu söylemişti.

"Katerina Sergeyevna," dedi Arkadiy mahcup bir rahatlıkla, "sizinle aynı evde yaşama mutluluğuna sahip olduğum günden beri sizinle pek çok konuda sohbet ettim ama bu arada benim için önemli... henüz hiç değinmediğim bir konu var ki... Dün burada beni değiştirdiğinizi söylemiştiniz," diye ekledi, Katya'nın soru sorar gibi bakan gözlerine kâh bakıyor kâh bakışlarını kaçırıyordu. "Gerçekten de ben pek çok bakımdan değiştim. Bunu siz, bu değişikliği özellikle borçlu olduğum siz, başka birinden çok daha iyi biliyorsunuz."

"Ben mi?.. Ben mi?.." dedi Katya.

"Ben artık buraya geldiğim günkü utangaç çocuk değilim," diye devam etti Arkadiy. "Yirmi üç yılı boşu boşuna geçirmişim; eskisi gibi faydalı bir insan olmak, bütün gücümü gerçeğe adamak istiyorum ama ideallerimi artık eskiden aradığım yerlerde aramıyorum; bu idealler... çok daha yakınımda karşıma çıkıyor. Daha önce kendimi anlamıyordum, gücümün yetmeyeceği sorunları üstlenmiyordum... gözlerim kısa bir süre önce bir duygu sayesinde açıldı... Çok açık ifade edemiyorum ama umarım beni anlıyorsunuzdur..."

Katya bir şey söylemiyordu ama Arkadiy'e bakmaktan da vazgeçmişti.

"Sanıyorum," diye tekrar konuşmaya başladı çok daha heyecanlı bir sesle. Bu arada tepelerinde, kayın ağacının yaprakları arasında bir ispinoz kaygısızca şakıyıp duruyordu. "Sanıyorum, her şerefli insanın görevi, insanlara... yani kendisine yakın bulduğu insanlara karşı tamamen açık kalpli olmaktır... çünkü benim... benim niyetim..."

Babalar ve OğullarHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin