11. Bölüm

196 15 0
                                    

Ertesi gün, Odintsova çaya geldiğinde, uzun zamandır fincanının üzerine eğilmiş durumda oturan Bazarov birden ona baktı... Odintsova, sanki, Bazarov ona dokunmuş gibi başını ona doğru çevirdi ve Bazarov'a da genç kadının yüzü gece boyunca hafifçe sararmış gibi geldi. Odintsova az sonra odasına çekildi ve ancak kahvaltıya doğru ortaya çıktı. Hava sabahtan beri yağmurluydu, çıkıp dolaşmaya olanak yoktu. Herkes oturma odasında toplanmıştı. Arkadiy bir derginin son sayısını aldı ve okumaya başladı. Prenses, alışkanlığı üzere, ilk önce yüzüne sanki Arkadiy uygunsuz bir şey yapıyormuş gibi bir hayret ifadesi takındı, sonra da kötü kötü bakarak gözlerini ona dikti ama Arkadiy Prenses'e hiç dikkat etmiyordu.

"Yevgeniy Vasilyeviç," dedi Anna Sergeyevna, "odama gidelim... Sizden bir şey rica etmek istiyorum... Akşam kılavuz bir kitaptan söz etmiştiniz..."

Odintsova ayağa kalktı ve kapıya yöneldi. Prenses, "Bakın, bakın, ben nasıl şaştım kaldım bu işe!" demek ister gibi bir ifadeyle etrafa baktı ve gözlerini tekrar Arkadiy'e dikti ama Arkadiy okurken sesini yükseltti ve yanında oturan Katya'yla bakıştıktan sonra okumaya devam etti.

Odintsova hızlı adımlarla çalışma odasına gitti. Bazarov, gözlerini yerden kaldırmaksızın ve yalnızca önünde kayıp giden ipek elbisenin ince ıslığını ve hışırtısını yakalayarak çevik hareketlerle onu izliyordu. Odintsova bir gün önce oturduğu koltuğa oturdu, Bazarov da bir gün önceki yerini aldı.

"Şu kitabın adı neydi?" diye söze başladı Odintsova, kısa bir sessizlikten sonra.

"Pelouse et Frémy, Notions générales..." diye cevap verdi Bazarov. "Bu arada size Ganot'nun Traité élémentaire de physique expérimentale'ini de tavsiye edebilirim. Bu kitapta resimler açık seçiktir ve bu ders kitabı genel olarak..."

Odintsova elini uzattı.

"Yevgeniy Vasilyeviç, bağışlayın beni, sizi buraya ders kitapları hakkında hüküm vermek için çağırmadım. Dünkü konuşmamızı devam ettirmek istedim. Öyle ansızın çıkıp gittiniz ki... Sıkılmazsınız inşallah."

"Emrinize amadeyim, Anna Sergeyevna. Yalnız sizinle dün ne konuşuyorduk?"

Odintsova, Bazarov'a yan yan baktı.

"Sizinle galiba mutluluk hakkında konuşuyorduk. Size kendimden söz ediyordum. Gene 'mutluluk' sözünü andım. Söyleyin, örneğin müzikten, güzel bir akşamdan, sevimli insanlarla konuşmaktan keyif duyduğumuz zamanlarda bile neden bunların hepsi gerçek mutluluktan, yani sahip olduğumuz mutluluktan ziyade bir tür ölçüsüz, bir yerlerde var olan bir mutluluk üzerine ima olarak görünür bize? Neden? Yoksa siz buna benzer bir şey hissetmiyor musunuz?"

"'Bizim olmadığımız yer iyidir' atasözünü bilirsiniz," diye karşı çıktı Bazarov. "Üstelik de tatmin olmadığınızı dün kendiniz söylemiştiniz. Doğrusu, benim aklıma böyle düşünceler gelmez."

"Bunlar size belki de gülünç geliyordur."

"Hayır ama bu düşünceler benim aklıma gelmez."

"Sahi mi? Biliyor musunuz, 'sizin' neler düşündüğünüzü öğrenmeyi çok isterdim."

"Ne dediniz? Sizi anlamıyorum."

"Dinleyin, çoktandır sizinle açık açık konuşmak istiyordum. Sıradan bir insan olmadığınız konusunda diyecek bir şeyiniz yok. Bunu siz de biliyorsunuz. Henüz çok gençsiniz, uzun bir yaşam var önünüzde. Kendinizi neye hazırlıyorsunuz? Nasıl bir gelecek bekliyor sizi? Demek istiyorum ki, hangi amaca ulaşmak istiyorsunuz, nereye gidiyorsunuz, kafanızda ne var? Kısacası, kimsiniz siz, nesiniz?"

Babalar ve OğullarWhere stories live. Discover now