10. Bölüm

212 15 0
                                    

Zaman (malum meseledir) bazen kuş gibi uçar, bazen de solucan gibi sürüne sürüne gider ama insanın en çok hoşuna giden, zamanın çabuk mu, yavaş mı, nasıl geçtiği fark edilmeden geçip gitmesidir. Arkadiy ve Bazarov, Odintsova'nın evinde işte tam bu şekilde on beş gün geçirdiler. Buna Odintsova'nın evinde ve yaşamında kurduğu düzen de kısmen yardım etti. Genç kadın bu düzeni çok sıkı bir şekilde sürdürüyor ve başkalarını da ona uymak zorunda bırakıyordu. Gün içinde her şey belli bir zamanda yapılıyordu. Sabahleyin, saat tam sekizde herkes çay içmek için toplanıyordu; çay saatinden kahvaltıya kadar herkes istediğini yapıyordu. Ev sahibesi, idare müdürüyle (çiftlik ondalık usule göre işletiliyordu), başuşakla ve başkâhyayla ilgileniyordu. Öğle yemeğinden önce ev ahalisi sohbet etmek veya kitap okumak için tekrar bir araya geliyordu; akşamları gezinti yapılıyor, iskambil oynanıyor, müzik dinleniyordu; saat on bir buçukta Anna Sergeyevna odasına çekiliyor, ertesi gün için talimatlarını veriyor ve uykuya yatıyordu. Bu düzenli, biraz da resmî günlük yaşam kuralları Bazarov'un hoşuna gitmemişti; "Rayların üzerinde gider gibi," diyordu Bazarov: Redingotlu uşaklar, ağırbaşlı kâhyalar, ondaki demokratik duyguyu incitiyordu. Ona göre, mademki bu iş bu kadar ileri gitmişti, öyleyse yemeği de İngiliz usulü, frak giyerek ve beyaz boyunbağı bağlayarak yemek gerekirdi. 

Bir defasında bundan Anna Sergeyevna'ya da söz etmişti. Anna Sergeyevna öyle sabırlıydı ki, herkes onun karşısına geçip kafasındaki düşünceleri dobra dobra söyleyebilirdi. Genç kadın onu dinledi ve "Kendi görüş açınızdan haklısınız ve bu durumda belki de ben çok aristokrat görünüyorum; fakat köy yerinde bir düzen kurmadan yaşamak olanaksızdır, insan can sıkıntısından patlar," dedi ve bildiğini yapmaya devam etti. Bazarov homurdandı ama Odintsova'nın evinde "her şeyin rayların üzerinde kayar gibi gitmesi" sayesinde ona da, Arkadiy'e de burada yaşamak çok rahat geliyordu. Bütün bunların yanı sıra her iki genç adamda da Nikolskoye'ye geldikleri ilk günden itibaren değişiklikler olmuştu. Anna Sergeyevna'nın ender olarak aynı düşünceyi paylaştığı halde gözle görülür bir yakınlık gösterdiği Bazarov'da önceden hiç hissetmediği bir huzursuzluk ortaya çıkmaya başlamıştı: Çok kolay sinirleniyor, isteksiz isteksiz konuşuyor, öfkeli gözlerle bakıyor ve sanki altına bir şey batıyormuş gibi yerinde oturamıyordu; Odintsova'ya âşık olduğuna kendi kendine kesinlikle karar vermiş olan Arkadiy ise sessizce içine kapanmıştı. 

Bununla birlikte bu içekapanıklık onun Katya'yla yakınlaşmasına engel olmuyordu; hatta bu durum onun genç kızla tatlı, hoş bir ilişkiye girmesine yardım bile etmişti. "O bana değer vermiyor! Vermezse vermesin!.. Bu iyi yürekli kız ise beni kendinden uzaklaştırmıyor," diye düşünüyordu Arkadiy ve yüreği bir kere daha yüce duyguların tadına varıyordu. Katya, Arkadiy'in kendisiyle birlikte olmaktan bir teselli aradığını belli belirsiz de olsa anlıyordu; yarı utanma, yarı güven dolu bir arkadaşlığın o masum zevkinden ne onu ne de kendisini yoksun bırakıyordu. Anna Sergeyevna'nın yanında kendi aralarında konuşmuyorlardı: Katya her zaman ablasının keskin bakışları altında büzülüyordu, Arkadiy ise her âşık adam gibi, âşık olduğu kadının yanında başka hiçbir şeye dikkatini veremiyordu ama sadece Katya'yla birlikte olmak ona iyi geliyordu. Odintsova'nın ilgisini çekebilecek biri olmadığını hissediyordu; Odintsova'yla yalnız kaldığı zamanlar korkuyor ve şaşırıyordu: Odintsova da ona ne söyleyeceğini bilmiyordu: Arkadiy, onun için çok gençti. Tam tersine Arkadiy, Katya'yla evindeymiş gibi rahattı; Katya'yla konuşurken hoşgörülü davranıyor, müziğin, okuduğu romanların, şiirlerin ve diğer saçmalıkların kendisinde uyandırdığı duyguları anlatmasına engel olmuyordu. 

Bütün bu "saçmalıkların" aslında kendisini de ilgilendirdiğinin farkında ve bilincinde değildi. Öte yandan Katya, onun üzülmesine engel olamıyordu. Arkadiy'in Katya'yla birlikte olmak, Odintsova'nın ise Bazarov'la birlikte olmak hoşlarına gidiyordu. Bu yüzden de genellikle şöyle oluyordu: Bir süre bir arada olan bu iki çift, özellikle gezintiler sırasında her biri bir tarafa ayrılıp gidiyordu. Katya doğaya "tapıyordu", itiraf etmeye cesaret edemese bile Arkadiy de doğayı seviyordu; Odintsova, tıpkı Bazarov gibi doğaya karşı oldukça kayıtsızdı. Dostlarımızın birbirlerinden hemen hemen sürekli ayrı dolaşmaları sonuçsuz kalmadı: Aralarındaki ilişkiler değişmeye başladı. Bazarov, Arkadiy'le Odintsova hakkında konuşmaktan, hatta kadının "aristokrat davranışlarına" söylenmekten vazgeçti; doğrusu, Katya'yı eskisi gibi övüyordu ve sadece bu kızdaki duygusal eğilimleri yumuşatmayı tavsiye ediyordu ama övgüleri telaşlı, öğütleri kuruydu ve Arkadiy'le eskisinden çok daha az sohbet ediyordu... sanki kaçıyordu, sanki ondan utanıyordu...

Babalar ve OğullarWhere stories live. Discover now