15. Bölüm

195 12 1
                                    

Bizim arkadaşlar susarak, birbirlerine ancak pek ender olarak önemsiz laflar ederek Fedorov'un yerine vardılar. Bazarov kendisinden pek memnun değildi. Arkadiy de ondan memnun değildi. Üstelik de Arkadiy, yüreğinde, sadece çok genç insanların bildikleri sebepsiz bir keder hissediyordu. Arabacı yeni atlar koştu arabaya ve yerine oturduktan sonra sağa mı, sola mı diye sordu.

Arkadiy irkildi. Sağdaki yol şehre, oradan da eve gidiyordu; soldaki yol ise Odintsova'ya gidiyordu.

Bazarov'a baktı.

"Yevgeniy," diye sordu, "sola mı?"

Bazarov başını çevirdi.

"Ne saçmalıyorsun?" diye mırıldandı.

"Biliyorum, saçmalık bu," diye cevapladı Arkadiy. "Ucunda felaket yok ya? Hem ilk defa mı yapıyoruz?"

Bazarov kasketini alnına indirdi.

"Nasıl biliyorsan öyle yap," dedi sonunda.

"Sola gidelim!" diye bağırdı Arkadiy.

Araba Nikolskoye'ye doğru hızla ilerlemeye başladı. Ancak "saçmalık" etmeye karar verdikten sonra dostlarımız öncekinden daha da inatla sustular ve hatta daha öfkeli göründüler.

Odintsova'nın evinin kapısında kâhyanın kendilerini karşılama şeklinden birden akıllarına geliveren bir fanteziye kapılıp akılsızca davrandıklarını anladılar. Besbelli ki, onları beklemiyorlardı. Oldukça aptal surat ifadeleriyle oturma odasında oldukça uzun bir süre oturdular. Sonunda Odintsova yanlarına çıktı. Her zamanki nezaketiyle onları selamladı ama bu kadar çabuk geri gelmelerine şaşmıştı ve hareketleriyle sözlerinin ne kadar yavaş olduğuna bakılırsa buna hiç de sevinmediği düşünülebilirdi. Dostlarımız, yalnızca yoldan geçerken uğradıklarını ve dört saat sonra şehre doğru hareket edeceklerini açıkladılar acele acele. Odintsova hafif bir çığlık attı ve Arkadiy'den kendisi ve teyzesi adına babasına selam götürmesini rica etti. Prenses uykulu uykulu geldi. Onun bu uykulu hali buruşuk ve yaşlı yüzüne daha fazla öfke ifadesi veriyordu. Katya rahatsızdı, odasından çıkmadı. Arkadiy, en az Anna Sergeyevna kadar Katya'yı da görmek istediğini hissetti birden. Dört saat havadan sudan önemsiz konuşmalarla geçip gitti; Anna Sergeyevna hiç gülümsemeden dinliyor ve konuşuyordu. Ancak vedalaşırken eski candan davranışı sanki ruhunda kıpırdanmaya başlamıştı.

"Şimdi üzerime bir sıkıntı geldi," dedi, "ama bunu önemsemeyin ve tekrar gelin, ikinize de söylüyorum, kısa süre sonra tekrar gelin."

Bazarov da, Arkadiy de ona hiçbir şey söylemeden selamla karşılık verdiler, arabaya bindiler, daha sonra hiçbir yerde durmadan eve yollandılar ve ertesi gün akşamleyin salimen Maryino'ya vardılar. Yol boyunca her ikisi de Odintsova'nın adını bile ağızlarına almadı; özellikle Bazarov ağzını hemen hemen hiç açmıyor ve öfkeli bir gerginlik içinde gözünü yoldan ayırmadan hep yana doğru bakıyordu.

Maryino'da herkes gelişlerine aşırı derecede sevindi. Oğlunun uzun süren yokluğu Nikolay Petroviç'i rahatsız etmeye başlıyordu; Feneçka pırıl pırıl parlayan gözlerle yanına koşup "küçükbeylerin" geldiğini haber verince bir çığlık atmış, ayaklarını sallamış ve divanda yerinden zıplamıştı; Pavel Petroviç de biraz hoş bir heyecan hissediyor ve geri dönen gezginlerin ellerini sıkarken hoşgörüyle gülümsüyordu. Konuşmalar yapıldı, sorular soruldu; gece yarısını da geçene kadar devam eden akşam yemeğinde daha çok Arkadiy konuştu. Nikolay Petroviç, Moskova'dan yeni getirttiği porter'den birkaç şişe ikram etmelerini emretti ve kendisi de öyle içti ki, yanakları ahududu rengini aldı ve hep yarı çocuksu, yarı sinirli bir halde gülüp durdu. Genel coşkunluk havası hizmetçilere de yayıldı. Dunyaşa, etekleri tutuşmuş gibi oraya buraya koşuyor, ikide bir kapıları çarpıyordu; Pyotr ise gecenin üçünde bile hâlâ gitarıyla bir Kazak valsi çalmaya çalışıyordu. Teller, hareketsiz havada acıklı ve hoş sesler çıkarıyordu ama tahsilli uşağın çalmak istediği parçanın küçük başlangıç bölümü dışında bir şey çıkmıyordu: Doğa onu diğer bütün yeteneklerden olduğu gibi, müzik yeteneğinden de yoksun bırakmıştı.

Babalar ve OğullarWhere stories live. Discover now