16. Bölüm

161 13 0
                                    

İki saat kadar sonra Bazarov'un kapısını çaldı.

"Bilimsel araştırmalarınıza engel olduğum için sizden özür dilemeliyim," diye konuşmaya başladı pencerenin yanındaki sandalyeye kurularak ve iki eliyle fildişi saplı kalın bastonuna (genellikle bastonsuz dolaşırdı) dayanarak, "ama bana beş dakika zaman ayırmanızı rica etmek zorundayım... daha fazla değil."

"Bütün zamanlarım emrinize amadedir," diye cevap verdi Bazarov. Pavel Petroviç'in kapının eşiğinden içeri adım attığı andan beri Bazarov'un yüzünde sanki bir şey dolaşıp duruyordu.

"Bana beş dakika yeter. Size bir soru sormaya geldim."

"Soru mu? Ne hakkında?"

"Dinlemek lütfunda bulunursanız. Kardeşimin evine geldiğiniz ilk günlerde, sizinle seve seve sohbet etmeyi kabul ettiğim zamanlarda pek çok konudaki hükümlerinizi işitmek fırsatını bulmuştum ama hatırladığıma göre, ne aramızda ne de benim bulunduğum ortamlarda genel olarak düellodan hiç söz edilmemişti. Bu konudaki düşünceniz neyse öğrenebilir miyim?"

Pavel Petroviç'i karşılamak için ayağa kalkmış olan Bazarov masanın kenarına ilişti ve kollarını kavuşturdu.

"Düşüncem şöyle," dedi, "teorik açıdan düello saçmadır; pratik açıdan ise, farklı bir meseledir."

"Yani, eğer sizi doğru anladıysam demek istiyorsunuz ki, düello konusundaki teorik düşünceniz ne olursa olsun, pratikte karşılığını istemeden kendinize hakaret edilmesine izin vermezsiniz."

"Düşüncemi tam olarak anladınız."

"Çok iyi, efendim. Bunu sizden işitmek çok hoşuma gitti. Sözleriniz beni belirsizlikten kurtarıyor..."

"Kararsızlıktan demek istiyorsunuz."

"Hepsi de bir, efendim; beni anlamanız için öyle söyledim; ben... süslü laflara meraklı değilim. Sözleriniz beni üzücü bir gereklilikten kurtarıyor. Sizinle düello etmeye karar verdim."

Bazarov'un gözleri faltaşı gibi açıldı.

"Benimle mi?"

"Evet, sizinle."

"Ama ne için? Çok rica ederim."

"Nedenini size açıklayabilirdim," diye lafa girdi Pavel Petroviç. "Ama bu konuda susmayı tercih ederim. Bana göre siz burada fazlasınız; size tahammül edemiyorum, sizden nefret ediyorum, eğer sizin için bu kadarı yeterli değilse..."

Pavel Petroviç'in gözleri parladı... Bazarov'un da gözleri alev alev yanmaya başladı.

"Çok iyi, efendim," dedi Bazarov. "Daha fazla açıklamaya gerek yok. Şövalye ruhunuzu benim üzerimde denemek hayali aklınıza geliverdi. Sizi bu zevkten yoksun bırakabilirdim ama olsun!"

"Size çok minnetarım," diye karşılık verdi Pavel Petroviç, "ve artık beni zora başvurmak zorunda bırakmadan davetimi kabul ettiğinize güvenebilirim."

"Yani, mecazi laflar etmeden söylersek, şu bastona başvurmadan demek istiyorsunuz, değil mi?" dedi Bazarov soğukkanlılıkla. "Son derece doğru. Bana hakaret etmenize zerre kadar gerek yok. Bu büsbütün tehlikesiz de olmayabilir. Bir centilmen olarak kalabilirsiniz... davetinizi ben de centilmence kabul ediyorum."

"Pek güzel," dedi Pavel Petroviç ve bastonunu köşeye bıraktı. "Şimdi düellomuzun kuralları hakkında bir iki söz edelim; ancak en baştan sormak isterim, düello davetime bahane olabilecek formalite icabı küçük bir tartışmayı gerekli görür müsünüz acaba?"

"Hayır, formalitesiz daha iyi."

"Ben de öyle düşünüyorum. Çatışmamızın gerçek nedenleri üzerinde durmayı da aynı şekilde yersiz görüyorum. Biz birbirimize tahammül edemiyoruz. Daha başka bir şeye ihtiyaç var mı?"

Babalar ve OğullarWhere stories live. Discover now