4. Bölüm

453 23 10
                                    

Pavel Petroviç, kardeşinin; uzun boylu ve zayıf, kurnaz bakışlı ve veremli biri gibi ince sesli Nikolay Petroviç'in her çıkışmasına karşılık "Affedersiniz efendim, malum mesele, efendim," diye cevap veren ve köylüleri sarhoş ve hırsız olarak göstermeye çalışan kâhyayla görüşmesinde kısa bir süre bulundu. Yakın zamanda yeni bir düzene sokulmuş olan çiftlik işleri, yağlanmamış bir tekerlek gibi gıcırdıyor, yaş ağaçtan acemice yapılmış mobilya gibi çatırdıyordu. Nikolay Petroviç üzülmüyordu ama sık sık iç geçiriyor ve düşüncelere dalıyordu: Para olmadan iş olmayacağını hissediyordu ama parası da neredeyse suyunu çekmişti. Arkadiy doğru söylemişti: Pavel Petroviç, kardeşine kaç kez yardım etmişti; kardeşinin işin içinden çıkabilmek için düşüncelere dalıp nasıl çırpınıp durduğunu, nasıl kafa patlattığını görerek kaç kez yavaşça pencereye yaklaşmış ve ellerini ceplerine sokup dişlerinin arasından "Mais je puis vous donner de l'argent", diye mırıldanmış ve ona para vermişti ama bugün Pavel Petroviç'te de hiç para yoktu ve oradan uzaklaşmayı yeğlemişti. Çiftlik işleriyle ilgili tatsızlıklar ona sıkıntı veriyordu; ayrıca ona öyle geliyordu ki, bütün gayretine ve çalışkanlığına karşın Nikolay Petroviç, işe gerektiği gibi sarılmıyordu; gerçi Nikolay Petroviç'in nerede hata yaptığını da söyleyemezdi. "Kardeşim yeterince pratik değil," diye hükmediyordu kendi kendine, "onu kandırıyorlar." Nikolay Petroviç ise Pavel Petroviç'in pratik zekâlı biri olduğunu düşünür ve her zaman ona akıl danışırdı. "Ben yumuşak, zayıf bir adamım, yıllarca bu ıssız yerde yaşadım," derdi, "oysa sen insanlarla bir arada boşuna yaşamadın, onları iyi tanırsın, bakışların şahin gibidir." Bu sözlere karşılık Pavel Petroviç yalnızca yüzünü çevirir ama kardeşini bu inancından vazgeçirmeye çalışmazdı.

Nikolay Petroviç'i çalışma odasında bıraktıktan sonra evin ön kısmını arka kısmından ayıran koridorda yürüdü ve alçak bir kapının hizasına gelip düşünceli bir şekilde durdu, bıyıklarını çekiştirdi ve kapıyı tıklattı.

"Kim o? Giriniz," diyen Feneçka'nın sesi duyuldu.

"Benim," dedi Pavel Petroviç ve kapıyı açtı.

Feneçka, kucağında bebeğiyle oturmakta olduğu sandalyeden fırlayıp kalktı ve bebeği hemen bebekle birlikte dışarı çıkan kıza verdikten sonra telaşla şalını düzeltti.

"Rahatsız ettiysem özür dilerim," diye söze başladı Pavel Petroviç, Feneçka'ya bakmadan. "Sizden yalnızca bir ricam olacaktı... bugün galiba şehre gönderiyorlar sizi... benim için de yeşil çay almalarını söyler misiniz diyecektim."

"Başüstüne, efendim," diye cevapladı Feneçka, "ne kadar almalarını emredersiniz?"

Feneçka'nın yüzüne ve çevreye çabucak göz gezdirerek, "Yarım kilo yeter sanırım. Görüyorum ki, odanızda değişiklik olmuş," diye ekledi. Kızın anlamadığını görerek, "Perdeleri kastediyorum," diye mırıldandı.

"Evet, efendim, perdeler; onları bize Nikolay Petroviç bağışladılar; perdeleri asalı çok oldu."

"Evet, ben de epeydir gelmemiştim. Şu anda odanız çok güzel olmuş."

"Nikolay Petroviç'in sayesinde," diye fısıldadı Feneçka.

"Şimdi burada, önceki daireden daha rahatsınız değil mi?" diye sordu Pavel Petroviç nezaketle ama yüzünde en ufak bir gülümseme olmadan.

"Elbette, burası daha iyi, efendim."

"Sizin dairenize şimdi kimi yerleştirdiler?"

"Şu anda orada çamaşırcılar oturuyor."

"Ya!"

Pavel Petroviç sustu. "Şimdi gider," diye düşündü Feneçka ama Pavel Petroviç gitmiyordu. Feneçka, onun önünde hafifçe parmaklarını oynatarak mıhlanmış gibi duruyordu.

Babalar ve OğullarWhere stories live. Discover now