"ON SEKİZİNCİ MEKTUP"

51 16 37
                                    

Perşembe.

Sevgili Yusuf.

Biliyor musun? Takvim yaprakları büyütmüyormuş kimseyi. Bir yıl, bir ömür demekmiş bazen. Bir ânı, bir insanın yaşama sebebi olabiliyormuş. Bazen Kuşlar gökyüzünde uçmaktan sıkılıp, penceremizin önüne konuyormuş. Yağmurlar yeryüzü temizlensin diyeymiş. Kimsesiz çocuklar hiç büyümüyormuş. Mezar da çiçek, yangında gül açıyormuş. Aslında Anneler Çocuklarını çok seviyormuş.

Bunları babam bana söyleyemediği için, bir kağıda yazıp verdi bana. Hâlâ  o kağıt avuçlarımın içinde, onu kalbime bastırıyorum ve bir şey eklemek istiyorum ben de bu satırlara.

'Çocuklar çiçeksiz sokaklardan hiç korkmazmış, avuçlarını kalbine bastırır bir çiçek dilermiş, bir çiçek değil bin çiçek açarmış. İstemek değil, hissetmek gerekmiş'

Ben ne zaman çiçeksiz sokaklardan geçsem, bir çiçek diledim. Sanırım fazla kalbimi verdim bunu dilerken çünkü hangi sokaktan geçsem sen çıkıyorsun karşıma. Bu bana verilen bir çiçek demek Yusuf.

Âh Yusuf, yıllardır aklımdan çıkmayan, benim kaldırım kenarında ağladığım her ânı çiçek bahçesine çevirdiğin bir cümlen var ve bir ân var.

Yine çiçeklerimin içindeydim ama bu defa yanımda sen vardın. Senin bana her bakışın, kalbimi alıp kilidi ile sana vermem demekti ve ben seve seve verdim. Sana o gün masallar anlattım, Çiçeklerin nasıl büyüdüğünü anlattım. Sen, ben bunları anlatırken aniden avuçlarımı tuttun. Şu an şu satırları yazdığım kalem sızlatıyor avuçlarımı ve kalbimi vuruyor sana doğru âh. Yusuf, Nasıl bir ândı? sana bir mucizesin demiştim ve sen bu mucizenin içine beni de aldın. Avuçlarım avuçlarımın içinde, Gözlerinden bir damla yaş aktı. Bana dedin ki. 'Anneme seni anlattım, gözlerinden değil ama bulutlardan bir yaş aktı, toprağı ıslandı. Hissettim, bana ağlayarak gülümsedi. Bu hayat Annemin toprağından öptüğüm ân da defalarca yaşattı beni. Şimdi senin gözlerinden öpeceğim. Bu hayat bana bir kız çocuğunun gözlerinde ölmeyi de yaşatacak'

Öptün. Beni gözlerimden öptün. Gözlerinde yaşlarla, gözlerimde yaşlarla.

Âh şimdi derin bir çukurdur öptüğün yer. Adını sayıklar, hep avuçlarını kalbinde ister.

Ve sana şunu fısıldadım. 'Öldüğün ve hep yaşadığın yerde, çiçeklerime su vereceğim Yusuf.'

Ve bana şunu fısıldadın. 'Su verdiğin yerde sana tekrar doğacağım Nazenin. Ben seni hep Annem gibi sevdim. Sen beni seni Annem gibi sevmeye alıştırdın.'

Ve ben sana söz veriyorum ki, sevdiğin yerden seni daha çok seveceğim.

Bu hayat bize yanmış bir bahçe de çocukluk geçirmeyi öğretti. Bu hayat bize bir Anneyi gözyaşına, bir Anneyi bağrına basmayı öğretti. Bu hayat bize Küllerden nasıl çiçek ekilir onu öğretti. Bu hayat bize senin gözlerimde ölüşünü, benim senin sözlerine yanışımı öğretti. Bu hayat bir cümle nasıl unutulmaz bize bunu öğretti.

Şimdi ben ölü bahçem de bir çiçek açtım. Çünkü; gözlerimin altında ki o çukur da çiçekler ekmeden koşuşturamazdım. Şimdi dersen bana ölü bahçe de açar mı çiçek? sana göz çukurumun içinde ki mezarı gösteririm 'bak,' derim. 'Nasıl öldüğüm yerden yaşıyorum sana, nasıl Öldüğün yerde filizleniyorum sana. Senin için.'

Gözlerimi sana açtığım her sabah hatırladığım ve söylediğim tek bir şey vardı Yusuf. 'Seni Annen gibi sevdi, onu Annesi gibi sev.'

Yusuf ben seni Annen gibi sevdim. Eğer ki kulağın da bir fısıldayış ya da bir ninni duyarsan, onları senin için ben söyledim Sana. Çiçekler içinden fısıldadım hep ve şunu söyledim. 'Annenin ayakları altında taşıdığı cennetine, Annemin ayakları altında ezdiği bedenimle girerek sevdim. Ezilmiş, kenara atılmış ama senin için yeni bir çiçek açarak sevdim.'

Kalemimi senin adını yazarken, çürütecek kadar çok sevdim.

Kalemim senin adını, seni yazarken çürüdüğü yerde yine senin adınla yaşayacak kadar çok sevdi.

On sekizinci mektup, on sekizinci oyuk. Olmayanın hatırasına. On dokuzuncu mektup, bir bisikletin tutmayan frenindedir.

Umarım iyi gidiyordur.

Kendinize iyi bakın efendim. 🌹

RÂYİHAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin