"ON DOKUZUNCU MEKTUP"

64 13 34
                                    

Cuma.

Sevgili Yusuf.

Sana yüksek bir uçurumun ardında, kısık sesiyle seslenen bir kız çocuğu vardı. Sana ağladığında dahi gülümseyen bir kız çocuğu vardı. Sana tüm çirkinliklerin içinden güzellikler anlatan bir kız çocuğu vardı. Seni çiçeklerin içinden selamlayan bir kız çocuğu vardı.

Hâlâ var Yusuf. Bu değişmedi, değişmez.

Canım Yusuf, sana bugün bir kız çocuğunun bisikleti olmasa da, bisikletleri çok sevdiğini anlatacağım. Sana bugün freni tutmasa da, bozuk freni ile düşe kalka yol nasıl alınır onu anlatacağım. Sana bugün kız çocuğunun bisiklet rüyasını anlatacağım.

Yusuf, bilirsin ellerim hep soğuktur benim. Tatlı ile pek aram yoktur ama babamın sütlaçları çok güzel olurdu her zaman. Kitap okurken perdeleri hep sonuna kadar açardım, gün ışığı bana huzur verirdi. Gece ise, ay ışığını severdim. Kahve yaparken hep ellerimi yakardım, bunun için bana sitem etmişliğin çoktur. Babamın sözü gibi dinliyorum seni. O günlerden sonra Bir daha hiç sıcak kahve içmedim senin için. Ellerimi yakmaktan korktuğum için değil, senin dışında başka bir şeyin beni yakmasını istemediğim için dinledim.

Âh, dün gece öyle korkunç bir rüya gördüm ki, rüya bittikten sonra dahi sürekli kalbimi yokladım. Sana bunu anlatmak ve anlatmamak arasında gidip geliyorum lakin sana anlatmazsam, kalbim ağrıdan beni yarı yolda bırakabilir.

Yusuf, o gün ilk defa bir kitap okumadan uyudum. Çiçeklerime su verdim ama masal okumadım. Yorgunluktan değildi ama okumadım işte. Uyudum sonra, âh ne acı ki düne kadar seni rüyalarım da hep gülümserken görüyordum, ki zaten hep gülümsersin. Sadece bir ândı Yusuf, buna inan sadece bir an. Bu an benim çocukluğumu dahi korkutsa da, sadece bir ândı.

İlk önce üzerimde beyaz bir elbise vardı ve bisiklet ile dolaşıyordum kasaba da. O kadar güzeldi ki bu, bisiklet hiç kullanmamıştım ama bunu rüyalar âleminde yapabiliyordum. O kadar hızlı sürüyordum ki, bu çok güzeldi. Yağmur hafif çiseliyor, elbisem uçuşuyordu. Daha hızlı sürdüm ta ki sen karşıma çıkana kadar. Yüzün solgun, kucağında bir kız çocuğu vardı saçları sarı ve mor kurdelesi düşmek üzereydi. Çok korkmuş, bisikleti durdurmuştum. Âh, nasıl acı çekiyordu o kız çocuğu bilmiyorum. Tanıdıktı ama değildi de. Kucağındaydı işte.

Ama senin yüzünde ki o acı kollarında ki acıya eş değerdi. Yanına gelip kollarına tutunmuştum Yusuf. Sana sorduğum ilk şey, 'Lütfen iyi olduğunu söyle' Demek olmuştu. Âh sen bana cevap vermedin. Beni görmedin ki bile. Sanki ben bir duvardım ve sen sadece bana bakıp geçmiş gibiydin. Kaldırıma çöktün, sana kaç kere adını haykırdım hatırlamıyorum. Kız çocuğunun yüzü kırmızı sıvı ile doluydu ve gözleri kapalıydı. Çok korkuyordum. Bir insan bir rüyanın korkusunu bu kadar hissedebilir mi? Çok, kocaman korktum ben Yusuf. Sen o kız çocuğunun saçlarını okşuyor, gözlerinden öpüyordun. Âh Yusuf beni neden görmüyordun? Beni gör istedim Yusuf. Beni gör. Görmedin.

RÂYİHAHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin