Giriş

1.7K 72 19
                                    

NOT: MEDYA BAKMAKTA FAYDA VAR.

İnsanlar çoğu kez bilerek yanlış tercihler yaparlar. Sonunu bile bile yapılan bu tercihlerin neye mâl olacağını kimi zaman tahmin edemezler. Ya da tahmin etmek istemezler. Tıpkı benim gibi...

Gideceğim yolda az çok nelerle karşılaşacağımı biliyordum. Bu işin sonunda Efsunun zarar göreceğini de biliyordum ama bunu engelleyebilirim sanmıştım. Yanılmışım. Karşımda hayal kırıklığıyla bize bakan kız bunun somut bir örneğiydi.

Küçüklüğümden beri 'kimseyi üzmeyeceğim' cümlesiyle büyüyen ben çevremdekileri hayal kırıklığına uğratmaya başlamıştım bile. Üstelik bunu henüz 17 yaşında yapmıştım.

"S-siz..."

Efsun bir şeyler söylemek istiyordu ama sanki doğru kelimeleri toparlayamıyordu. Kız haklıydı. Siz karşınızda eski iki sevgilinizin öpüştüğünü görseydiniz ne tepki verirdiniz ki? Sarılıp tebrik etmek? Hiç sanmıyorum.

"Biz sevgiliydik. Siz nasıl?" ( Tuhaf cümleler kurduğumun farkındayım ama napiyim kız şoke yani :))

Çetinle birbirimize baktık. O da benim gibi ne söyleyeceğini bilmiyordu. Aynı kız için yarışan biz ne ara bu hale gelmiştik okurlar bile tam olarak anlamamışken Efsuna nasıl açıklayabilirdik.

"İtiraf ediyorum Efsun." Çetinin söylediği cümleyi anlamamıştım. Oturup ilişkimizin kritiğini mi yapacaktık sanki. Efsun hala bana boş gözlerle bakıyordu.

"Çetin neyi itiraf edecek Mehmet? Bizimle ne alakası var.."

"Öpüşüyorduk ya hani biz." Elimle ben ve Çetini göstermiştim. Tuhaf atmosferden dolayı kaşlarımı çatmıştım. Kırdığım potu ise daha sonra fark etmiştim. Telefonumdan yükselen melodi ortamdaki sessizliği bozmuştu. Damla arıyordu. Şu an cevap vermek için doğru bir zaman değildi. Onu meşgule attıktan sonra Efsuna yaklaşmaya başladım.

"Bak Efsun.." Telefonumun yeniden çalmasıyla susmak zorunda kaldım. Yine Damla arıyordu. Neden ısrarla aradığını anlamıyordum.

"Damla şu an hiç sırası değil ben seni daha sonra ararım." dedim. İlgilenmem gereken zincirleme bir aşk üçgeni vardı.

"M-Mehmet" Telefonu kapatacakken karşıdan gelen ses durmamı sağlamıştı. Damla ağlıyor muydu?

"Damla? İyi misin sen?"

"Hemen gel ne olur sana ihtiyacım var." Hıçkırıklarının arasından zar zor konuşuyordu ve bu beni daha çok korkutmuştu.

"Ne oldu Damla. Korkutmasana beni." Korkudan rengim atmıştı. Damlanın sesini ilk defa böyle duyuyordum. Çetin hemen yanıma gelmişti.

"Ceyda teyzeler kaza yaptı. Arabada Derin ve Sera da vardı. Hastanedeyiz şimdi. Ne olur gel, yalnız bırakma beni."

Telefon elimden usulca kayıp gitmişti. Bu kısacık dönemde bile hayatımın ayrılmaz parçası olan iki arkadaşımı kaybetme düşüncesi beynimi istila ediyordu.

''Ne oluyor Mehmet. Korkutmasana adamı.''

''B-benim gitmem lazım. Arkadaşlarım..'' Transa girmiş gibiydim. Gözümden akan yaşlar bulanık görmeme sebep oluyordu. Elim ayağım zangır zangır titriyordu. Çetin elimden tutup kendine çevirdi.

''Sakin ol Met. Neler oluyor? Bak korkutuyorsun beni.'' İçimden Derinlere bir şey olmasın diye dua ederken kimseyi duymuyordum.

''MEHMET BANA BAK! KENDİNE GEL VE NE OLDUĞUNU ANLAT ARTIK.'' Çetinin yüksek çıkan sesi beni biraz olsun kendime getirmişti. Benim hemen hastaneye gitmem gerekirken burada bomboş duruyordum. Çetinin elini tuttum.

''Derinin ailesi kaza yapmış. Arabada Derin ve Sera da varmış. Beni onlara götür Çetin. Lütfen.'' Çetin elimden tutup sürüklemeye başladı. Ne ara motora bindik ne ara hastaneye geldik bilmiyorum. Onları kaybetme düşüncesi bile o kadar canımı yakmıştı ki.

Acile girip danışmaya sorduk. Tarif ettiği yere yani ameliyathaneye doğru koştum. Karşılaştığım manzara düşündüğümden daha kötüydü. Ameliyathane yazan kapının önünde oturmuş ve bacaklarını uzatıp şoka girmiş bir Melih, avludaymış gibi volta atan Mert ve duvarın dibine çökmüş Damla ve Akın. Hepsinin tek bir ortak yanı vardı. Gözlerinden süzülen yaşlar..

Hemen Damlanın önüne çöktüm ve sarıldım. Yoldayken kısa bir süreliğine durmuş olan gözyaşlarım yeniden akmaya başlamıştı.

''Mehmet çok kötüydü. Araba yuvarlandı. Sera, Derin.. Hepsi çok kötüydü. Ben...''

''Şşşt.'' Sussun diye daha sıkı sarıldım. Anlattıkça daha kötü oluyordu. Çetin bana bakıp arkadaşlarının yanına gitti.

Ameliyathanenin önünde saatlerce bekledik. Yine de kimse bize bir şey söylemedi. Hepimiz perişan olmuştuk. Kendimde bulduğum son güçle ayağı kalkıp ameliyathane yazan kapının önünde durdum.

''Derin! Beni duyuyorsan lütfen gitme.'' Diğerlerinin bakışlarını üzerimde hissediyordum. ''N'olur inadını şimdi de göster ve bırakma bizi.'' Damla da yanıma gelmişti.

''Biliyorum Derin bırakmaz ki bizi. Hem o dememiş miydi biz hiç ayrılmıycaz diye. Derin bir söz verdi mi onu tutar. Bu yüzden bırakmıycak bizi, gitmiycek hiçbir yere.'' İkimizde ağlıyorduk.

''Ceyda teyzeyi ve murat amcayı al ve geri dön lütfen.'' dedim.

''Seni de onları kaybetmeye hazır değiliz.'' diye tamamladı beni Damla.

''Sera.. Hani Derinsiz hiçbir yere gitmiyordun ya. Derin gitmiyince sende gitmezsin dimi?''

''Hatırlasana Mehmet o bize hep ne derdi.'' Aklıma eski anılar gelince ufak bir tebessüm oturmuştu yüzüme.

''Ben daha doğmadan soyadını seçenlerdenim. Ben Sera Güçlüyüm. Beni hiç bir şey yıkamaz.'' İkimizin de yüzünde acı bir tebessüm vardı. Tanıştığımız zaman ve sonrasında hep kullanmıştı bu cümleleri. Şimdi de gitmeyeceğini biliyorum. Tek korkumuz ya annesine olan özlemi bize olan sevgisine ağır basarsa da bizi bırakırsaydı.

Kaç saat, kaç dakika, kaç salise o kapının önünde bekledik bilmiyorum. Bildiğim tek şey gözyaşı bezlerimin artık kuruduğuydu. Zaman geçmek bilmiyor, saatler uzadıkça uzuyordu. Hemşirelerden bilgi almaya çalışsak da bize beklememiz gerektiğini söyleyip duruyorlardı. Kardeşlerimiz içerideyken nasıl sakince bekleyebilirdik.

Sonunda doktor içeriden çıktı ve yavaşça maskesini indirdi. Hepimiz onun etrafına toplanmıştık. Damla hemen yanımdaydı. İkimiz de birbirimizden destek alıyorduk.

''Nasıl iyiler değil mi? Bırakmadılar bizi.'' dedim. Sesim o kadar bitkin çıkmıştı ki Çetin yanıma gelip elini sırtıma koydu.

''Maalesef çocuklar. Üzülerek söylemeliyim ki yakınlarınızdan birini kaybettik.''

Dünyası başına yıkılır insanın bir daha toparlayamaz. Doktorun ağzından çıkan iki cümle hepimizin dünyasını başımıza yıkmıştı. Hepimiz biliyorduk ki artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı.

****************************************

Çuf çuf! Ben geldim....

İkinci kitap çıktı. Toplanın gençler! Aklımda iki farklı kurgu vardı. Birine karar vermem gerekirken yapamıyordum. Sonra dedim ki neden birinden başlamıyorum ki. O yüzden aklımdaki ikinci yolu seçtim ve o yol üzerinden devam edeceğim. Muhtemelen 30 bölümlük bir yolculuk bizi bekliyor. Değişik şeyler denemek istiyordum. Aşk yolunda gitmek isteyenlere sesleniyorum; Bu daha çok macera belki biraz da Bilim-kurgu içerecek.

Hikayeye şimdilik giriş yaptım. İlk bölümden sonra her şey netleşecek. Bu kitabı beğenmeyen olursa -ki bence önyargıyla yaklaşmayın okudukça güzelleşecek- diğer kitap için özel bölüm yazarım siz de orada kalırsınız. Bu kitap daha çok ben ve entrika, macera, gizem, arkadaşlık ve saftirik aşklar görmek isteyenlere özel yazılacak.

Sizce ne olacak? Doğru tahmin edebilene ya da yaklaşabilene kitap da yer vericem. Yani karakterlerimden biri olacak. O zaman tahminlere başlayın ve ilk bölümü sabırsızlıkla bekleyin. Çünkü bomba gibi döndüm.

Masum: İntikam [BxB]Où les histoires vivent. Découvrez maintenant