BÖLÜM 15| Acılarımla Baş Başa

323 75 21
                                    

Sia- Never Give Up

Korkuyla ve tedirginlikle doktorun söylediklerini dinliyordum. Saçma sapan doktorluk terimlerinden bahsediyordu. Ne dediğini anlamadığımızı biliyor olmalıydı. Değil mi?

Akın daha fazla bu doktorluk terimlerine katlanamadı ve "Doktor Bey, bizim dilimizden konuşur musunuz?" dedi. Doktor derin bir nefes aldı ve konuşmaya başladı. "Hasta, gerçekten çok güçlü. Üst üste üç ameliyata girdi. Bunun kararını vermek bizim için de ailesi için de çok zordu. Sonuçta herhangi bir bünyenin üç tane çok ciddi ameliyatı geçirebilmesi çok zor bir şeydir. Hasta, bunu başardı." dedi. 

"Yani iyi durumda mı şu an?" dedim heyecanla. Doktor "Şu an her şeyi kontrol altına aldık. Merak etmeyin." Derin bir nefes aldım. Az da olsa rahatlamıştım. Doktor, biraz duraksadı ve sonra tekrar konuşmaya başladı. "En başta bir kalp hastalığı olduğunu düşünmüştük. Ama daha sonra anlam veremediğimiz bir şeyle karşılaştık. Atardamarlarında farklı bir madde vardı. Şimdi sizi daha fazla doktorluk terimleriyle boğmak istemiyorum ama." 

Irmak abartılı bir şekilde kafasını salladı. "Lütfen." diye fısıldadı. Bunu doktorun duyduğundan bile emin değildim. Doktor, Sibel Teyze ve Faruk Amcaya döndü. "Oğlunuzun hastalığı ile ilk kez karşılaşıyoruz. Daha önce hiç böyle bir şey görmedik. Cerrahlar olarak bir araştırma yapmalıyız. Oğlunuzun bu hastalığı daha önce görülmüş mü ve tedavi var mıymış, diye. Eğer bir tedavisi varsa vakit kaybetmeden uygulayacağımıza emin olabilirsiniz." 

Faruk Amcanın sesini duydum. "Nasıl yani? Tedavisi yoksa ne yapacaksınız?" Doktor, kafasını iki yana salladı. "Bilmiyorum ama oğlunuzu yaşatmak için elimizden geleni yapacağız." dedi.

Muhtemelen şu an Doruk'un annesi, babası, Akın ve Irmak ne olduğunu anlamaya çalışıyordu. Ben ise ne olduğunu biliyordum. Bora'nın gücü neydi bilmiyordum ama bunu ona yapanın o olduğunu biliyordum. Nasıl bir güç kullanmıştı da Doruk böyle olmuştu ki?

Doktor yavaş yavaş uzaklaştı. Doruk'un durumu şu an ne kadar iyi olsa da ileride çok kötü olacağını biliyordum. Onu nasıl kurtarabilirdim bilmiyordum. Ben kurtarabilir miydim? Ya da kurtarabilecek tek kişi Bora mıydı? Eğer Bora'ysa tekrar gururumu yerle bir etmem ve Bora'dan yardım istemem gerekiyordu. Ve bunu benim aklımı okuyamadığı bir zamanda yapmalıydım ki aklımı okuyamadığı bir zamanı nereden bulacaktım?

Irmak geri geri yürüyerek koltuğa oturdu ve mırıldanmaya başladı. "Ya nasıl ya? Ben hiçbir şey anlamıyorum. Bir dövüşten bunlar nasıl olur? Hem de Bora'ya bir şey olmamışken. Bu nasıl mümkün olabilir?" Akın kafasını salladı. "Gerçekten. Alt tarafı birkaç yumruktu.Doruk'un nasıl böyle bir hastalığı oldu ki?" Yutkundum.

Onlara söylemek istiyordum. Her şeyi anlatmam gerekiyor gibi hissediyordum. Olanlar Doruk'un suçu olmadığı kadar onların da suçu değildi. Bunu öğrenmeye hakları vardı ama anlatamazdım. Bunu anlatmam meleklere çok büyük bir ihanet olurdu. Bora'ya, Ateş'e, Ceyda'ya, Ceylan'a sinir olduğum ve onları sevmediğim için meleklere ihanet etmemeliydim. Sırf o yaşlı adam için bile bunu meleklere yapamazdım.

Sadece sustum ve gözümden akan damlalara engel olmadım. İlk kez ağlamamak için kendimi tutmadım ve ağladım ve diğerlerinin ağlama seslerini dinledim.

Bir süre sonra Sibel Teyzenin bize seslendiğini duydum. "Çocuklar isterseniz siz evinize gidin. Saat geç oldu. Biz zaten buradayız. Bir gelişme olursa biz size haber veririz. Yarın okulunuz var. Güzel uyumuş olursunuz. Okulunuzdan geri kalmayın."

Aslında eve gitmek benim için daha iyi olabilirdi. Bizim için hatta. Bir süre Doruk'u düşünmeden zaman geçirmemiz gerekliydi. Yoksa ağlamaya devam edecektik ve bu bizim için de Doruk içinde daha kötü olacaktı.

Sisin İçinden GeçersemWhere stories live. Discover now