BÖLÜM 22| Son Günlerimiz

93 61 12
                                    

Anne Marie- 2002

Gözlerine tedirginlikle bakıyordum

Oops! Bu görüntü içerik kurallarımıza uymuyor. Yayımlamaya devam etmek için görüntüyü kaldırmayı ya da başka bir görüntü yüklemeyi deneyin.

Gözlerine tedirginlikle bakıyordum. Anlamış olacak ki küçük bir kahkaha attı. Kahkaha atmasıyla gözlerimi devirmem bir oldu. Beni çok sinir ediyordu. "Nasıl yapacağımı bilmeden o küreyi yok edemem." dedim dehşetle. Gülümsedi. "Biliyorum." 

"Beni güçlerimi kullanabileceğim konusunda eğitebileceğini düşünmüyorum." Gülümsemeye devam etti. "Biliyorum." diye tekrarladı.

"Aydınlık Meleklerin elindeki kozu yok edebileceğimi sanmıyorum." Gülümsemesi büyüdü ve otuz iki diş gülmeye başladı bu sefer. "Biliyorum." Sinirlerim bozulmaya başlamıştı.

"Ve sürekli 'Biliyorum' diye cevap vermen aşırı sinirimi bozuyor." Kafasını hafiften geri attı. Adem elmasını gördüm. Birkaç saniye duraksadıktan sonra yüzüme yaklaştı ve "Üzgünüm ama bunu da..." Gözlerimi devirdim ve tekrar "Biliyorum." demesine kafamı takmamaya çalıştım.

Derin nefesler alıp verirken bana neden bu kadar sorumluluk yüklediğini sorgulamaya çalıştım. Daha sonra arkamdan Bora'nın sesini duydum. "Çünkü potansiyelin var Nisa. Senin o kozu yok edebileceğini biliyorum. Senin bu savaşta adaleti yerine getireceğini ve iyiliğin kazanmasını sağlayacağını biliyorum." Zihnimi okumuştu.

Kafamı aşağı yukarı sallarken hala tedirgindim. Daha güçlerimi nasıl kullanacağımı bilmezken savaşı kazanmak için beni cesaretlendirmesi delilikti. Bunu yapamayacağıma kendimi o kadar inandırmıştım ki denemek bile gelmiyordu içimden.

"Bunu yapacaksın." dediğinde bakışlarım ona döndü. "Güçlerini kullanmayı öğrenecek ve bizim kazanmamızı sağlayacaksın." Kafamı iki yana salladım umutsuzca. "Ama nasıl yapacağım bunu?"

"Öğreneceksin Kızıl Deniz. Öğreneceksin." Kolumdan tuttu ve beni bir yere çekiştirmeye başladı. Kolumu sertçe tutan ellerinden kurtardım. "Kendim de yürüyebilirim! Beni çekiştirmene gerek yok! Canımı acıtıyorsun." 

"Tamam. Çekiştirmiyorum. Kendin yürü." Ellerini teslim olur gibi havaya kaldırırken bu haline gülmemek için dudaklarımı birbirine bastırdım ve kendimi zor tuttum.

Önden yürümeye devam ederken onu takip etmem için işaret etti. Arkasından koşmaya başladım. O sırada aklıma Akın ve onun grupi oluşu geldi. Anında "Bora!" diye haykırdım. Bana dönerken "Yine ne var?" dedi bıkkın bir sesle. Gözlerimi devirdim ve yanına gittim.

"Akın'ı çağırmalıyız. Ona grupi olduğunu söylememiz gerek." Coşkuyla söylediğim cümlelerime bıkkınlıkla cevap vermesi neşemi kaçırdı. "Biraz daha bekleyemez mi? Bu çok daha acil."

Gözlerimi devirdim. "Senin acil işlerinden bana ne? Ayrıca Akın'ı da savaşta bizim tarafımızda görmek istiyorsak onu çağırmalı ve her şeyi anlatmalıyız." Somurttu. Somurtan yüzüyle benim de yüzüm düştü. 

"Hayır. Olmaz." dedi. Ellerimi belime koyup vücudumu dikleştirdim. "Senden izin istediğimi hatırlamıyorum. 'Söyleyebilir miyiz?' demedim farkındaysan. Söyleyeceğiz!"

Sisin İçinden GeçersemHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin