FİNAL| Şeytanın Fısıltısı

156 61 78
                                    

Rok Nardin- The Devil

Gözlerim yavaş yavaş açıldı. Güneş ışınları gözümü acıtırken yeni bir güne uyanmanın verdiği yorgunlukla esnedim. "Günaydın uykucu." Gözlerimi açtım ve karşımda Akın'ın bulanık bedenini gördüm.

"Günaydın." dedim oldukça mayışmış olan sesimle.

Yavaşça yanıma geldi ve yandaki deri koltuğa oturdu. "Bugün büyük gün ha?" Yatakta doğruldum yavaşça. "Evet. Bugün büyük gün." dedim. Sesim hala mayışmış geliyordu. Gülümsedi. Bana daha da yaklaştı ve elimi tuttu. Ne yaptığına anlam veremeyerek kaşlarımı çattım ama elimi geriye çekmedim.

"Başaracaksın Nisa. Güçlerini kullanmayı başaracaksın ve bizi kurtaracaksın. Hepimizi. Ben de dahil." Kafamı yana eğdim ve gülümsedim. Akın her şeyi biliyordu, öğrenmişti. Ve çok çabuk kavramış gibi görünüyordu. Akın'ın bunu bu kadar hızlı bir şekilde kavramış olması benim için şaşırtıcıydı açıkçası.

"Her şeyi öğrenmişsin." dedim daha da gülümseyerek. Elini çekti ve koltuğa daha da yayıldı. "İlk başta her şey o kadar saçma geldi ki sana anlatamam. Ama sonra her şeyi kavradım. Ben bile bu kadar hızlı kavramama şaşırıyorum ama."

Güldüm ve yataktan ayağa kalktım. "Neyse. Sen kendini nasıl hissediyorsun? Bu savaş olayı ile ilgili. Korkuyor musun?" dedim. Akın'ın güldüğünü duydum ve ona döndüm.

"Tabii ki korkuyorum Nisa. O da soru mu?" Güldüm ve tekrar arkamı dönüp banyoya doğru ilerledim. Elimi yüzümü yıkadıktan sonra Akın'ın yanına geri gittim. Koltukta yanına iliştim. Hala uykum vardı. Uyumak istiyordum ama bunu sabah mahmurluğu olarak düşündüm ve kendimi ayık tutmaya çalıştım.

"Sen korkuyor musun?" dedi Akın gülerken. Güldüm ve "Biraz korku olsa da başarabilirim sanırım. Kendime güvenmiyorum ama Bora bana çok güveniyor. Onu hayal kırıklığına uğratmak istemiyorum. Benim için o kadar uğraştı. Farkındasın. Değil mi?"

Akın'ın kafasını aşağı yukarı salladığını hissettim. "O bana bu kadar güvenirken başarılı olamama diye bir seçeneğim olmaması gerektiğini düşünüyorum. O yüzden de savaşı kazanmamız için elimden geleni yapacağım. O küreyi yok edeceğim Akın. Biliyorum, bunu başarabilirim."

Akın kafamdan öptü ve sonra yüzünü ekşitti. "Biliyorum ama savaştan önce bir duş almaya ne dersin? Saçın sırf yağ kokuyor." diye dalga geçtiğinde gülerek omzuna bir tane geçirdim ve hızla ayağa kalktım. Gülüyordu. "Ha ha çok komiksin."

Gülmeye devam etti. Ben de güldüm. Birkaç saniye boyunca sadece güldük. Sonra kapım hızla açıldı. Arkamı döndüm ve kapımda duran kişiye diktim gözlerimi. Bora gelmişti. Zırhlarla kuşanmıştı. Elinde önceden odasında gördüğüm kılıçlardan biri vardı. Şu an çok gülünç duruyordu. Sanki bir macera filminden fırlamış gibi.

Onu baştan aşağı dikkatlice süzdüm ve sonra gülmeye başladım. Ama öyle böyle bir gülme değil bu. Kahkahalar yeri göğü sallayacak şekilde kahkahalardı. Ben bile kendimden rahatsız olmuştum.

"Hala hazırlanmadınız mı siz?" dedi Bora usanmış bir tavırla. Gülmemi durdurdum. Ciddi bir ifadeye bürünmeye çalıştım ve "Ben hayatta o şeylerden giymem." dedim. Bora, gözlerini devirdi ve odaya girip kapıyı kapattı.

Parmağıyla Akın'ı gösterirken parmağının bile zırhlı olduğunu görünce kahkahamı bastırmak için dudaklarımı birbirine bastırdım.

"Sen odana gidiyorsun ve hemen savaş zırhını giyiniyorsun." diye emir verdi Akın'a. Akın kaşlarını havaya kaldırdı ve elleriyle dizlerinden yardım alarak ayağa kalktı. Bora'nın arkasına geldiğinde bana döndü ve el salladı.

Sisin İçinden GeçersemNơi câu chuyện tồn tại. Hãy khám phá bây giờ