•34•

753 71 36
                                    

Well you look like yourself
But you're somebody else
Only it ain't on the surface
Well you talk like yourself
No, I hear someone else though
Now you're making me nervous

Steve aniden uyandı, omurgasından aşağıya kadar inerek onu titreten bir his ile. Biraz terlemişti, belki de bir kabus görmüştü. Ne olduğunu o an hatırlamıyordu. Saçlarını karıştırdı, derin bir iç çekti ve kendine geldiğinde yanına baktı. Yatağın Tony'ye ait tarafının bozulmadığını fark ederken omuzları düştü, sargılı ellerini yüzüne götürdü ve dizlerini kendine çekmişken ofladı. Sürekli kendine soruyordu; o kadar yıl ayrı kaldıktan sonra her saniye Tony'nin yanında olmak istemek gerçekten garip miydi? Onu sıkıyor muydu? Adamın soğuk hareketlerine artık yükleyecek başka bir anlam bulamaz olmuştu.  Ne yapacağından emin değildi, en son lisede Tony'yi zorladığında uzun bir süre konuşmamışlardı.

Ama şu an zaten konuştuğumuz yok. En kötü ne olabilir?

Önceleri Tony'nin onu terslediği zamandaki gibi aynı şekilde karşılık vermeyecekti, kesinlikle kendisine söylenen hiçbir şeye bozulmayacaktı. Tony'yi tanıyordu, eğer canını bir şey sıkıyorsa durumun içine kimseyi çekmek istemezdi ve gerekirse kolayca kalp kırıcı olurdu. Kendisi için korumacı ve seviyeli. Fakat bunun paylaşmaktan çok daha yıkıcı olduğunun farkında mıydı, Steve emin olamıyordu. Ona kalırsa kesinlikle farkında değildi.
Sarışın adam ani bir kararla doğruldu, hatta koşar adımlarla merdivenleri indi ve etrafına bakındı. Şu anda Tony'nin olabileceği tek yeri düşündü ve bir kez daha merdivenlere yöneldi.

Laboratuvar karanlıktı, birkaç bilgisayar ekranının ışığı sadece kendi etrafını aydınlatacak kadar güçlüydü. Araba çıkışı açıktı ve o kavisli yoldan gece rüzgarı bir uğultuyla garajın içine kadar geliyordu. Tüm anıların saklı olduğu o küçük dolabın kapısının yanındaysa bir beden duruyordu. Duvara sırtını yaslayıp yere çökmüştü, yanında geniş bir bardak duruyordu. Göğsündeki ışık yüzünü, baygın bakışlarını açığa çıkarmıştı. Steve odanın öbür ucunda dikilmiş onu izliyordu.

Saat on ikiyi geçti. Doğum günün.

Birkaç adım daha attı, bununla Tony sonunda onu fark edebilmişti, hemen yüzünü silerek doğrulmaya yeltendi ve başardı da, ancak hemen ardından tekrar yere kapaklandığında Steve'in gözleri endişe ile büyüdü. Ona yetişti, aynı şekilde yere çöktü ve kucağına Tony'yi çekti, aynı Kaptan Hydra olarak buraya geldiği ilk gece gibi.

"Doğum günü partine erkenden başlamışsın?"

"Biraz öyle oldu."

İkisi de neredeyse fısıldar gibi konuşuyordu, yeni uyanan olmamasına rağmen Tony'ninki biraz daha silikti. Steve Tony'nin cevabına karşılık adamı iyice sarmaladı, ancak burnuna sadece onun teninin kokusu geliyordu, nefesinde de hiçbir şey yoktu, alkolden tek bir iz yoktu ancak yanında bir içki bardağı duruyordu, ayrıca dengede duramıyordu, bunu garipsedi. Tony kucağında dinlenen sevgilisinin elini kendininkilerinin arasına aldı, sargıları inceledi. Sesini biraz daha güçlü çıkarmak için konuşmadan önce boğazını temizlemişti.

"Hemen iyileşecekler, göreceksin."

"Ellerim umrumda değil Tony."

Burnunu yavaşça kahverengi saçların arasında gezdirdi, ardından alnını onunkine dayadı.
Söylemek istediklerini kafasında tarttı ve daha fazla beklemedi.

"Şu anda ne kadar çok şeyle uğraştığını biliyorum. Canını sıkan daha fazla ne var, ya da var mı bilmiyorum. Üzgünüm, şu anda sana yaşattığım her şey için ama... bana böyle davranarak kalbimi ne kadar çok kırdığını anlatamam. Bana en çok acı veren şeyi yaşatıyorsun. Lütfen beni sensiz bırakma ve konuş benimle. Sana yalvarırım."

Safe With You Où les histoires vivent. Découvrez maintenant