BABAM

128 66 3
                                    

Bu bölümü tatlı kız sennaa'ya itaf ediyorum.
Seni kalpten öpüyorum.😍😍😍

Mehmet içki içmezdi. Alkol kötüydü, kötülüklerin anasıydı. O bir katildi.

Yedi yaşlarında ki erkek çocuğu hoplaya zıplaya evine doğru yürüyordu. İstemsizce sırıtıyordu çünkü mutluydu. Berat amcanın kızı çok güzeldi    
Mehmet kızın çimen gözlerine bakınca diyeceğini unutuyor her seferinde kekeliyordu. Bu sefer kekelememişdi. Çocuk sırma saçlı yarinin karşısında kekelemediği için mutluydu. Hem evleride yakındı Gamzeyi hep görebiliyordu.
Gamzeden üç yaş büyük abisi Mehmetin baktığını görmesin yoksa mehmeti döver top oynamayada çağırmaz.
Mehmet evinin önüne gelince durdu. Kapıda duran beyaz brodvayları çok da güzeldi. Hem muhtarda bile bu arabadan yoktu.
Muhtar kasıntı bir adamdı malıyla övünürdü bu yüzden mehmet onu hiç bir zaman sevmedi muhtarlığın camlarınıda kırdı ama babası bilmiyordu.
Mutlu olmak için sebep çokdu. Hem bir gün sonra  bayramdı. Babası onu ilçeye götürücekdi. Söz verdi.
"Aslan oğlum sana bayramlık alıcaz", dedi.
Gözleri parlayan küçük çocuk gözlerindeki kristalleri saklamak gereği duymuyordu.  Büyüyünce yok olacaklarınıda bilmiyordu.  Avluya doğru bir adım attı.
Annesinin sesini duymasıyla kulağinı kabartip başını sesin geldiği tarafa uzattı.
"Niye çocuğu kandırıyon? Heves ediyor"
"Sus be sana mı kaldı oğluma ne diyeceğim ne alacağım"
"Almayacaksın beş kuruş paran yok çocuğu kandırıyosun"
Çocuk Babam hiç yalan söylemez ki diye düşündü.
O bir kahramandı. Şişko Tarığın babasından bile daha güçlüydü hatta isterse onu dövebilirdi.
Tarık; " senin baban ne ki benim babam onu katlarmış  cebine koyarmış" demişdi.
Kahramanlar yalan söylemezdi ki...
Çocuģun gözünden bir damla yaş önce o pamukdan yanaklarına sonra oynamakdan toz içinde kalan bluzüne düşdü.
Alamayacağı elbiselere üzülmedi ki.
Sadece kahramanlarda yalan söylermiş ya ona üzüldü. İçeri doğru atmak üzere olduğu adımı geri çekti. Vazgeçti. Artık içeri girmek istemiyordu.
Koştu. Boncuk boncuk terler gür saçlarını başına yapıştırıken daha fazla koştu. Dar sokak,
Uzun surların altonda kadınların ektiği çiçekler; güller, maolyalar, kadife çiçeği bile vardı.
Kapısının önünü sakkolla süpüren ayşe teyze;
-oğlum koşma düşücen
Küçük Mehmet hızını azaltmadan ardına baktı.
-düşmem, diye bağırdı.
Koşmaya devam ediyordu. En son deli Bekirin köpeği peşlediğinde böyle çok koşmuşdu. Zaten babası'da Bekire kızmışdı;
"O meczup bile bile köpeği çocuğun üstüne saldı" demişdi.
Çocuk mahalleden çıktı. Çayıra inip dere kenarına koştu. Hem çayırın sahibi görmezdi ki.
Ot biçme zamanı'da geçmişdi.
Kollarını yana açıp başını göy yüzüne doğru kaldırdı.
Orda ona'da yer var mıydı ki ?
Kahre rüyası gözlerinden bir damla yaş firar etti.
"Kahramanlarda yalan söyler mi ?"
Küçük kalbine batan hayal kırıklarıyla olduğu yere çömeldi.
Elini alttığı yerde bir şey fark etti.
Evet, evet bu bir karahindibağ'dı.
Zihnine bir fikir düşmüşcesine gülümsedi.
Zarahindibayı ufak parmaklarıyla sıkıca kavradyarak kopardı.
Annesi çiçeklere zarar vermemesi gerektiğini söylemişdi ama bu iyi bir niyet içindi.
Sıkıca kavradığı karahindibayı burnunun önüne kadar yaklaştırdı ve üfledi.
Zannınca uçuşan her bir tane kötülükleride beraberinde götürücekdi.
Artık kahramanlar yalan söylemeyecekdi.
Zaten inanmamışdı.
Inanmayacakdı'da.
Çocuk gökyüzüne dağılan karahindiba tanelerine baktı.
Artık gökyüzünde bir sırrı vardı.
Sakince Derenin şırıltısını dinlemeye başladı. Her bir damla bir diğerini siliyordu.
Ninni gibi bir sesi vardı.
Mehmet aniden gelen tiz bir kız sesiyle başını sesin geldiği tarafa uzattı.
Şaşkınlıkla kaşları çatıldı.
-Gamze
-...
Çocuk hızla ayağa kalktı. Meraklı gözlerle kızın yüzüne bakıyordu.
-Gamze sen... sen beni nasıl buldun ?
-bulmadım sadece buradan geçiyordum
Kız bir an duraksadı ve sonra açıklama yapma gereği duydu.
-abim gıdıkların önüne gitmişdide onun yanına gidiyordum
Çocuk tereddüt ederek cevap verdi.
-abin bu çayırda değil
Avuç içlerinin terlediğini hissedebiliyordu.
Köyün en güzel kızının önünde adeta ecel terleri döküyordu.
-evet burda olmadığıni biliyorum seni görünce yanına gelmek istedim.
Yoksa çocuk gökyüzüne sırrını verirken Gamzeye mi yakalanmışdı ?
Gamze Mehmede yaklaşıp elini eline uzattı. Sıktığı parmaklarının içinden karahindibanın sapını aldı.
Mehmet daha'da heyecanlandı. kız meraklı bakışlarla elinde ki çöpü inceledi. Tek kaşını kaldırıp elini uzattı.
-ne yapıyordun ?
-...
Şimdi ne cevap vermeli ?
Mehmet kahferini kızın çimen gözlerinden kaçırıyordu.
Yoldan gelen tok bir erkek sesi iki çocuğunda bakışlarını o tarafa çevirmesine sebep olmuşdu.
Mehmet gözlerini kısıp güneşden yüzü seçilmeyen kişinin kim olduğuna bakdı.
Musa.
Gıdikların meleme sesleride bu kişinin Gamzenin abisi Musa olduğunu tastikliyordu.
Çocuk sırrını söylemekten kurtulduğuna sevinsin mi ? Musaya yakalandığina üzülsün mü bilemedi.
-kız orda ne işin var ? Çabuk buraya gel
Gamze elindeki çöpü geri vermeden hızla oradan uzaklaşdı. Musa'nın pis bakışlarıyla oradan ayrıldılar.
Mehmet öğle güneşi başına vurunca oradan ayrılmaya karar verdi.
Yavaş adımlarla sokağa ulaşdı.
Burası küçük bir köydü.
Yanından geçen dişi bir köpek tin tin ilerliyordu.
Evinin önünde oynayan iki yaşındaki diyar Mehmetin tebessümüne sebep oldu.
Mehmet avluya girince önce annesini gördü.
Annesi endişeyle;
-oğlum bu saate kadar nerdeydin acıkmışsındırda, dedi.
-acıkmadım, dedi. Ama bu doğru değildi ki.
-acıkmışsındır ben seni bilmem mi? Ben sir yapmışdım şuraya oturda hemen hazırlayım, dedi eliyle divanı gösterirken.
Mehmet annesinin gösterdiği yere geçerken acıkmış olduğunu daha yeni fark etti.
-sana yemek veriyim baklava yapmışdım şimdide börek açmaya başlayacam, dedi.
Bayram telaşı kendini gösteriyordu.
Mehmet bayramı düşününce sevindi.
Düşünmeye başladı.
"Bizim köyde bayramlar çok güzeldir. Bir gün sirer ama dolu dolu gecer. Yer evde tatlı, börek, köfte yener. Şekerde birer birer verilmez çorba kasesiyle verilir"
Çocuk düşünceler dalmışken annesi önunde ki masaya tabağı bıraktı. Cocuğun başını okşayıp;
-afiyet olsun oğluma, dedi.
Çocuk annesinin ela gözlerinde şevkati görebiliyordu.
Annesi hafif kilolu, buğday tenli, dolgun dudaklı, kavisli burnu, ve iri ela gözleriyle bir doğu kadınıydı.
Kadın börek için mutfağa giderken çocuk önünde ki yemeğe baktı.
Bu erzuruma has bir çeşit keteydi. Sarımsaklı yogurt ve bazı köylerde şerbetle soslanan bir yemekdi.
Çocuk işdahla önündeki yemeği yemeye başladı.
Bir yandanda gözü avludaydı.
Evin duvarına yaslı iki büyük divan ve önünde'de küçük tahta bir masa vardı.
Bahce surlarında'da ipe dizilmiş biber ve göz göz sarımsak asılıydı.
Sur dibinde saksılarıni sisleyen bir birinden güzel çiçekler ekiliydi.
Mehmet yemegini bitirinde içeri geçti.
Fakir bir aile diğillerdi ama son zamanlarda parasal durumları iyi değildi.
Çocuk köy odasona geçip baş köşeye oturdu.
Köy odasi köylerde misafir odasıydı ve evin en önemli odasıydı.
Çocuk duvarda asılı kanaviçeye bakdı.
Bunu annesi yapmışdı ve çok güzeldi.
Mehmet oldugu yere kıvrıldı ve bir süre sonra uykuya daldı.
Mehmet güçlükde gözünü araladoğında akşam olmuşdu.
Kalkmak istediğinde ustünde ki battaniyeyi fark etti.
Evet bu battaniye'yi annesi getirmiş olmalıydı.
Odadan çıkıp mutfağa yöneldiğinde anne ve babasının seslerini işitti.
-varımızı yoğumuzu o arabaya yatırdın beş parasız kaldık
-sus
-susmayacam bu sefer susmayacam kahrolsun o araba
-Gülcan sus çocuklar uyanıcak
Kadın iri ela gözlerini öfkeyle eşine çevirmişdi.
Çocuk odasına gidip yere serili döşeğin içine girdi.
Gözlerini fayda olucakmışcasına sıkdı.
Uyumaya çalışdı.
Pencereden yüzüne vuran gün ısığı gözlerini açmasına engel oluyordu.
Çocuk etrafına baktıģında sabah olduğunu fark etti. Uzandıģı yerde doğruldu.
Bayramlık alıcağını hatırlayınca aniden gülümsedi.
Avuya geçtiğinde annesinin sofrayı hazırladığını gördü.
Mutluluk. Mutlulukdu kahve rüyası gözlerindeki kristalleri parıldatan.
Çekirdek ailesiyle huzur dolu bir kahfaltı.
Çocuk koşarak yer Sofrasının yanına geldi ve sofra bezini dizlerinin üstüne atıp oturdu.
Babasıda sofra gelip bağdaş kurup oturdu.
Adam çocuğa baktı.
Bakışlarında, şevkat vardı.
Güven, sadakat, sevgi.
Kadında elinde demliklerle sofraya geldi.
Mehmet eğer bu sofranı değerini bilseydi an'ı her zerresine kadar yaşardı.
Kahfaltı bitince sofra toplandı ve avludan çıktılar.
Kadın beyaz renkde ki pembe çiçek desenli elbisesiyle çok narin görünüyordu.
Adam ise beyaz çizgili gömleği, siyah ceketi ve kahve rengi kadife pantolonuyla sıradan görünüyordu.
Adak somurtuyordu.
Kadın ise sessiz.
Kadınlar çok konuşurlardı ama sessizlikleri...
Kelimeler sustuklarını idda etseler bile çok şey ifade ederdi.
Ailece beyaz brodvayna bindiler.
Zaten her sorun bu araba yüzünden değil miydi?
Kahrolsundu bu araba.
Kahrolacakdı bu araba.
On beş dakikalik sessiz yolculuğun sonunda ilçeye ulaşmışlardı.
Ailesini çarşıya bırakan adam;
"Bir saat sonra geleceğim" , diyip gitmisdi.
Kadın kocasının verdiği parayla bayram alışverişine başladı.
Kücük carşı, dip dibe dükkanlar cok mütevazi görünüyordu.
Kadın çocuklarıyla bir mağazaya girdi.
Tezgahtar kadın müşterisini fark edip onun yanında bitiverdi.
-o Gülcan abla hoşgeldin
-hoşbulduk zehra
-ne bakıyordun abla
-cocuklara bayramlık alıyorum
Kadınlar dedikodu yaparak kıyafet aramaya başladı.
Gülcan mavi çocuk takımın oglunun üstüne tuttu.
Çok elegan durmuşdu.
Mehmet bu takımı begenmişdi. Kabinde giyinip kadonların yanına geldi.
Yüzlerinden ikisininde beğendiği belli oluyordu.
Gülcan takımın fiyatını sordu.
Çok bulunca almakdan vazgeçti.
Oysaki Mehmet cok sevmişdi.
Bir kot ve beyaz bir gömlek alıp mağazan cıktılar.
Kadın diğer alacaklarını'da alıp kocasının onu bıraktıģı yere doğru yürümeye başladı.
Büyük beyaz fıskıyenin karşısında ki bank'a oturdu.
Güneş tepede tandır yakmısdı.
Kadın yazmasının ucuyla terle bir olmuş yüzünü sildi.
Mehmet ayakta durmuş etrafı seyrediyordu.
Terledigi için uzun saçları yüzüne yapısıyordu.
Güneşden dolayı gözlerini kıstı ve etrafına bakındı.
Karşıda ki manacda sebze ve meyveleri dizenleyen altmıs yaşlarında ki rauf amca koca göbeği cizgili beyaz gömleģi ve kel kafası, dükkanın önünü süpüren tüpcünün uyuşuk, cılız çırağı, yan tarfda veresiyeden yakasını sıyırmış bakkal rıza, kaldırımda yürüyen küt saçlı, esmer kilosunu ortaya atarmışcasına dar pantolon bluz giyen otuzlarında ki kadın elinden sıkıca tutup çekiştirdiği halinden muzdarip  beş yaşlarinda sarı saçları iki yandan örgülü akca pakça kız cocuğu ile yürüyordu.
Mehmet arkasona dönük bankda oturan annesine baktı.
Tek elinde alış veriş poşetleri tek elinde iki yaşlarında ki çocukla hali perişan görünüyordu.
Yarım saat sonra babasıda yanlarına gelmişdi.
Adam iki adım atıp durdu dengesini sağlayıp yürümeye devam etti.
Kadın kocasına yaklaşıp kiçük bir nefesle onu kokladı.
-sen ne içtın
-sanane
-sen içki icmezssin ki
-sus be!
-beni susturamazsın sen böyleyken biz o arabaya binmirıh
-saçmalama, dedi. Sağ eliyle az ilerdeki arabayı gösterirken.
-çabuh bin beni deli etme
Kadın ela derin gözlerini adama dikti.
-sen bizi öldürmeh istirsen binmirıh
-bin dedim!
Adam kadını zorla arabaya bindirdi.
Bilemezdi.
Bir anlık hatanın bir ömre pişmanlık olarak geri dönebiliceğini bilemezdi.
Yola koyuldular.
Cocuklar arkada melül melül otururken büyükler ise önde tartışmaya tutuştular.
-n'oldu sana. Son bir senedir sen tanıdığım adam degilsen
-kes sesini!
-kesemeceksin sesimi
Kadon bağırmışda adamın cevabıda bağırarak oldu.
-keserim senide sesinide keserim sus
-bagırma çocuķlar korkuyo
Adam canından kıymetli çocuklarını düşündü ve arkadaki çocuklara bakdı.
Oglunun kendinden aldığı kahve rüyası gözlerine baktı.
Adam o kristal gözlerse korkuyu gördü.
Mehmet ilk defa kahramanından korkuyordu.
Dudaklarında hüzün saklıydı ve dışarı çıkmaya korkuyordu.
Bu adam Mehmetin Aslan babası mıydı?
Çocuk yumruk yaptığı elleriyle küçük gövdesini korumaya çalışıyordu.
Adam düşündü.
Çocuğa bunu yapmaya hakkı olmadığını düşündü.
Adam ona ızdap veren düşüncelerden eşinin çığlığıyla sıyrıldı.
-Aaaa
Adam yönünü yola taraf döndü ve ilk gördüğü bir tır gövdesiydi.
Arabanın içinden acı çığlıklar koptu.
Ölüm nefese hiç bu kadar yakın olmamısdı.
Direksiyonu kırıp tırdan uzaklasdı ama tır yoldan çıkıp ormanlık alana girdi.
Adam son bir umutla frene abandı.
Tırdan kurtulduğuna sevinemeden frenin tutmadığını fark etti.
-bir şey yap ölücez
Kadın arkada feryat figan ağlayan çocuğa ve sus pus sesizlikle ölümü karşılayan ogluna baktı.
Annelik duygusu can sevdasından aģır geliyordu.
Sadece onları düşünüyordu.
-Aaa
Her şey için son şans.
Büyük bir ses ve kaputtan gelen dumanlar.
Artık hiç bir şey eskisi gibi olamayacakdı.
Gözlerini aralayan ćocuk anlından akıp g0zünün üstüne gelen kanı fark etti.
Elini yüzine sürüp eline baktı.
Evet bu kandı.
Direksiyona yüzünü koymuş babası baygın olmalıydı.
Annesi ise koltuğa yaslanmışdı. Oda sessizdi.
Bu sesizlik bayginlıkdan mıydı yoksa ölüm sesizligi miydi?
Mehmet yanında ki bebeğe bakdı.
-Güneş
Gözlerinde bir damla yaş firar etti.
Başını yukarı doğru kaldırıp bağırdı.
-GÜNEŞ
Haykırmak istiyordu.
Bu denli sevmeseydi gidişi bu denli yüreğini yakar mıydı?
Küçük parmaklarını kız kardeşinin yüzüne değdirdi.
Kan vardı.
Kardesinin, annesinin, onun yüzünde  hatta arabanın her yerinde kan vardı.
Düşündü "ya öldüyse"dedi.
Onsuzlugu düşündü "onsuz ne yaparım" dedi.
Parmağına çarpan ısı.
Evet bu ısı kardesinin  nefesiydi.
Onsuzluk yok oldu.
Çocuk dışardan gelen siren sesiyle başını hafifce pencereye çevirdi.
Göz kapakları kapanıyor bedeni artık pes etmek istiyordu.
Önce ayak seslerini isitti sonra arabanın camından sadece karnını ve bacaklarının bir  kısmını görebildiği birini fark etti.
Kapıyı açan kişi başını adama yaklaştırdı.
Bu kişi erkekdi ve bodurca biriydi.
Şişko adam elini baygın adamın boynuna, şah damarına gökürdü.
Şişko arkadan gelen kadına dönüp;
-adam yaşıyooo, diyerek bağırdı.
Şişko arabanin önünden geçip diger koltuğa ulaşdı.
Aynı şeyi kadınada yapıp tekrar bağırdı.
-kadın ex
Buda ne demekdi?
Anne yokluğu, yetimlik, şevkat eksiģi, annesizlikdi bunun anlamı.
Kırık, paramparça bir kalp bırakmışdı ardında ve sessizce gitmişdi...

Merhaba yeni bölüm geldi.
Fırından yeni çıktı iyi okumalar.

Güneş hakkında ne düşünüyorsunuz fikrinizi buraya bırakın.

Sizi seviyoreee. 🥰🥰🥰

EBR-İ NİSANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin