DERS BİR RÜZGARA TESLİM OL

149 61 8
                                    

Bu bölümü elademiraa'ya itaf ediyorum.
Seni kalpten öpüyorum🥰🥰🥰

-düşmanın ben değılim
Mehmet kötü adamın gözünün içine baktı. Dudağında buruk bir tebessüm.
-biliyorum
* * *
Genç adam beyaz uzun perdenin tamamen örtemediği penceren odaya giren güneş ışığı yüzünden istemsizce gözlerini kırpıştırdı.
İçeri giren ışık süzmesi karanlık odada loş bir havaya sebebiyet vermişdi.
Uzun ince parmaklarını pürüssüz yüzünde gezdirdi.
Uyanmak istemiyordu.
Uyumak...
Uyuyarak zihnin bulanıklaşmasını izlemek.
Uyku hislerini saklar mıydı?
Düşleri gece kadar karanlıkken, adımları yağmur misali anlık izler bırakıyordu ama umudda vardı.
Kalbinin bir tenhasında kırıntı misali...
Yarınları düşlemek dün'e ihanet gibi gelsede bedeni uykuyu reddeddi.
Hayatında artık belirsizliğe yer olmayacakdı.
Masumiyet timsali bir nefesi içine çekti.
Göğsü ağır ağır inip kalkmaya başladı.
Mehmet elleriyle yatakdan destek alıp olduğu yerde doğruldu.
Kötü adam gelmeden evi terk etmeliydi.
Mehmet bu düşünceyle yatağından çıkıl dolabın önüne özenle astığı kıyafetlerini giymeye başlamışdı ki kalın bir erkek sesiyle irkildi.
Gayri ihtiyari gerilirken, başını sesin geldiği yöne çevirdi.
Boynunda ki damarları görülebilecek kadar belirginleşirken gözleri dolu dolu bakıyordu.
Nefret...

Bakışlarında nefret vardı ama bu nefret sadece kötü adama deģildi.
Babasından'da nefret ediyordu.
Babasından nefret ettiği için Mehmetden'de nefret ediyordu.

Kahramanını bir canavara çeviren o günden'de Nefret ediyordu ama en çok Güneş'i canavarın ellerine bırakan Mehmetden nefret ediyordu.
Deri koltukda özgüvenle oturan kötü adama üzerinde ki beyaz tişört ve siyah kot pantolonla gayet şıkdı.
Bileğinde ki altın, gösterişli saat Mehmet'in alabileceği türden değildi.
Saçları özenle taranmış, yüzünde ise iğrenti gülüşü her zaman ki yerini almışdı.
-Günaydın, dedi kalın sesiyle.
Siyak rugan ayakabılarını gösterirmişcesine bacak bacak üstüne attı.
Kötü adam dün gece ardında bırakdığı enkazı keyifle seyrediyordu.
Mehmet kötü  adamı yok saymayı seçdi.
Bunu yapabilecegine inanmasada dönüp giyinmeye başladı.
Kötü adamın ise vazgeçme hiç niyeti yokdu.
Ne düşündüğünü bildiği halde;
-ne düşünüyorsun? ,dedi.
Mehmet giyinmeye devam ederken yutkunarak  
Cevap verdi.
-Nefret
Cevap kötü adamın hoşuna gitmis olacak ki gülüşü daha bir yüzüne yayıldı.
Yerinden doğrulup Mehmet'in yanına geldi.
Kahvelerini Mehmetin Kahvelerine odakladı.
-benden mi?, dedi.
Cevabı bilse bile bunu Mehmet'den duymak istiyordu.
Mehmet gök gürültüsünden korkup anne babası'nın yatağına kaçan bir çocuk gibi davranmak istedi.
Gök gürültüsüne sırtını döndü.
İçinden mırıldanmaya başladı.
"Pencereler kapalı, o içeri giremez, güvendesin, güvendesin, güvendesin"
Bunu annesinin ölümünden sonra öğrenmişdi çünkü canavar gök gürültüsünden  daha korkutucuydu.
Kötü adam Mehmetin yapmaya çalışdığı şeyin farkındaydı.
Mehmet güvende oldugu düşünürken, kötü adam Mehmed'e yaklaşıp kulagına fısıldadı.
Boğuk bir sesle;
-güvende değilsin
Kötü adam keskin bakışları ve kalın sesiyle oldukca ürtütücüydü.
Mehmet düşmanının yüzünü göremesede nefesini hissediyordu.
Soğuk.
Nefesi buz gibi soğukdu.
Mehmet istemsizce kaşlarını çatıp yüzünü buruşturdu.
İtiraf edemiyordu ama çok korkuyordu.
Başını hafifce ona doğru çevirdi.
Dim dik duruşu, kararlı, kesin bakışları, boynunda belirginleşen damarları, hızlı alıp verdiği Soğuk nefesi.
Her şeyiyle korkunçdu.
Mehmet ise onun karşısın'da ürkek bir ceylan misali zayıfdı.
Yoksa kötü adam korku salmakdan zevk mi alıyordu?
Yada Mehmetin deli laftası almasından hoşlanıyordu.
Dudağının kenarı sinsice kıvrıldı.
Kötü adam bir kaç adım geri attı.
Kollarını iki yana açarken gülüşü yüzünde daha bir yayıldı.
Eserini zevkle seyretti.
Lakayıt bir tavırla dalga geçercesine;
-sana bayılıyorum, dedi.
Mehmet ne kadar düşmanın karşısında dik durmak istese'de bakışları yalvarıtcasına bakıyordu.
"Yalvarırım beni terk et"
Mehmetin dudakları hiç kıpırdamıyordu.
Gözleri ise hiç susmuyordu.
Kızgındı, kırgındı.
Zayıflığından pişmandı.
Mehmet dönüp giyinmeye devam etti.
Her zaman yaptığı gibi yine kaçdı.
Giyinip oadan yavaşca çıkdı.
Ardın'da galibiyet kazanan kötü adamı bırakdı.
Mutfağa geçip bir tost hazırladı.
Elindeki tost ve altında tuttuğu tabakla salona geçdi.
Koltuğun bir kenarına sinip tostunu yemeye başladı.

Tostunu henüz yarılamışken gözüne karşı duvarda asılı duran eski duvar saati ilişdi.
Gecikmek üzere olduğunu fark edip oturduğu yerden hızlıca doğruldu.

Mehmet seri adımlarla evden ayrıldı.
Hızla merdivenlerden inen Mehmet büyük demir kapıyı iterek eski binadan çıkdı.

Caddeye karşı yüzünü döndüğünde gözü ilk olarak karşıda ki kafeye ilişdi.
Ece görünürde yokdu.
Eceyi neden merak ediyordu ki?
Oysa onu tanımıyordu.
Belkide onu tanımayı istiyordu.
Mehmet anlam veremediği düşüncelerinden okula geç kaldığını idrak ederek sıyrıldı.
Yeni bir gün, yeni adımlar.
Acaba yeni günün avuçlarında hangi süpriz vardı?
Elinde tuttuğu erkek çantasını daha bir sıkmaya başladı.
Hızlı adımlarla otobüse yetişdi.
Tiz bir çıglık sesi duyuldu.
-Aaaaaaaaaa
-Ece


Uzun zamandır yokdum.

Ve düşünceleri alayım.

Karakterler hakkında.

Eceye ne oldu?

Mehmedi kırmızı odaya yollayalım diyenler ses versin.

Bay bay.


EBR-İ NİSANHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin