👉🏻5.Bölüm👈🏻

561 16 0
                                    

Merhaba sevgili okuyucularım, yeni bir bölümle karşınızdayım! Bölüm biraz gecikti, çünkü Wattpad'de okuduğum bir kitap vardı, bitirmeden bölüm yazmak istemedim.
Neyse neyse, geldim sonuçta!
Uzun bir bölüm olacak ve siz okurken anlamasanız da ben yazarken anlayacağım; birkaç gün sürecek bölümü yazmam.
Hâlletmem gereken çok işim var ve bunun yanı sıra gerçek hayattan tamamen çıkarak sizlere bölüm yazmaya çalışıyorum, severek yaptığım için bunalmıyorum ya da sıkılmıyorum.
Bölümü yazmaya başladığım tarih, yirmi Ağustos perşembe ikibin yirmi ve saat onu on geçiyor.
Bakalım bitme tarihi kaç olacak..
Neyse şimdi okuyabilirsiniz;
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~

Gelen ses uyanmama sebep olurken, yarı uykulu olduğum için sesin nereden geldiğini algılayamamıştım. Tamamen uykumdan arındığımda ise gözlerimi ovuşturdum ve o bulanık görüntüyü bir nebze de olsa ortadan kaldırmaya çalıştım. Daha sonra ise gelen sesin telefonumdan olduğunu anlayarak kolumu komidine uzattım, arayan Yaren'di.
Sabah sabah!
Saat üstelik yediydi! Bu saatte uyandırılmak pek iç açıcı değildi..
Telefonumu açıp kulağıma götürdüğümde, enerjik sesi yüzümü buruşturmama sebep oldu.
"Hemen bize kahvaltıya geliyorsun, bebeğim."
Saat daha yediydi, bu saatte ne kahvaltısından bahsediyordu bu kız?
"Sana da günaydın, Yaren." Dedim, huysuzca.
Daha tavukların bile ötmediğine yemin edebilirdim, hem ben fazlasıyla yorgundum ve uyumak istiyordum.
"Günaydın, şimdi hazırlan ve kahvaltıya gel."
Göz devirdim.
"Çok erken, biraz daha uyumak istiyorum."
Güldü.
"Güzel olduğunuz kadar uykucusunuz da, Elif hanım."
Kıkırdadım.
"Delisin sen."
Gülüşü arttı.
"Hadi güzellik, onbeş dakikaya bizde ol. Irmak ve Ekin de gelecek, annemle babam yok!"
Şimdi anlaşıldı..
"Abim muhtemelen çoktan gitmiştir emniyete." Dedim ve sanki görebilecekmiş gibi dudağımı büktüm.
"Evet, çok erken kalktığım için giderken gördüm. Hadi acele et, Irmak ve Ekin işe gidecekler!"
Göz devirdim.
"Tamam, geliyorum."
Tam kapatacaktım ki sesini duydum.
"Abim de evde, sormadın ama."
Kaşlarımı çattım, kıkırdıyordu.
"Niye evde?"
Çoktan kalkmış gardrobuma yönelmiştim bile.
"İki saat sonra gidecek."
Şu askerliği hiç bilmiyordum ve anlayamıyordum, bazen görevde olmuyorlardı ve bazen olduklarında da dönemiyorlardı.
Mert için endişeleniyordum bazen, askerlik zor bir meslekti ve Mert bunun üstesinden geliyordu ama ben yine de günlerce süren görevlerinde hep onu düşünüyordum.
Telefonu kapatıp komidinin üzerine koydum ve lavaboya girip rutin işlerimi hâllettim, ardından odama dönüp yatağımı topladım.
Buz mavisi bir tişört ve açık renk kot pantolon ikilisini üzerime geçirip saçımı da öylesine bol bir şekilde örmüştüm.
Makyaja ihtiyaç yoktu, bu sebeple sadece parfüm sıkmak yeterli gelmişti.
Telefonumu koyduğum yerden alarak odamdan çıkıp aşağıya indim, burnuma gelen güzel kokulara dudak büktüm.
"Günaydın canım ailem." Dedim ve mutfakta ocağın başında olan anneme arkasından sarılarak yanağını öptüm.
"Günaydın, güzel yavrum!" Annemi mutfakta bırakarak oturma odasında oturan babamın yanına giderek yanağına sulu bir öpücük bıraktım.
"Günaydın kızım, çok enerjiksin Allah eksik etmesin."
Kıkırdadım.
"Amin babacığım, amin."
Sonra ise mutfağa geri döndüm.
"Anne, Yaren kahvaltıya çağırdı beni. Irmak ve Ekin'de gelecekmiş." Dedim.
Omuzunun üstünde başını çevirdi ve bakışları beni buldu.
"Akşam zaten gideceğiz onlara, kahvaltıyı evde yapsan iyi olurdu."
Dudak büktüm.
"Haklısın, Irmak ve Ekin çalışıyorlar ve yoğunlar fakat bugün işe geç gidecekler sanırım, görüşememiştik birkaç gündür."
Omuz silkti.
"Pekâlâ, ama yarın tamamen evdesin?"
Başımla onayladım.
"Tamam anneciğim, gidiyorum ben."
Evden çıkıp hızlı adımlarla Zümrüt teyzelerin evine girdim, sanırım yine terasta yiyecektik. Mutfağa geçtiğimde Yaren'i ve Irmak'ı gördüm, Yaren Menemen yapıyordu ve Irmak ise ekmek kesiyordu.
"Günaydın, kolay gelsin." Dedim, enerjik çıkmasına özen gösterdiğim ses tonumla ve Yaren'in yanına giderek sağ yanağını öptüm. Sonra ise Irmak'ın yanına giderek, onu da öptüm.
"Sulu sulu öpme!" Diye söylendiğinde omuz silktim.
"Hiç öpmem, sonra da beni öp diye yalvarırsın." Dedim dil çıkartarak.
Kıkırdadı.
"Şimdi bir şey derdim ama, neyse."
Irmak ise bize gülümseyerek bakıyordu.
"Hoşgeldin Elif, günaydın."
Gülümsedim.
"Hoşbuldum, Irmak." Dedim ve sonra ise bakışlarım menemene kaydı.
Yaren'in menemenle işi tamamen bittiğinde, tezgahın üzerindeki tepside duran çay bardaklarında küçük bir bakış attım, çay ortalıkta yoktu ve muhtemelen terasa götürülmüştü.
Bir iki adım atarak tezgahtaki tepsiyi elime aldım.
"Ben çay bardaklarını yukarıya götürüyorum." Dedim ve arkamı dönüp mutfaktan çıkarak merdivenlere yöneldim.
Mert ve Ekin bahçe koltuklarında oturuyordu, hani balkonlara da alınan hasır görünümlü bahçe koltukları vardı ya, terasta da onlardan vardı.
"Günaydın." Dedim, elimdeki tepsiyi büyük masaya koyarak Mert'lerin yanına ilerledim.
"Günaydın, Hoşgeldin."
"Hoşbuldum." Dedim ve Mert'in oturduğu koltukta sağ köşeye oturdum, aramıza biri oturabilirdi, öyle bir boşluk vardı.
"Görüşemiyoruz hiç, çok yoğunsun sanırım." Dedim, Ekin'e çevirerek bakışlarımı.
Başıyla onayladı.
"Hastane zaten yoğun bir yer, bir de üstüne asistan doktor olduğum için çok fazla iş oluyor. Doktorların yükünü alan biz asistanlarız bir bakıma, yine de yükünü almış sayılmıyoruz tabii."
Dudak büktüm.
"Yine de hepiniz gurur duyulacak işler yapıyorsunuz, bu çok güzel."
Başıyla onayladı.
"İnsanların hayatını kurtarmak, insanlara can olmak çok güzel bir şey Elif. Bunun üzücü tek yanı, bazen yapamıyorsun ve hasta hayatını kaybediyor. Başta asistanlığa ilk başladığım zamanlar kendime gelemediğim oldu, rüyalarıma girenler bile oldu. Bu sorumluluk çok ağır, ama alışıyorsun. Sen de doktor olacaksın, hem de belki de hepimizden ağır olacak yükün çünkü çocuk doktoru olacaksın, bir çocuk öldüğü zaman çocuk diyeceksin, ölmeyi haketmiyor diyeceksin, Çocuk sağlığı ve hastalıkları bölümü geneline bakıyor, çocuk cerrahisi sanki daha küçük bir kısma gibi düşünülse de onun da yükü ağır ve geniş. Hangi bölümü seçeceğin senin kararın, ama gerçekten bunu yapabilirim dediğin bölümü seç çocuk konusunda, çünkü çocuklar en hassas nokta."
Haklıydı, bir çocuğun ölmesi düşüncesi bile can yakıcıydı.
"Ben hep çocuk sağlığı ve hastalıkları istedim, ama başlayalım bir şu fakülteye de o zaman daha iyi karar vereceğim inşallah. Ayrıca söylediklerinde çok haklısın, çocukların iyi ve sağlıklı büyümelerini istediğim için çocuk doktoru olmak istiyorum ben. Her çocuk büyütmeyi hakkediyor çünkü."
Gülümsedi.
"Çocuklar günahsızdır, en çok onlar hakkediyor her şeyi."
Yaren ve Irmak'ın terasa gelmesiyle oturduğumuz yerden kalkarak masaya geçtik.
"Ellerinize sağlık, her şey harika gözüküyor." Dedim, tabağımı doldururken.
"Afiyet olsun herkese, şimdiden."
Bir süre sonra aramızda sessizlik oluşmuştu ve ben bu sessizliği bozmak istemiştim.
"Irmak, abimle hâlâ aynı mısınız? Bana pek bir şey anlatmıyor."
Irmak bu soruyu sormamı beklemiyordu sanırım, afalladığını hissedebiliyordum ve ayrıca göz bebekleri büyümüştü.
Gözleri, önündeki tabağına düşerken çatalıyla tabağındaki menemene işkence etti.
"Hâlâ aynıyız, polis olduğu için düşmanları da çokmuş ve bu sebeple benim hayatımı tehlikeye atmak istemiyormuş işte hep aynı şeyleri söylüyor."
Kaşlarımı çattım.
"Ona bakılırsa ben onun öz kardeşiyim, canıyım ve kanıyım. Benim hayatım daha çok tehlikede? Ama bunu umursuyor muyum? Umursasaydım buraya gelmezdim. Ayrıca, ne olursa olsun ikiniz oturup konuşacaksınız. Piknik günü, herkes pikniğe gidecek siz ikiniz burada kalacaksınız ve konuşacaksınız."
Gözlerime baktı, gözlerinde umut vardı.
"Yalnız kalmamıza izin vermiyor ki.."
Omuz silktim.
"Sana deli gibi aşık, herkes farkında bunun. Benim bir planım var, piknik günü geldiğinde bu planımı işleve geçireceğiz."
Kaşlarını çattı.
"Ne planı?"
Herkes bir ağızla konuştuğunda kıkırdadım.
"Evden çıkarken sen eve gireceksin ve ikinizi eve kilitleyeceğim."
Irmak gözlerini irileştirirken, Mert tek kaşı kalkık bir şekilde yüzüme bakıyordu, Ekin ve Yaren ise gülüyorlardı.
"Aynı evin içinde akşama kadar susacak kavga edecek değilsiniz ya? Görürsün bak, o akşam geldiğimizde sizi çifte kumrular olarak bulacağız."
Tebessüm etti.
"İnşallah dediğin gibi olur."
Başımla onayladım.
"Öyle olacak."
Bakışlarım Mert'e kaydı, yüzüme bakıyordu.
"Ne bakıyorsun? Seni de çok aşık olduğun ama bir türlü sevgili olamadığın kızla aynı evin, hatta aynı odanın içine..- evet evet, abimin odasında kilitleyeceğim sizi! Neyse, aynı odanın içinde kalsan onunla aranızı düzelmez miydin?"
Gözlerini kısara baktı yüzüme, sonra da kıkırdadı.
"Güzel fikirmiş, aklımda bulunsun."
Gözlerimi kocaman açtım!
Ne yani? Gerektiği zaman aynısını bana mı yapacaktı?
Yani, bana da yapmayabilir! Sonuçta beni sevmiyor şu an, severse..
"Elif, abim akşam için çok heyecanlı! Sebebini bilemiyorum artık.."
Yaren'in söylediği şeyle beraber utanmıştım ve yüzümün domates gibi olduğuna yemin edebilirdim.
Çok utanmıştım!
Fazlasıyla!
Sesli bir şekilde yutkunarak Mert'e baktım, mahçupça tebessüm etmişti.
Yaren'e baktığımda ise sırıtıyordu.
Döveceğim seni Yaren, bekle sen!
***
Aynadaki yansımamı izledim baştan aşağıya, çok hoş gözüktüğümü düşündüm.
Giymiş olduğum fırça desenli tulumum üzerimde çok hoş duruyordu.
Siyah ve beyazdı, ayrıca kısa kollu ve göğüs bölgesi bel bölgesine kadar beyaz düğmeliydi. Belinde görünmeyen içten gelen beyaz ip kemeri vardı ve sadece uçları belliydi.
Saçımı at kuyruğu yapmayı tercih etmiştim ve kulağıma da orta boy siyah halka küpe takmıştım. Makyaj olarak ise, sadece siyah bir maskarayı iki kat uygulamıştım.
Son olarak ise parfüm sıkarak, tamamlanmıştım.
Odamdan çıkarak merdivenlere yöneldiğimde abimle karşılaştım.
"Güzelim." Dedi ve kolunu omzuma attı.
Beraber aşağıya indiğimizde annem ve babamın hazır bir şekilde bizi beklediklerini gördük.
"Hazırsanız çıkalım, çocuklar."
Abim başını belli belirsiz salladı, kolu hâlâ omzuma sarılıydı.
Evimizin bahçesinden çıkarak, Zerrin Teyze'lerin evine yöneldik. Evlerimiz çok yakındı, bu yakınlık hoşuma gidiyordu.
Zerrin Teyzelerin evinin kapısı her zamanki gibi açıktı.
Bu mahalle aile gibiydi, herkesin dış kapısı açıktı, hırsız girme korkusu yoktu, zaten hiç girmemiş daha önce ve buraya geldiğimden beri de hiç karşılaşmamıştım hırsız vakasıyla.
Allah korusun elbette!
Babam selam vererek içeriye girdi ve biz de arkasından ayakkabılarımızı çıkartarak içeriye girdik.
Mert'in babasıyla birkaç defa karşılaşmıştık ve çok kısa konuşma fırsatımız olmuştu, ondan çekinmiyorum dersem yalan söylemiş olurdum!
"Hoşgeldiniz!" Zerrin Teyze, her zamanki enerjik sesiyle ve güleryüzüyle karşılamıştı bizi.
Annem ve babam ilk defa tanışacaklardı ve günün sonundaki düşüncelerini çok merak ediyordum, özellikle Mert hakkındaki düşünceleri beni en çok ilgilendiren kısımdı.
"Hoşgeldiniz, buyurun." Mert'in Babası, Bahadır amca her zamanki erkeksi ses tonuyla konuşmuştu. Mert'in konuşmasındaki o tonlama, babasıyla çok benziyordu.
"Hoşbulduk, Bahadır Bey." Babam, ciddiyetini ve gereken kibarlığını ortaya koyarak konuştu ve salona geçmeden önce tekrar konuştu.
"Hoşbulduk, Zerrin Hanım. Ben Ömer Dinçer, sizlerle tanıştığıma sevindim." Dedi ve cevap beklemeden salona geçti.
Annem, her zamanki gülümsemesiyle, Zerrin Teyze'nin uzattığı elini sıktı.
"Hoşbulduk, Zerrin hanım. Ben Kevser Dinçer, sizlerle tanıştığıma çok memnun oldum."
Zerrin Teyze'nin yüzünde tebessüm vardı.
"Ben de öyle, çok istiyordum bugünü."
Mert'e baktığımda elini babama doğru uzattı, babamın elini Mert'e doğru uzatmasıyla Mert, uzanan eli avucunun içine alarak öptü ve alnına götürdü.
Babamın yüzüne baktığımda, yüzünde memnuniyet belirtisi gördüm.
"Hoşgeldiniz efendim, ben Mert. Barlas'ın yakın arkadaşıyım." Mert'in bu kibarlığı gülümsememe sebep olmuştu.
"Hoşbulduk delikanlı, ayrıca amca diyebilirsin."
Mert tebessüm etti.
"Pekâlâ, Bahadır Amca."
Sonrasında ise bakışları anneme geldi, Mert'in gözlerinde heyecan görmüştüm.
Aynı şekilde, babamın elini öptüğü gibi annemin de elini öptü.
"Hoşgeldiniz efendim." Kıkırdadım, heyecanlıydı.
"Kevser Teyze dersen, gerçekten hoşbulacağım evladım."
Daha sonra salona geçtik.
"Akşam yemeğini terasa hazırladık, öncesinde istediğiniz herhangi bir şey olursa lütfen söyleyin."
Zerrin Teyze'nin ses tonu, bugünün sorunsuz ve kusursuz geçmesini ister gibiydi.
Mert'e baktığımda, bakışlarının bende olduğunu gördüm.
Neden heyecanlandığı hakkında en ufak bir bilgim yoktu, heyecanlanmamalıydı bana göre.
"Teşekkür ederiz, Zerrin Hanım. Hep beraber terasa çıkar, yemeğimizi yeriz. Fazla zahmete girmeyin, hiç gerek yok."
Zerrin Teyze başıyla onay verdi.
"Pekâlâ, ama lütfen resmiyet kurmayalım olur mu? İsmimizle hitap edersek, kendimi daha iyi hissederim."
Zerrin Teyze'den gelen teklif, annemi memnun etmişti.
Annem sadece başıyla onaylamakla yetinmeyi tercih etti ve sonrasında ise hep beraber oturduğumuz yerden kalkarak terasa çıktık.

BAŞKA BİR AŞKWhere stories live. Discover now