👉🏻16.Bölüm👈🏻

182 3 0
                                    

Selam, Merhaba, Güle Güle!
Bir Hint repliğiyle başlamak istedim, Bir Garip Aşk! İzlemeyeniniz yoktur herhalde değil mi? Belki de üç kez izledim, bilmiyorum.
Bugünün tarihi yirmi bir Kasım ikibin yirmi ve saat onaltı kırk dokuz.
Yorum bırakmıyorsunuz, düşünceleriniz benim için önemli.
Bölüm uzunluğunu nasıl buluyorsunuz?
Daha uzun yazmalı mıyım? Yoksa yerinde mi?
Yorumlarda buluşalım.
İyi okumalar. ❤️
~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~~
Yaklaşık iki hafta geçmişti, bu iki haftadır çok yoğundum. Aslında bu yoğunluk işime geliyordu birazcıkta. Irmak ve abimin nişanı için sürekli alışveriş yapıyorduk, bu sebeple Mehmet'ten uzak durabiliyorum. İki kere aramıştı, ikisinde de müsait olmadığımı ve müsait olduğum zaman ona haber vereceğimi söylemiştim ama müsait olsam da onunla buluşamazdım.
Anlam veremiyordum, Mert bana hiçbir şey anlatmıyordu. Düşüncelerimi dile getirmiştim ve açık açık Mehmet'in terörist mi olduğunu sormuştum ama buna da yanıt alamamıştım. Korkuyordum, Mehmet'te böyle giderse bir şeylerden şüphelenebilirdi ve belki de çoktan şüphelenmişti.
Mehmet bana zarar vermezdi, bunu biliyordum. Bu kadar değişmiş olamazdı çünkü.
Ben artık gerçekleri öğrenmek istiyordum, bir şeylerin saklanmasından sıkılmıştım.
Çocukluk arkadaşımın artık bir terörist olduğu fikri beni deli ediyordu.
O benim çocukluğumdu, o benim kardeşimdi.
Derin bir nefes aldım, derse kendimi vermem gerekiyordu.
Hoca bir şeyler anlatıyordu ama ben anlamıyordum, çünkü aklım Mehmet'teydi.
Ders bittiğinde hocanın çıkmasıyla ben de çantamı alıp dışarıya çıktım.
Bahçedeki banklardan birine oturdum ve ellerimi banka sabitledim.
Derin nefes aldım, derin nefes verdim.
Etrafıma göz attım, herkes kendi halindeydi.
Telefonum çalıyordu ama bu bana uğultu gibi geliyordu, kendimi iyi hissetmiyordum.
Telefonumu çantamdan çıkarttığımda ekranda gördüğüm isme şaşırmamıştım.
"Efendim?"
Bir süre cevap gelmedi.
"Elif? İyi misin canım? Sesin kötü geliyor."
Dudaklarımı ıslattım.
"İyi değilim, Mert."
"İzin alıp geliyorum, fakültedesin değil mi?"
Sanki görebilecekmiş gibi başımı olumsuz anlamda iki yana salladım.
"Gerek yok."
"Saçmalama, geliyorum." Sesi sert çıkmıştı.
Gelmesini istemiyordum, oturduğum yerden kalktım ve fakültenin dışına çıktım.
Gelen taksiyle birlikte elimi kaldırdım ama taksi durmak yerine geçmişti, sinirlenmiştim bu duruma.
Yeni bir taksi beklerken biraz ilerledim ve geliş yönüne baktım, ama hayır hâlâ görünürde bir taksi yoktu.
Birinin omzumu dürtüklemesiyle birlikte arkamı döndüm, görmeyi beklemediğim ve görmeyi istemediğim kişi karşımdaydı.
"M-Mehmet?"
Şaşırmıştım, zaten Mert'in söylediklerinden sonra en yakın arkadaşımdan korkar olmuştum ve bir de karşılaşmamız hiç iyi olmamıştı. Ne yapmam gerektiğini ve nasıl davranmam gerektiğini bilmiyordum.
"Elif, seni kaçırmaya geldim!"
Afallamıştım.
"K-kaçırmak?"
Güldü.
"Neden korktun bu kadar? Şaka yapıyorum, sadece birlikte bir yemek yeriz diye düşündüm."
Tam da o sırada önümüzde araba durmuştu ve içinden Mert çıkmıştı.
Sinirli bir şekilde, bir elini sıkmış, yumruk yapmış şekilde yanımıza geldi.
Beni kendisine çekti ve yanağımı öptü.
"Mehmet? Seni burada görmeyi beklemiyordum."
Mehmet alaylı bir şekilde baktı yüzüne, alaylı olduğu aşırı belli oluyordu.
"Elif'i kaçırmaya gelmiştim ama, sen geldin."
Şakaydı ama, gerçeklik payı olması beni korkutuyordu.
"Elif'i kimse kaçıramaz, üzgünüm Mehmet."
Elimi eli arasına aldı ve parmaklarımızı birbirine kenetledi.
Mehmet ellerimize baktı ve güldü.
"Sakin ol, mecazi anlamda kaçırmaktan bahsetmiştim Mert!"
Mert Gülümsedi, ama bu soğuk bir gülümsemeydi.
"Şakalardan hoşlanmam, hele ki gerçeklik payı olan şakalardan hiç!"
Öksürdüm.
"Her neyse, Mehmet üzgünüm ama Mert'e sözüm vardı."
Yalan.
Şu an sadece yalnız kalmak istiyordum.
"Üçümüz beraber yiyebiliriz, eğer Mehmet'te isterse."
Şaşkınca Mert'e baktım.
Ne yapmaya çalışıyordu?
Sinirli bakışlarıma son vermeye çalıştım, ama sadece çalıştım.
"Memnun olurum."
Yemekte gerilecektim, diken üstünde olacaktım eminim ki. Neden bunu yapıyordu, her ikisi de?
"Sen arabanla mı geldin?" Diye sordu, Mert.
Mehmet başıyla onayladı.
Mert tekrar konuştu.
"Biz Elif'le benim arabamla gidiyoruz, sen bizi takip et."
Mehmet göz devirdi.
"Takip etmektense nereye gideceğinizi söylesen ve ben de oraya gelsem?"
Mert'in tek kaşı havalandı, bir Mert'i bir de Mehmet'i izliyordum.
"Sen İstanbul'a yeni gelmemiş miydin? Bilmiyor olmalısın öyleyse, bu sebeple demiştim."
Şu anda sesli bir şekilde oflamak istiyordum!
Mehmet bir anda afallamış gibi baksa da, afallamış gibi bir cevap vermemişti.
"Navigasyon ne işe yarıyor?" Dedi, alaylı bir ses tonunda.
Araya girdim, çok uzamıştı.
"Hava soğuk, üşüdüm."
Mert beni kendisine çekti ve saçlarıma minik bir öpücük kondurdu.
"Takip et, gidiyoruz."
İnatçıydı.
Sonra Mert sürücü koltuğuna ve ben de yanındaki koltuğa oturduktan sonra araba çalışmıştı.
"Mert." Dedim, sakin çıkmasına özen gösterdiğim ses tonumla.
"Efendim, canım?"
Dudaklarımı ıslattım ve ona döndüm.
"Neden bunu yaptın? Uzak durun dediğin adamla bizi dip dibe getiriyorsun şu anda."
Sesim yükselmişti.
Kaşlarını çattı.
"Bugün ben seni aramasaydım, gelmeseydim sen o adamla gidecektin. Farkındasın değil mi bunun?"
Göz devirdim.
"Bir bahane bulurdum illa ki."
Başını olumsuz anlamda salladı.
"Hayır, bu kez bulamazdın. Eğer bulursan şüpheleneceğini sen de biliyordun. Bu sebeple onunla gidecektin!"
Elimi başıma götürdüm ve şakaklarıma hafifçe masaj yaptım.
"Her neyse, yanında uzun durmayalım. Gerilmek istemiyorum Mert, lütfen."
Başıyla onayladı.
"Sana gerçeği söyleyeceğim." Dedi, uzun bir sessizlikten sonra.
Şaşkınca bakışlarım ona döndü.
"Nasıl yani? Mehmet'in asıl kimliğini söyleyecek misin?"
Başıyla onayladı.
"Tek bir şartla."
Yutkundum, hızlı bir şekilde başımı sallayarak onu onayladım.
"Kimsenin, hiç kimsenin haberi olmayacak. Annen ve babanın hele ki asla!"
Korkuyordum.
"Bu kadar kötü biri mi aslında?"
Başıyla onayladı.
"Kasap." Dedi ve sustu, sonrasında bana baktı.
"Kasap lakaplı, insanların acımadan canını alan bir terörist."
Ellerim ağzıma gitti, şaşkındım. Ellerim titriyordu! Derin nefesler almaya çalıştım, ama zorlanıyordum.
"Mert, Mehmet gerçekten böyle biri mi oldu? Nasıl olur Allahım, çıldıracağım!"
Kaşlarını çattı ve elimi tuttu.
"Bana bak, sakin olacaksın tamam mı? Ne kadar çok uzak durman gerektiğini bil diye söyledim! Sen onun çocukluk arkadaşı olabilirsin ama o çocuk Mehmet değil, değişti. Gözü kör artık, insanları cani bir şekilde öldürüyor. Bir kasabın eti parçalara böldüğü bi yapıyor bunu!"
Elimi kaldırdım, susması için.
Daha fazla dinleyemezdim.
Bu çok fazlaydı.
Bu çok iğrençti.
Bu çok caniceydi.
Neden Mehmet? Neden sen böyle biri oldun? Neden?
Sonra araba durdu ve Mert bana döndü.
"Şimdi derin nefes al, iyi görünmelisin. Hadi!"
Başımı olumsuz anlamda salladım.
"Gitmek istemiyorum."
Yanağımı okşadı.
"Şimdi gitmezsek şüphelenir ve bu ikimiz için de iyi olmaz, görevimizi zorlaştırmış oluruz."
derin bir nefes aldım ve saçlarımı elimle düzelttim. Daha sonra arabadan inerek etrafa göz attım. Mehmet'te gelmiş, yeni arabasından iniyordu.
Belli etmemeye çalıştım, etmeyecektim.
Yarım yamalak gülümsedim, Mert'in yanına giderek elini elime kenetledim.
Restoran Irmak'ın restoranıydı.
Neden buraya gelmiştik ki? Uzak durmamız gerekmez miydi bizimkilerden? Onları da dahil etmemeliydik tehlikeye!
Dört kişilik masalardan birine geçtik ve Mert'le yan yana oturduk, Mehmet'te Mert'in tam karşısına oturmuştu.
Garson yanımıza geldiğinde bizi tanımıştı, en iyi Mert'i tanıyordu tabii.
"Hoşgeldiniz Mert Bey. Nasılsınız Elif Hanım?"
Gülümsedim.
"İyiyim teşekkürler, siz nasılsınız?"
Başıyla onayladı.
"Teşekkür ederim efendim, bunlar menüleriniz. Irmak Hanım'a haber vermemi ister misiniz?"
Mert'e baktım.
"Gerek yok, o bizi görürse yanımıza gelir zaten." Dedi.
Mehmet gözlerini kısarak ikimize de bakıyordu, çözememişti sanırım.
Garson yanımızdan gitti ve biz de menülere göz attık.
Sonra yiyeceklerimizde karar kıldık ve az önceki garsonu yanımıza çağırarak isteklerimizi söyledik.
"Bir proje üzerinde çalışıyormuşsun duyduğum kadarıyla, Mehmet?"
Alt dudağımı dişlerimin arasına alarak Mehmet'e baktım.
"Öyle, çok büyük bir proje. Başarılı olacağımız kesin, başarılı olursak bizim için çok iyi şeyler olacak."
Gözlerimi kısarak baktım, projeden kastı neydi acaba?
Mert alayla gülümsedi.
"Kader! Bakarsın işler ters gider ve projen hayal olarak kalır, bilemezsin?"
Mehmet başıyla onayladı.
"Çok emin adımlarla, çok dikkatli ilerliyoruz. Hiçbir aksaklık, hiçbir sorun yok. Hedefe ulaşmaya az kaldı."
Mert masanın altındaki elini yumruk yapmıştı, yumruk yaptığı elini tuttum ve gevşettim.
Sonra yemekler geldi ve konu dağıldı.
Kendimi diken üzerinde hissediyordum ve bir an önce buradan gitmek istiyordum.
Sessizlik devam ediyorken gözüm Mehmet'in üzerindeydi.
"Mert, seninle bir gün erkek erkeğe çıkalım diyorum. Ne dersin?"
İçtiğim su boğazımda kalmıştı.
Aralıksız öksürüyordum.
Mert hafifçe sırtıma vurmuştu ve düzelmiştim.
Derin nefesler alıp verdiğimde Mehmet şaşkınca suratıma bakıyordu.
"İyi misin? Birden neden tıkandın öyle?"
Başımla onayladım.
"Su boğazımda kaldı, düzgün yutamadım."
Sonra Mert'e döndü.
"Ee Mert, ne diyorsun?"
Sesinde alay vardı.
Mert elindeki çatal kaşığı bıraktı ve geriye doğru yaslandı.
"Olur, memnun olurum."
Hayır, buna asla izin veremezdim.
Ya Mert'e bir şey yaparsa? Ya bir şey olurda?
"Mehmet benim yakın arkadaşım, Mert. Ne demek erkek erkeğe?"
Çaktırmamaya çalışıyordum, umarım etkili oluyorumdur.
Mehmet alayla sırıttı.
"Sen benim en sevdiğim biricik arkadaşımsın zaten Elif, ben sadece Mert'i yakından tanımak istiyorum. En yakın arkadaşımın sevgilisini tanımak hakkım, öyle değil mi?"
Dudaklarımı ıslattım.
Başımla onayladım, ama gözlerim tam tersi bakıyordu sanki.
"Pekâlâ, ben de gelebilirim o hâlde?"
Mert araya girdi.
"Erkek erkeğe diyorsa, erkek erkeğe buluşuruz biz de. Senin yanında belki konuşamadığı şeyler var sevgilim, nereden biliyorsun?"
Gözlerim irice açılırken, Mert'e baktım.
Sonra bir süre sessizliğimi korudum.
Yemekler bittiğinde derin bir nefes aldım.
"Annemler bekler, kalksak mı artık?"
***
Mehmet'in davranışları, aslında olan kişiliği, Mert'in Mehmet'e olan yakınlığı ve asıl amacı... Tüm bunlar aklımda dolanıp duruyordu, sanırım delirmek üzereydim. En yakın arkadaşım bir caniydi, ne kadar kötü bir şeydi! Benim başıma gelebilecek en kötü şey gelmişti işte, herkesin normal arkadaşları varken, benim arkadaşım bir teröristti.
Bu ülkede yaşamış, bu ülkede büyümüş biri olarak, nasıl terörist olabiliyordu? Ben bunu anlayamıyordum. Başka ülkenin insanlarının başka görüşleri var fakat Mehmet bu ülkede doğdu, bu ülkede büyüdü.
Ne yani? Büyürken bile kötü biri olarak mı büyüdü? Nasıl fark etmedim ben bunu?
Peki okula giderken, her İstiklal Marşı okuyuşumuzda nasıl ağzına aldı o cümleleri? İçi sızlamadı mı?
Ama hayır, Mehmet böyle biri değildi.
Yani en azından, çocukken değildi..
Keşke büyümeseydi, keşke o küçük Mehmet olarak kalsaydı.
Nereden bilecektik ki, büyüyünce terörist olacağını? Nereden bilecektik ki 'kasap' lakaplı bir cani olacağını?
Derin bir nefes aldım.
Üçümüzün buluşmasının üzerinden üç gün geçmişti ama ben hâlâ o günü ve genel olarak Mehmet'i düşünüyordum.
Ben normal bir hayat yaşamak istiyordum, bu çok mu zordu sahiden?
Sabahları kalkıp, mutlu bir şekilde fakülteye gitmek, arkadaşlarımla gezmek, eve gelince ailemle, abimle vakit geçirmek, kahvemi alıp kitabımı okumak istiyordum. Kafam rahat bir şekilde yaşamak istiyordum!
Bunlar bana çok fazlaydı. Ben çocuk evliliklerine, çocuk tecavüzlerine, çocuk ölümlerine bile karşıyken ve olmasına dayanamazken, belki de Mehmet onlarca kez yaptı bunu.
İyi değildim.
İyi olmak istiyordum.
Bir duş alıp, vücudumu rahatlatmak ve sonra da uyumak istiyordum.
Telefonumu sessize aldım, şu anda kimseyle konuşmak istemiyordum.
Suyu ılığa ayarladım ve sonrasında üzerimdekilerden kurtulup kendimi küvete attım.
Rahatlamaya ihtiyacım var...
Rahatlamaya ihtiyacım var...
Rahatlamaya ihtiyacım var...
Çok uzun durmadım duşta, işlerimi hallettikten sonra bornozumu giydim ve odama geri döndüm.
Gardrobumdan iç çamaşırı ve pijama çıkarttım, üzerime geçirdikten sonra ıslak olan saçlarımı kurutma makinasıyla kuruttum ve taradıktan sonra öylesine bir topuz yapıp yatağa girdim, uyumaya ihtiyacım vardı.
Hiçbir şey düşünmeden uyumaya ihtiyacım vardı.

BAŞKA BİR AŞKWhere stories live. Discover now