Bölüm-14

565 101 25
                                    

Hasan Ali Toptaş / Yalnızlıklar Sayfa 100

İster içinden bakılsın ister dışından,

bütün pencereler

birer yalnızlıktır ev denen yalnızlığın yüzünde.



Erdemir telefonu kapatır kapatmaz yatağından çıkıp üzerini değiştirdi. Gece eve yanlız döndüğü için ilk defa bu kadar mutlu hissediyordu kendisini. Şimdi birde birilerini evden göndermekle uğraşmak istemezdi. Sormak aklına gelmemişti ama birden Şafak'ın nerede olduğunu düşündü. Kısacık bir andı bu. Alptekin ben ayarlıyorum dediğine göre onun görevi annesinin yanına gitmekti.

Arabaya atlayıp annesinin evvine doğru giderken aklı boşalmış gibi geliyordu ona. Babasını bakım evine bırakırken ölmüş kabul etmeye karar vermişti zaten. Ona göre babası onlarla olmak istemiyordu. Son anlarını çocukları yerine yanlız geçirmek istiyordu ve istenmemişlik duygusu onu babasını unutmaya itiyordu. Tıpkı onun istediği gibi babasını yok sayabiliyordu. Buna rağmen babası ölmüş bir çocuktu şimdi.

Gaza biraz daha yüklendi. Yanlız kalınca gelen bu sorgulamaları sevmiyordu. Bir an önce annesinin yanına varsa onu teselli ederken kendi duygularını unutabilirdi. Annesinin teselliye ihtiyacı olacağından emindi. Müziğin sesini açtı. Yüksek sesli anlamsız müzik beyninin içinde çınlarken derinlerden çıkıp gelmeye çalışan hatıraların yerinde duracağını umud ediyordu. Nefes almaya, trafige ve müzige odaklı kalmaya uğraşarak bahçe kapısının önüne kadar geldi.

Kapı hiç olmadığı kadar yavaş açılıyordu. Vitesin üzerinde duran elini istemsizce açıp kapatıyordu. Arabasının geçeceği kadar bir açıklık oluşur oluşmaz gaza basıp bahçeye girdi. Arabayı gelişi güzel bırakıp hızlı adımlarla eve girdiğinde annesi büyük salonda elinde telefonla konuşuyordu. Muhtemelen teyzesine durumu haber vermiş gelen akraba telefonlarını yanıtlıyordu. Her zaman olduğu gibi ölçülü bir nezaket içindeydi annesi. Öylesine güzel kontrol ediyordu ki her şeyi Alptekin hayran olmaktan alamadı kendini. "Evet. Alptekin ilgileniyor. Gelsin... Tabi herkese haber verecektir..... Dostlar sağ olsun"

Annesi telefonu kapatıp Erdemir'le göz göze geldi. Erdemir annesinin hiç görmediği kadar kırmızı gözlerine bakarken içinde bir şeylerin ezildiğini hissetti. Annesi üzgündü ve bu Erdemir için katlanılır bir şey değildi. Uzun adımlarla yaşlı kadının yanına gidip ona sımsıkı sarıldı. "Annecim..." dedi kısık sesle ve annesi onun kollarında yeniden ağlamaya başladı. Ağlarken daha çok sarılmıştı oğluna. Bir anne oğul anı yaşıyorlardı.

Erdemir annesinin babasını çok sevdiğini biliyordu. Muhtemelen babasının annesine olan sevgisinden kat ve kat fazlaydı annesinin sevgisi. Bazen babasıyla kardeşleri kadar yakın olmamasının sebebinin onların göremediği bu fark olduğunu düşünürdü. Babası annesini yeterince sevmiyordu ve bu neden olduğunu bilmeden onun kafasına takılıyordu.

Annesi her şeyi herkesten daha fazla sevme yetenegine sahip bir kadındı. Hataları görmezdi, kötü olan şeyleri unuturdu. Annesi çocuklarını, özellikle oğullarını çok başarılı olarak görmek istiyordu. Mesela annesine göre Erdemir çok başarılı bir öğrenciydi. Oysa gerçek onun düşündüğünden çok daha farklıydı. Hep kötü bir öğrenci olmuştu. Dersi derste dinlemek hiç sevmediği bir şeydi. Sonradan çalışmaktan da hoşlanmadı. Ama annesine göre o farklı bir çocuktu ve başka çocuklardan daha fazla desteğe, sevebileceği öğretmenlere ihtiyacı vardı. Okuldan çok özel derslerle zaman geçirirdi. Onun aldığı kadar özel dersi duvar alsa muhtemelen çok daha başarılı olurdu. Ama annesi böyleydi. Olayları görmek istediği gibi görürdü.

Babamın Sırrı (TAMAMLANDI)Where stories live. Discover now