Bölüm 18 ŞATO

2.2K 156 0
                                    

Şimdi dağın eteklerindeydik.  Bunun için hazır mıydık? Hepimiz birbirimize bakıyorduk. Merve fısıldayarak:"Hazır mıyız?"

Kim jong kook:"Her şey bizim elimizde arkadaşlar yürüyün haydi"

Kim jong kook'un arkasından yürümeye başladık. Dağa çıkan bir yol vardı. Oradan çıkmaya başladık. Çok sessiz ve hızlı ilerliyorduk. Cem'in Şato'suna yaklaştıkça içimdeki kötü his artıyordu. Kalbim sıkışıyordu. Kafamın içinde hep kötü düşünceler gezip duruyordu. Hava gittikçe soğuyordu. İyiki cadı kıyafetlerini çıkarmıştım yoksa burada donabilirdim. Thomas Beyza'nın yanında değildi. En arkadan geliyordu. Thomas'ın önünde Galla ve yanında Merve vardı.  Ben ve Beyza yanyana Kim jong kook'un arkasındaydık. Koreli olduğu her halinden belliydi. Oldukçada güçlü ve zekiydi. Kim jong kook fısıldayarak:"Burada yol dikleşiyor. Tutunarak çıkacağız." Kim jong kook önündeki dala tutunarak çıkamaya başladı. Onun arkasından ben dala tuttundum. Dalara tuttuna tuttuna çıkıyordum. Kim jong kook elini uzattı ve beni yukarı çekti. Beyza'nın ayağı kaydı son anda kolumu tuttu.

Beyza:"Düşücem"

Ben:"Kim jong kook yardım et"

Beyza'nın eli kaydı.  Düşüyordu ki son anda Kim jong kook tuttu. Beyza'yı yukarıya çekti. 

Beyza bana sarıldı.

"Şşşt geçti canım"

Kim jong kook diğerlerini de yukarı çıkardı. Galla yine  homurdanıyordu.

Hepimiz Şato'ya bakıyorduk. Üzerimizde kara bulutlar dolaşıyordu. Sürekli hava gürüldüyordu.  Nefesimi tuttum. Şato'ya doğru yürümeye başladık. Büyük demir bir kapısı vardı.  Kapıyı yavaşça ittirdik. İçeri girdik. Thomas kapıyı kapattı. Şato'nun içi karanlıktı. Yukariya doğru giden  merdiven vardı. Mediven ahşaptı.  Merdivenin yanında muhafız kıyafeti var. Sağda ve solda uzun bir kolidor var. Bir kaç adım daha attık. Ayağımızın altından mermer kaydı. Kendimizi Şato'nun alt katında bulduk.  Cem evini de tuzaklarla doldurmuştu. Onun için dikkat etmeliydik. Üzerimizdeki mermer yine kapandı. Galla:"Önümü göremiyorum"

Beyza:"Şşşt sessiz konuş benim gibi fısıldayarak konuş"

Ateş bana gel  elimde alev topu oluşturdum. Önümüz aydınlandı. Ben Önden gidiyordum burasi çok pisti. Duvarlar gittikçe üzerimize geliyordu sanki. .

Kim jong kook:"Duvarlar bizi sıkıştıracak koşun"

Koşmaya başladık. Bu sefer ben alev alev yanıyordum. Her yeri aydınlatıyordum. Duvarların arasından zorla geçiyorduk.

Nefes nefese kalmıştık. Sağa döndük.  Koştuk.  Yukarı  zıpladım.  Elimi uzattım.  Herkesi teker teker yukarı çektim. Şato'nun neresindeydik acaba sessizce yürümeye başladık. Bir sürü kapi vardı.  Emindim hepsi ayri bir odaya açılıyordu. Acaba Beyza'dan aldığı gücü nereye koymuştu. Bir odayı açtım.  İçeri girdik.  Bir sürü kitap vardı.  Kitaplar oldukça eskiydi.  Herkes odaya girdi.  Kapı birden kapandı.  Thomas kapıyı açmaya çalıştı. Kapı açılmıyordu. Odanın oksijeni bitiyordu. Nefes alamıyorduk.  Başım dönüyordu. Kapıyı hep birlikte vurduk. Açılmıyordu.  Başım dönüyordu. Nefes alamıyordum. Sonumuz gelmişti.

Vampir ve PeriHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin