'Bambu görmüş panda'

15.4K 787 79
                                    

Kısa, minnoş, kendi halinde (!) bir bölüm.
Komiser Ebrar : ebrarrrkayaa
Şimdilik sadece bir ara karakter. Kendisiyle birkaç kez daha karşılaşacağız.

Bölüm ithafı, Ebrar'a 💙
🍄🍄🍄

Cihan'la önce eve gidip o üstünü değiştirene kadar bekledim. Ah, yanlışlıkla beklemek dedim. Beklemekten kastım beş dakika bile değildi. Bilseydim ayakkabımı çıkarmazdım. Adam banyoya girdikten birkaç dakika sonra çıktı ve puf. Bir baktım kaslarını belli edecek gri bir t-şort, birde düz siyah kot giymiş.

Ne ara giydin zalimin oğlu? Ben iki saate çıkamıyorum!

Yani, normalde bende bekletmem ama bu ayakla saatler sürüyor. Nede kaşınıyor şimdi. Gerekirse iki ayağım kırılsın ama kaşıntısına bir çözüm bulsunlar. Nasıl ayağımın içi kaşınır ki?

"Ayağını rahat bırak. Kemikler yerine oturuyor."

Sen çok biliyorsun sanki! Aslında şey, tabiki biliyor. Adam asker. Delik-deşik, kırık-çıkık elbet olmuştur.

"Bir poşet daha alabilirmiyim?"

"Elindekini taşımaya devam et ve artık çeneni kapat. Kalabalıkta tam duyamıyorum."

Göz devirdim. İki saat yalvardım ama yok. Nuh diyor, peygamber demiyor. En sonunda verdi tabi elime poşet. Verdiği poşette yeşil soğan var. Yeşil soğan taşıyarak nasıl onun yükünü azaltabilirim? Nasıl?!

Elindeki poşetlere baktım. Soğan, patates, nar... Hepsini ver demiyorum. Taşıyamamda zaten. Sadece birkaç poşet versin istiyorum. Ev işlerini, yemeği, her şeyi o yapıyor. Destek olmak istiyorum işte. Dev anlamıyor!

"Ben açım."

Arkasını bıkkınlıkla dönüp soluk verdi. Omuzları çöktü ve bakışlarından 'acaba onu tek kurşunla vurup yatağın altında mı saklasam?' bakışı vardı. Nasıl anladığımı bilmiyorum ama gerçekten öyle bakıyor. Adamla bir ay daha kalırsam beyazları çıkacak. Kesin bilgi.

"Meyveyle idare et. Pizzacıya gideriz."

Elime tutuşturduğu mandalinayı hiç vakit kaybetmeden soymaya başladığımda daha arkasını dönmemişti bile. Bakın, bu bakışıda çözdüm ben. Tazmanya canavarıyla akrabalığımızı sorguluyor. Vallahi anne tarafından olma olasılığı var.

"Balık almaya gidiyorum ben. Şurada bekle ve sakın ayrılma. Mandalina çöplerinide yere atıp durma. Zaten her yer çöp. Biriktir elinde."

Bu kalabalıkta yürüyüşüm dahada zorlaştığı için bunu dediğini biliyorum. Cidden zaman kaybından başka bir şey değilim. Sanki adamı yormam için Allah beni dünyaya yollamış. Kendim bile kabul ediyorum.

Ben, taze yeşil soğanlar ve ekşi mandalinamın kabukları iki tezgâhın arasındaki kaldırıma çöktük. Yorgun muyum? Evet. Kaşınıyor muyum? Evet. Aç mıyım? Eh, oda evet. Daha kötüsü olamaz.

Malesef ben bu cümleyi her kullandığımda hep daha kötüsü olur. Mesela şu an.

Ardarda gelen yüksek kurşun sesleri, halkın çığlığı, yanımdaki oyuncakçı kadının kanlı omzu... Ve aralarında en normali ağzıma gelen midem.

Belkide esnaf ve halk bağırıyor diye, yada kurşun sesleri yüzünden Cihan'ın sesini duymamalıydım ama yemin ederimki en net onun sesiydi. Silahını çıkarmışmıydı, nişan aldığını vurabiliyor muydu, yaralı mıydı bilmiyordum ama adımı zikredişini duyuyordum.

Birde duyduğum yanımdaki bir diğer kadının çokta ağır olmayan küfrüydü. Hani şu silahlı kadın.

Yanımda silahlı bir kadının işi ne?!

 Dev Adam (Koruması Mısın? -2)Where stories live. Discover now