Bölüm 1: YERALTI

130K 3.3K 568
                                    



Bölüme başladığınız tarihi ve saati buraya yorum olarak bırakabilirsiniz!


***


Umudu kaybolan genç kadın, zayıf adımlarını atacağı yerleri göremeyecek kadar karanlığa düşer. Dipsiz bir kuyu gibi görünen karanlık, genç kadının etrafını sardığında ise karşı koyacak gücünü kaybedişi, izin vermekten başka çare bırakmayacak ona.

Ve o karanlık, bu genç kadının ya kurtarıcısı olacak ya da beklenmeyen sonu.

Bölüm 1- "YERALTI"

Hissettiğim sıcaklıkla başımı kaldırdığımda, geceleyin sokakların efendisi olduklarını ilan eden birkaç sokak çocuğunun varilin içinde yaktığı ateşin yükselişini görmüştüm. Zifiri karanlıkta, turuncunun tonları yükselirken, odunlardan yükselen çıtırtılar beni duraklatmıştı. Kalbime düşen sıkıntı taneleri yerini gözyaşlarına bırakırken, dizlerimin üstüne düştüm. Siyah kot pantolonumun dizleri bugün öğleden kalan yağmurun nemli çamuruna bulanmıştı.

Derin bir nefesi ciğerlerime çektiğimde, iliklerime kadar güçsüzlüğümü, çaresiz olduğumu hissetmiştim. Herkesin gördüğü o soğuk kız değildim, ruhum sandıkları kadar güçlü değildi. Gördüklerinin aksine zayıf ve güçsüz bir ruhum, düşündüklerinin aksine kırılgan ve yıpranmış bir kalbim vardı. Hiçbir zaman ne taş kalpli oldum ne de güçle dimdik duran bir insan... Ben sadece iyi bir oyuncuydum. Sevdiklerim için sahneye adım atmış, karanlıkla raks eden sessiz bir oyuncuydum. Duygularım körelmişti, milyonlarca insanın içindeki yalnızlıkta kaybolup gitmiştim.

Boğazımdan yükselen hıçkırıklara engel olamayarak ağlayışımın şiddetlenmesine izin verdim. Şiddetlenen ağlayışımla birlikte bedenim de titremeye başlamıştı... Geleceğimin içinde kaybolacağı karanlıktan ilk defa bu denli korkuyordum, ilk defa babama karşı saf nefretle doluyordum. Beni içine attığı bu hayat, bana bahşettiği bu gelecek ölümden farksızdı.

Gözyaşlarım yavaş yavaş kesilirken yerden destek alarak ayağa kalkmaya çalıştım, titreyen ellerim ve güçsüz kollarım beni kaldırmakta zorlanırken, ağırlığımın bir kısmını bacaklarıma yükleyerek ayağa kalktım ve tekrardan koşmaya başladım, bu ara sokaklar benimdi. Bu karanlık bana aitti ve arkamdan yaklaşan tok ayak sesleri benim dünyama yabancıydı. O buraya, benim dünyama ait değildi.

Ellerimdeki çamurları kot pantolonuma sürerek, çamurlardan kurtuldum ve gözyaşlarımı elimin tersiyle silerek bulanıklaşan görüşümü düzelttim. Karşıma çıkan ilk yol ayrımından sağa dönerek ıssız alandaki kulübelerin olduğu yere saptım ve kısa bir süre sonra, bundan dört yıl önce keşfettiğim, şarap mahzenine ulaştım. Mahzenin kapağını açtım ve merdivenlere inerek kapağı başımın üstünden kapattım, içeriyi aydınlatan dolunayın ışığı da kesildiğinde karanlık merdivenlerden dengesiz adımlarla inmeye başladım.

Merdivenlerin sonuna geldiğimde önüne tahta yerleştirdiğim yaklaşık bir metrelik yüksekliği olan odanın önündeki kalın tahtayı kenara çektim ve odanın içine eğilerek girdim, kapağı tekrar odanın kapısına çektikten sonra odanın en köşesine kadar kaydım ve dizlerimi kendime çekerek oturdum.

Birkaç dakikalık sessizliğin ardından, mahzenin kapısından gelen sesle irkilerek bacaklarımı biraz daha kendime çektim ve kollarımı etrafına sararak beklemeye başladım. Kalbim, korkuyla hızla çarparken derin ve hızlı nefesler alıyordum.

Belki de hata yapmıştım, o, Yeraltı'nın geleceğiydi. Bir yeraltı mahzenine saklanmak kaçınılmaz sonu daha da yakınlaştırmıştı.

Yaklaşan ayak sesleri küçük odanın kapısının önünde durduğunda derin ve titrek bir nefesi ciğerlerime doldururken tahtayı izlemeye başladım. Tek hamlede yerinden çekilen tahtayla ortaya çıkan yüze dikkatle baktım. Mahzenin merdivenlerinden süzülen ince dolunayın ışığıyla saçlarının bir kısmı aydınlanıyordu, sağ elmacık kemiği haricinde yüzü gölgelere bürünmüştü, yüz hatları tam olarak belli olmasa da onun kim olduğunu biliyordum.

O gece siyahı gözlerin kime ait olduğunu çok iyi biliyordum.

İçime çektiğim titrek nefesimi yavaşça havaya üflerken küçük odada mümkünmüşçesine biraz daha geriye kaymaya çalıştım. Uzun kolunu odanın içine sokup hiç zorlanmadan, kolumdan tutup beni mahzenin içine çekti.

Küçükodadan çıktığımda omuzlarımı dikleştirerek karşısında dikildim, sanki ondan hiçkaçmamışım gibi güçlü durmaya çalışıyordum fakat bakışlarındaki yoğunluk, içimdeayakta durmaya çalışan her bir parçama diz çöktürürken nefesimi tuttum. Kolumusaran parmakları sertleşirken, "Kaçmanın bir faydası yok," diye fısıldadı.    


~~

Merhaba sevgili Yeraltı okuyucuları...

Düzenlemelere başladım, artık gönül rahatlığıyla hikayeyi takibe alabilirsiniz! Ah, "(Düzenlendi)" yazan bölümleri tekrardan okumanızı tavsiye ederim! Bölüm başlığının yanında "(Düzenlendi)" yazmayan bölümler hâlâ daha düzenleniyor demektir, düzenlemeler bittikçe bölümler üzerinde güncellemeler yapacağım!

Bana ulaşmak için:

Instagram: semihaakaya 

Twitter: semihaakaya

Tekrar görüşmek üzere! Sizleri seviyorum, beklediğiniz için hepinize teşekkürler...

YERALTIWhere stories live. Discover now