Kıskanç Yıldırım

1.9K 180 25
                                    

Yeni Yılınız kutlu olsun. Geçen bir seneden daha güzel gelsin, geçsin...

İYİ OKUMALAR

******


Başı eğik, görmeyen gözleri bebeği tarıyormuş gibiydi. Elinin birisi Dijan'ın altındayken, diğeri ile sık sık yüzüne dokunuyor, neye benzediğini anlamaya çalışıyordu. Dün buraya, Yıldırım'ın evine getirildikten sonra üstüne bir de kapıyı kilitlemişlerdi. Evet adam başta Dijan'ı ona vermek istememişti ama Gülcihan'ın çığırtkanlığı küçük meleği yeniden manevi annesinin kollarına getirtmişti.

Ahh... şansına inanamıyordu! O'nu, o pis yere atan adam yeniden çıkarmıştı oradan. Derdi neydi bilmiyordu, yaşattıkları az gelmişti belki de. Belki de başka bir oyun peşindeydi ama ne? Adamın aklından geçenler her zaman için bir sırdı Gülcihan'a göre, asla anlayamıyordu adamın yaptıklarının, -en azından İzmir sürgününden sonra- nedenlerini.

Aklına yeniden akıbetini bilemediği Mühre geldiğinde gözlerinden birkaç damla süzüldü. Ne haldeydi acaba? Yaşıyor muydu? Planları tutmuş muydu? Onunla konuştukları son anları anımsadı.

"Yapma Mühre ne olur, bak bu çok tehlikeli! Olmaz o dediğin!"

"Olacak Gülcihan. Dışarı çıkıp gemiden aşağı atlayacağım. Onlar farkına bile varmayacaklar. Beni boğulmadan kurtarmak için bebeği düşünmeyecekler bile başta. Sonra aklını kaçırmış bir anne olarak saldıracağım hepsine."

"Tamam da doktor anlayabilir çoktan doğum yaptığını."

"O kısım kızlarda. 'Gece sancıları vardı ama belli etmedi' diyeceksiniz. Bebeğim, Allah korkusun, ölü doğduğu için bende onunla birlikte ölmek istedim. Bu yüzden gemiden suya atladım. 'Bebek nerede?' derlerse de atlarken kucağımda bir şey vardı. Bebeğe benziyordu ama telaştan tam göremediniz." dedi kızlara doğru. Şeytanların yetiştirdiği en tehlikeli, en güzel şeytandı belki de Mühre.

"Ya dışarı çıkmana izin vermezlerse?"

"Hayır, burası hapishane değil tatlım, dışarı hava almak için çıkmak istiyorsam engellemezler. Sadece çıkış saatleri önemli."

Kızlar Dijan'ı çantanın içine yerleştirirken de son kez sarılmıştı Mühre'ye. Zavallı kadın sadece bir kez bebeğine süt emzirebilmiş, sonra sessizce ağlayarak uzanmıştı yatağına. Kızların hepsinin öğüdü kulaklarındaydı hâlâ. Hepsinin tek ortak noktasıydı Dijan'ı babasına ulaştırması.

Kapı açıldığında bedenini buz kesti adeta. Nefret ediyordu artık ilk aşkından. "Adamlarıma seni benim sattığımı söylemişsin, doğru mu bu?" konuşmadan başıyla onayladı. Nerede olduğunu tam olarak anlayabiliyordu, zira adamın yürüdüğünü ayakkabının halıya sürten sesinden duyabiliyordu. Bu yüzden bedeni ve gözleri sürekli adım seslerini takiben dönüyordu kendi çevresinde.

Ahh kokusu nasılda tanıdıktı ve yine sigara içiyordu galiba. "Kucağımda henüz birkaç günlük bir bebek var. Sigaranı söndür" dedi, keskin bir emir kipiyle.

Yıldırım inadına kıza yaklaştı ve sigaranın dumanını kızın yüzüne doğru üfürdü. "Seni neden benim sattığımı düşünüyorsun Gülcihan?" Umurunda değildi bu kızıl haspanın dedikleri, diyecekleri. Sırf kucaklarındaki minik hazinenin hatırına onları almak için yeniden dönmese aptal kız hem kendini, hem de ufacık bebeği öldürecekti. Zira Yıldırım önüne çıkmasa iki adım sonra otobüslerin, otomobillerin biran bile duraksamadan aktığı yola çıkacaktı.

Gülcihan (BİTTİ)Where stories live. Discover now