2.BÖLÜM

2.8K 205 32
                                    

Medyadaki acıyı her dinlediğimde gözlerim doluyor ve diliyorum ki bütün çocuklar şeker yiyebilsin. Dünyanın hiç bir yerinde görünmez olmasın çocuklarımız, büyüsünler hep. 

Medya= Kız çocuğu

Muhakkak diğer versiyonlarını da dinlemeniz gerektiğine inanıyorum. 

**********

Gülcihan boğazındaki yanma ile araladı yeşilin en güzel tonunda olan gözlerini. Nefes alamıyordu bir türlü, öksürük ciğerlerindeki katranı ve dumanı atmak isteyerek ardı ardına öksürmesine denen oluyordu. Bulanık, yaşlarla dolu nazarlarını ağabeyine çevirdi. Onunda durumu kendisinden farklı değildi. Çevresine baktığında dört bir yanını sarmış alevleri gördü.

"Korkma ağabeyim, çıkaracağım seni buradan!" dese de ağabeyi olmuyor, ayağa kalkamıyordu iki küçük çocuk.

Annesinin sesi çok uzaktan duyuluyormuş gibiydi ama sözlerini yıllar da geçse unutmayacaktı Gülcihan. "Artık hep beraber olacağız Sinan! Asla başka kadınlar olmayacak!" Ve ardından iğrenç kahkahası. Büyük bir gürültüyle patlayan bir şeyin sesini duydu Gülcihan ve ağabeyi. Küçük bedenini saran kollar savruldu, uzaklaştırdı küçük kızı sığınağından. "Yardım ediiin! Yanıyorum!" Ağabeyinin canhıraş sesleri küçük kızı sarstı bu kez. Ağabeyi yanıyor muydu? Göremiyordu bir türlü Gülcihan çünkü gözleri acıyor, açılmıyordu bir türlü. "Gülcihaaaannn!!!"

"Ağbiii! Ağbi korkuyoom! Ağbi nerdesin?!" Kırılan bir camın sesi ilişti kulaklarına yangının sesini ezip geçen. Yanan kalasların acı haykırışları sanki iki küçük çocuğa ağlıyor gibiydi. "Gülcihan ayağa kalk, pencere git! Hadi ağabeyim kalk!" Kalkalmıyordu ki Gülcihan, gücü tükenmiş gibiydi. "Ağbi gel!"

"Gele- kalk ağbiciğim, gelemiyorum. Yanıyorum gülüm." Yanıyor muydu? Ağabeyine yardım etmek için son bir gayret doğrulmaya çalıştı küçük kız. O an üzerine düşen ateş parçası ile acı çığlığı inletti evi. Ne var ki ağabeyinin sesi çağırmadı bu kez küçük meleğini. "Abi acıyor! Abi yanıyorum gel!" dedi, inlercesine. Kolunun üstündeki acı ile ağıdı daha da arttı. Bu sessizlikle anladı ağabeyinin öldüğünü, yoksa canı içinde olsa koşar gelirdi ağabeyi. Annesi bir kez daha Sinan'dan acı ve öfkeli bir intikam almıştı.

Evin camı patladı biranda. Gülcihan ne annesine seslendi acılarını dindirsin diye, ne babasını istedi başucunda. O her zaman yaptığı gibi bir kez daha tek sığınağına, onu koruyup seven tek gerçek ailesine seslendi gücü yettiğince.
  "Abiii!"
Ağladı, bağırdı cevap alamayacağını kabul etmeyerek. Ağabeyini çağırdı korkularından, bedenini sarmaya başlayan bu alevlerden onu kurtarması için. Gerçi artık dumanların arasında onu bile diyemiyordu dili, ciğerleri izin vermiyordu bir türlü.

Gözlerinin gördüğü son görüntü; üzerine yağan alevle işbirliği yapan evin tahta tavanı ve yüzüne çarpan sıcaklığıydı. Sonrası ise devlet hastanelerinde sürünen küçük, yaralı bir çocuğunun acı haykırışlarıydı. Annesinin intikamına, saplantılı aşkına gözlerini verdi Gülcihan, ağabeyi ise canını.

Ağabeyinin cesedini camı kıran komşularından biri çekip çıkarmış dışarı ama çok geç kalmışlardı yine ve yine...

Eğer iki küçük çocuk sokakta pislik içinde gezerken kurtarmaya çalışsalardı veya kollarındaki, yüzlerinde ki dayak izlerini gördüklerinde susmasalardı ne kızıl melek gözlerinden olurdu, ne de kız kardeşinin kaderini güzelleştirmekten başka derdi olmayan mert bir çocuk canından. Yani geç kalmasalardı bütün mahalleli, tüm insanlık!

Sonraki yaşantısı ise birçok rahatsızlık ve başının sol tarafında, alt kısımda yanıklar yüzünden kel kalan yer. Sol omuzu ile sırtına doğru inen derin yanığı da izleri sayesinde görmese bile unutması imkânsız hale geldi Gülcihan'ın

Gülcihan (BİTTİ)Where stories live. Discover now