Fırtına Kokusu

1.6K 189 39
                                    

İyi Okumalar

********

Birkaç gün sonra Atlas Efe'nin eve gelişiyle bayram havası yaşandı adeta. Küçük adam çok iyiydi ama henüz yorgunluğu atamamış olacak ki çok fazla uyuyordu. Gülcihan ise Dijan'ın yokluğuna alışmaya çalışırken olabildiğince uzaktı herkese. Hatta en çok Atlas Efe'ye.

Yıldırım kollarındaki oğluyla bahçeye ilerlerken kapkara kıvırcık saçlarına bir öpücük kondurdu. Aylar önce sadece kızgınlık vardı kalbinde, babalık sevgisi ise neredeydi bilmiyordu? Seviyor ama yaklaşamıyordu önceleri Atlas Efe'ye. Sonra bir şey oldu. Bebeğinin ölmek üzere olduğu gerçeği ağır bir tokat çarptı yüzüne. Kalbi delik olan küçük adamın her gün yeni bir sorunu çıkıyordu ve ölüm hızla koşuyordu ona. İşte o an babası gibi olmadığını daha iyi fark etti. Babası elinde olsa kendi elleriyle öldürürdü çocuğunu, bunu daha önce yaptığını biliyordu. Oysa Yıldırım'ın yüreğini bir acı kaplıyordu oğlunun ağlayışını her işittiğinde. Allah'a şükür olsun ki şimdi çok iyiydi küçük aslanı, evet bunun için küçük bir çocuk ölmüştü ama Atlas Efe kurtulabilmişti.

Şimdi o zavallı çocuğun ailesi için verdiği sözleri tutma vaktiydi. Havanın soğukluğu adamı ürpertince oğlunun saçlarına, yüzüne birkaç öpücük daha bıraktı ve köşede bekleyen kadına gelmesi için işaret etti. "Üşütmesin, içeri götür." Kadın arkasını dönüp giderken küçük oğlu elini uzatmıştı, sanki gitmek istemiyor gibi. Giriş kattaki çalışma odasına girdi ve ne yapacağını düşündü. Afran denen o inatçı keçiyi ikna etmeye çalışmanın yersizliğini anlamıştı artık. Adam İnatla tek bir seçeneğe zorluyordu Yıldırım'ı. Savaş faktörünü de kullanabilirdi ama onun zamanı Yıldırım için henüz gelmemişti.

 Davut, Celil ve Çelebi'ye gelmeleri için mesaj attı. Esra'yı yolda yakalayıp onu da taktı peşine. Adamlar geldiğinde ilkin kıza döndü. "Esra, yeni bir işe girişeceğiz, iş bitene kadar kendi seçtiğin yirmi kadar adamla Atlas Efe'yi koruyacaksın. Oğlum sıçsa dahi sadece sen ilgileneceksin, dadısı bile olmayacak yanınızda anladın mı? Sizi korunaklı bir yere göndereceğim. Yerini sadece ben ve Davut bilecek. Telefon olmayacak, kredi kartı kullanmak yok, her şeyi ayarla, iki güne başlayacağız." Esra'yı gönderdikten sonra iki adamına döndü.

"Hâlâ aramızdaki köstebeği bulamadınız mı?"

"Yok ağabey, Küba'da olanların hepsi senin kendi yetiştirdiklerin. Yine de hepsinin son arama kayıtlarını araştırdık, hatta aradıkları insanların konuşma kayıtları, banka hesapları ve yeddi ceddini bile araştırdık ama hepsi temiz."

"Ağabey hepsinin para giriş çıkışlarını da kontrol ettik, hesapları da temiz. Gizli bir hesapları var mı diye Orhan'da bakındı ama yok. Adamlar temiz."

"Kim ulan o halde Afran Soykamer'e oğlum hakkında bu kadar detaylı bilgi veren."

"Ağabey Atlas Efe'nin hasta olduğu zaten camiada biliniyordu. Ameliyatı da."

"Evet ama hangi ülkede ameliyat olacağı bilinmiyordu. Adam bunu bile söyledi oğlum!"

"Ağabey belki yem attı." Yok hayır Yıldırım belkilere inanan bir adam olmamıştı şimdiye kadar. Tesadüfler sadece yalandı onun nezdinde. Birileri çok büyük oynuyordu ama bu birileri Soykamerler mi onu kestiremiyordu genç adam. "Her şeyi hazırlayın, Afran Soykamerin küçük canavarını gerektiği şekilde ağırlayacağız. İki gün veriyorum size, öyle bir yer bulun ki adamı saklamak için, şeytanın bile aklına gelmesin."

İki Gün Sonra...

Yıldırım toprak odaya girdi ve gülümseyerek süzdü çevresini. Gri çelikten bakışları, elleri tavandan sarkan zincirlere bağlı genç adama yaklaştı. Gözlerindeki bez parçasını çıkardı gülümseyerek. Yüzünde oğullarıyla gurur duyan bir babanın tebessümü vardı Yıldırım'ın.

Gülcihan (BİTTİ)Where stories live. Discover now