Yıldırım'ın Son Masalı

3.2K 232 93
                                    


'Öpsem yaralarından, yüreğinden; iyileşir misin kızıl meleğim? Ruhun rahatlar mı?'

"İyileşecek gibi değilim ağabey, bu kez yara ölümcül."

'Gel o zaman benimle kızıl meleğim, çok yorgunsun. Küçükken yaptığımız gibi yine sımsıkı sararım ben seni, korurum her darbeden. Kimse artık acıtamaz canını.' Genç kadın yorgunca salladı başını salladı ağabeyine. Beline kadar gelen taş korkuluğun üzerine çıkıp oturdu ve ayaklarını sarkıttı aşağı. İçinde garip bir dürtü hissettiğinde eli karnına gitti. "Karnımda hareket ediyor ağabey"

'Kızın o güzelim, bizimle birlikte o da mı gelecek?'

"Kızım mı?" dudağındaki gülücük buruk olsa da gamzelerini ortaya çıkardı Gülcihan'ın. "Kızım, o da gelse bizimle olur mu ağabey?"

'Kızıl Meleğim sen nasıl istersen öyle olur. Yeter ki mutlu ol artık.'

'Gülcihan sevgilim.' Genç kadın ağabeyinin yanında duran yakışıklı adama baktı. Gözleri çok güzeldi adamın, sanki içinde her an kopabilecek büyük bir fırtına saklıyor gibiydi. 'Hatırladın mı gül ile yıldırımın aşkını'

"Kimsin sen?"

'Güle âşık o yıldırım benim kor salkımlı kadın, kızının babasını unuttun mu?' Gülcihan kaşlarını çattı, adamı tanımıyordu ki. Ağabeyine baktı, o da dikkatle oturmuştu yanına."Seni tanımıyorum" dedi adama. İşaret parmağı denize doğrulurken gülümseyerek "Oraya gitmek istiyorum, artık gidelim mi ağabey?" dedi.

'Deniz çok güzel gerçekten gidelim hadi, artık seni üzemeyecek annem. Bir daha sana vurmasına izin vermeyeceğim' Gülcihan dudağından akan kanın tadını ağabeyi dokunduğunda almıştı ancak. Geride duran adama son bir kez bakıp gülümsedi ve "Biz ağabeyimle gidiyoruz, annem bir daha canımı yakamayacak söz verdi ağabeyim. İstersen sen de gel, ağabeyim seni de korur, değil mi ağabey?" Ağabeyinin gülümsemesi izledi özlemle sanrılı zihninde kadın.

'Gitme Gülcihan, ne olur gitme. Kızımız olacak, onun için yaşayamaz mısın? Atlas Efe için yaşayamaz mısın?'Adamın sözlerinin içindeki acı barizdi ama o demir gibi parlayan gözlerden akan damlalarla yosun yeşili gözleri doldu. Evet birileri onun da canını çok yakmıştı, anladı ve onun için daha çok üzüldü.

Yine de burada kalamazdı, istemiyordu artık Gülcihan. Adam gelmek istemiyorsa onun yapabileceği bir şey yoktu ki. "İstemiyorum, tanımıyorum onları. Çok yoruldum, çok acıttı canımı annem, ben olmamalıydım. En başından ağabeyimle gitmeliydim."

"Gülcihan! Gülcihan dur." Davut yanındaki Kerim'e döndü "Atlas'ı getir hemen!" Bağırtılarının arasında kadına yaklaşacak bir boşluk kolluyordu. Sonunda zamanın durmak olmadığını anlayarak sınırda duran kadına doğru koşturdu. Seslere koşan doktorlar yaklaşmaya korkuyorlardı aşağı atlamak üzere olan kıza. Hepsi dehşetengiz bu anda donmuş gibiydiler.

"Gülcihan bekle güzelim tamam mı?"

"Kimsin sen?"

"Ne?" Davut şaşkınlıkla baktı kadına. "Gülcihan benim Davut, hadi canım yanımıza gel. Bak orası çok tehlikeli. Atlas'a gidelim ha ne dersin?"

"Hayır olmaz, biz ağabeyimle gideceğiz, değil mi ağabey?" Kızın boşluğa bakıp gülümsemesi ile gözleri doldu Davut'un. Allah'ım ağabeyinin gönül ateşine ne oluyordu? "Hem ben Atlas'ı falan bilmiyorum!" kadının sözleri tutarsız, korkmuşluk ve kayıplıklarıyla doluydu. Davut'un kapkara gözleri dolu dolu oldu gördüğü bu korkak küçük kadınla. Kerem'in sıkı tutuşunu hissettiğinde omzunda Davut, onunda kendisi kadar şaşkın ve korktuğunu anladı. "Artık annem dövemeyecek beni, kimse acıtamayacak canımı, ağabeyim söz verdi."

Gülcihan (BİTTİ)Where stories live. Discover now