O İlk Bakış

2.2K 187 18
                                    


Bir süre daha sessizce bekledi genç kız. İyi bir öğretmen olmak için tek şansı buymuş gibi hissetmesi normal miydi? "Arkadaşlar az önce çok hoş bir gitar sesi işittim, burada olduğunuza eminim" dedi, ilk hamleyi yapmaya karar vererek. Heyecanı kalbini esir almış, başına da silah dayamış gibi korkuyordu. "Evet hocam buradayız" diyen sesle, sessizce bir 'Oh...' çekti. Şükür bir karşılık almıştı dakikalar sonra da olsa.

"Peki..." bir süre kısa bir es verdi. Senelerdir öğrendikleri şimdi çok uzakta gibi hissediyordu. En iyisinin doğaçlama olacağını düşündü. Dikkatle masanın arkasına geçti ve yoklama defterini bulup açtı. Dokunduğu sayfalarda karşılaştığı eski dostuyla gülümsedi. Braille alfabesi!

"Şimdi buradan adını okuduğum arkadaşım bana kendini tanıtabilir mi acaba?" dedi, gülümseyerek. Bu iyi bir başlangıçtı Gülcihan'a göre. Klasik ama iyi bir başlangıç.

"Peki..." kendisini taklit eden bu ince sevimli ses ile daha da büyüdü gülücüğü. Öğrencisinin kendini taklit ederek oynadığı oyuna katılacaktı şimdilik. "Sizde gözlüğünüzü çıkarıp bizimle tanışır mısınız hocam?" Ayaktaydı hâlâ, ağırlığını bir tarafa vererek gözlüğünü çıkardı ve masanın üzerine bıraktı. "Adım, az önce de dediğim gibi Gülcihan Kara, yirmi üç yaşımdayım. Önümüzde ki iki ay sizinle birlikte müzik derslerinde birlikte olacağız. Sormak istediğiniz bir şey varsa dinliyorum." İlk öğrencileri ile arasında baş gösteren uğursuz sessizlik kararlılıkla büyürken tedirginliği arttı . Hâlâ ses gelmeyince önündeki isimlerden ilkini okudu ince uzun parmakları.

"Alp Dorukan." Yine ses yoktu, derin bir nefesin ardından "Arkadaşlar birbirimizi tanımazsak derslerimiz çok sıkıcı geçmez mi?" dedi.

"Gözleriniz...?" Sonu gelmeyen soru ile bir kez daha kıpırdandı yerinde. "Evet görmekle ilgili biraz sıkıntılıyım." Yüzüne yalancı; kalbine, gözlerine ulaşmayan bir tebessüm yerleştirdi. "Hayır onu demeyecektim hocam, çok güzeller diyecektim. Sanki ablamın yaptığı yağlı boya tablolardaki yeşiller kadar canlı ve parlak." Ay iltifat mı etmişti şimdi bu çocuk?

"Imm... ha... Teşekkür ederim. Şimdi rica etsem sen de kendini bana tanıtır mısın?"

"Olur hocam. Alp Dorukan, on yedi yaşındayım. Annem bir üniversite de öğretim..."

"Alp Alp bekle, aileni sormadım. Sadece bana Alp'i anlat. Mesela en çok hangi dersi sever? Ya da hangi enstrümanı kullanır gibi?"

"Ben bir yetmiş yedi boyunda kumral ve ikizimden çok daha yakışıklıyım. Ayrıca ikizimden on dakika büyüğüm. Müziğe aşığım, bateride muhteşemim." Kendini tutamadı genç kız bu samimi tanıtımla, bir kahkaha kaçırdı dudaklarından. Aynı anda çocukların da sesleri ilişti kulaklarına. Alp'e bir sürü, yalancı ve benzeri sözlerle karşılık veriyorlardı. Elini kaldırdı Gülcihan "Tamam muhteşem Alp, şimdi de Armağan Dorukan'ı dinleyelim" dedi.

"Armağan Dorukan, on yedi yaşındayım ve benden on dakika önce doğmuş ikizimden beş santim uzunum. Annemle babam benim doğumum sürpriz olunca armağan olduğumu düşünmüşler, çünkü ikizimden daha zekiyim. Matematik dersi en sevdiğim, ama seçmeli müzik dersine benden on dakika büyük ağabeyim tarafından zorla sürüklendim. Kullandığım herhangi bir enstrüman yok. Önerilere açığım." Genç kız sevinçle doldu bu iki çocuk sayesinde. O kadar içtendi ki konuşmaları, anladı hiçte korktuğu gibi geçmeyecekti stajı. "Teşekkürler Armağan. Hasret Dilova" dedi bu kez.

"Hasret Dilova, on yedi yaşındayım. Şey... Kaval çalıyorum." Bu tatlı şiveli sese farklı bir tını sahipti. Bir parça da çekingenlik. "Kaval mı? Hımm yakın bir zaman da sen de istersen eğer kemanım ve ben seninle güzel bir düet yapalım mı? Kaval ve klarnet benim en çok sevdiğim enstrüman ama ne yazık ki nefesimi tam ayarlayamıyorum."

Gülcihan (BİTTİ)Onde histórias criam vida. Descubra agora