Tutkulu Öfke

1.7K 186 90
                                    

İyi Okumalar...

*******

Sonunda o ibne ile el ele adım atan kadınla burun kanatları genişledi, başının üzerinden hayali dumanlar çıktı dişlerini sımsıkı kenetlerken. Kadını şöyle bir süzdü, o uzun endamını örten bebe mavisi tuvalet çok yakışmıştı doğrusu ama şimdi gözü bu detaylara takılmıyordu. Oğlunu kucağına alıp insanları yaracasına ikiliye yaklaştı. Bir parça alay kokan bir gülümseme ile baktı Yıldırım, Gülcihan'ın yanındaki adama ve "Bu nikah kıyılmaz memur bey!" diye bağırdı bir yeşilçam filmi edasında. Sağ tarafında duyduğu kıkırdama ile o yöne döndü genç adam ve eli dudaklarını gizleyen Kerim'le göz göze geldi. Sol kaşı tehditkârca havalandı 'sıkıysa itiraz et!' der gibi.

Gülcihan ise öfkeyle insanları süzen adam yerine, onun kucağındaki meleğe bakıyordu. Allah'ım öyle sevimli ve güzel bir çocuktu ki oğlu, gözleri buğulandı. Sonunda kendine geldiğinde adamın ne saçmaladığını anladı. "Ne nikahı be, nişan bu nişan!" dedi adama, en önemli konu buymuş gibi.

"Olsun, nişanın ardından nikâh gelmez mi, ben önlemimi önceden alıyorum sevgilim."

"Peki öyle olsun, neden kıyılamazmış bu nikah?"

"Çünkü sen zaten evlisin güzelim."

"Ne?"

"Öyle işte, benimle evlisin." Çelik rengi gözlerinde Çağatay'a bakarken öldürücü bir üstünlük akıyordu. "Hem sen utanmıyor musun beni bir çocukla ortada bırakıp ibnenin biriyle evlenmeye? Bu nikah kıyılamaz!" diye tekrar ederken dolgun, sigaradan derin izler taşıyan dudaklarında sevimli bir gülücük oluştu, çünkü şimdi diğer yarısının gözlerine bakıyordu.

Kerim artık kahkahasını bastıramayınca sessizliğin hüküm sürdüğü bahçede yankılandı sesi. Yanında kendisini dürten kardeşine, "Romantik komediye bayılırım oğlum!" dedi genç adam. Ardından sesini duyurmak istercesine "Lan bu işte bir yanlışlık var gibi geliyor bana. Normalde Yıldırım'ın olması gereken konumda bir kadın olması gerekiyordu, ablamın olması gereken yerde de bir erkek ahahahahah!" diye haykırdı.

"Kerim sus lan!" dese de Kerem, o da kendisini tutamadı ve kahkahayı koyverdi. "Yıldırım, yere çök ve dizlerini döv lan! 'A dostlaaarrr; bu adam, ay pardon bu kadın bana neler etti neleeer!' diyerek gir söze!" Damla artık utançla arkasını döndü ama gizlice o da gülümsedi olanlara, yanında öfkeden burnundan soluyan kocasını tutmakta zorlanıncaya kadar.

"Ne evlisi? Ne diyorsun sen Yıldırım?" Yıldırım kucağındaki oğlunu Davut'a verdi ve ceketinin iç cebinden çıkardığı evlilik cüzdanını kaldırdı havaya önce. "Aha bu kanıtlı, evraklı evlilik karıcığım. Sen benimle evlisin Gülcihan ve şimdi doğruca evimize gidiyoruz, bu saçmalıkta artık sona eriyor." Gülcihan önce havaya kalkan, ardından kendisine uzatılan nikah defterini eline aldığında şaşkındı. "Bunu yapmadım de Yıldırım yoksa öldürürüm seni!"

Yıldırım ise bambaşka bir şeyi fark etmişti. Elinden, kadın tarafından alınan nikah cüzdanına baktı şaşkınca. Çatılı kaşlarını kaldırdı ve "Görüyorsun sen!" dedi, usulca. "A...ama ne zaman Gülcihan?" Gülcihan söze giremeden, Çağatay atıldı ileri. Ah planları hiçte düşlediği gibi gitmiyordu adamın, nereden çıkmıştı şimdi bu evlilik. "İki ay kadar önce ameliyat oldu Gülcihan, yanında sadece ben vardım" derken ezici bir üstünlükle bakan şimdi oydu.

Gülcihan (BİTTİ)Where stories live. Discover now