Zor Teklif

1K 151 10
                                    


Gülcihan gözlerini zorlukla araladığında midesinden yükselen safrayı durduramayınca yan tarafına döndü ve içinde olan ne varsa öğürerek çıkardı. Aklı karmakarışıktı, neredeydi? Yıldırım'a ne olmuştu? Ahh Atlas Efe ağlıyordu en son hatırladığında.

"Kızım?" bu... annesinin sesi! Baş dönmesini engelleyebilmek için gözlerini sımsıkı kapadı genç kadın. Kulakları uğulduyor, gözlerini açmaya korkuyordu. "Gülcihan iyi misin bebeğim? Koş Gülcihan, arkana bakma sakın meleğim koş!" Annesi yine seslendiğinde gözlerini açmak için cesaret edebildi Gülcihan. Çevresine baktığında görebildiği sadece sarı çıplak ampulle aydınlatılmış boş bir yerdi. Küçük bir balıkçı kulübesine benziyordu burası. Kollarını çekiştirdi bileklerini acıtan urgandan ama yapamadı bir türlü. En son ne olduğunu hatırlamaya çalışsa da sadece annesinin sesi yankılanıyordu zihninde.

Koşması, kaçması için çırpınan annesinin feryatlarını anımsadığında usulca "Anne, annem" diye fısıldadı gözlerinden damla damla yaş akarken. Gelinliğinin üzerinde ki kızıl kan damlaları ile tedirginliği daha da arttı. Elini karnına götürmek, bebeğinin iyi olduğundan emin olmak istiyordu ama ne kadar uğraşırsa canı o denli yanıyordu. "Kimse yok mu?!" bağırdığını düşündü ama sesi bir fısıltıdan ibaretti sadece. Yine "Yardım edin, kimse yok mu?" dediğinde tahta kapı gıcırdayarak aralandı bu kez.

İçeri giren adamın mavi gözlerine nefretle baktı. "Selam Gülcihan? Nasılsın?" alay edercesine sorulan soru ile derince nefes aldı genç kadın. "Yıldırım seni öldürecek bu sefer."

"Çokta umurumda değil. Yeter ki baban olacak o şerefsiz herif gebersin."

"Babama bir şey olursa Yıldırım'dan önce ben öldürürüm seni Çetin! Annem nerede? Ona ne yaptınız?" adamın yüzünde şaşkınlık gördüğünde onunda bazı şeylerden haberdar olmadığını anladı kadın.

Hayır bir oyun vardı bu işte çünkü Çetin'in planlarında Damla hanım yoktu ki. "Damla hanımdan haberim yok, benim ilgi alanım sen ve baban."

"Annem nerede?!"

"Bilmiyorum dedim Gülcihan." Kolundaki saate baktı Çetin, Yıldırım'ın sadece iki saati kaldığını gördü. "Çetin arabada Atlas Efe'de vardı, lütfen oğlumdan bir haber ver!" Çetin her yeni duyduğu ile daha çok öfkeleniyordu. Kanından olana zarar vermezdi, vermek isteyene de müsaade etmezdi. Başı ile onayladıktan sonra dışarı çıktı ve diğer adamı aradı.

"Yeğenim nerede şerefsiz! Ona bir zarar verirsen..."

"Eee...? Ne yaparsın Çetin? Beni kardeşine mi şikâyet edersin?"

"Hayır, Gülcihan'ı gözümü kırpmadan öldürürüm. Afran veya ailesine ne yaparsan yap umurumda değil ama Atlas Efe'ye zarar verirsen eğer yemin ederim öldürürüm o kızı." Çetin karşıdan gelen cevapsızlıkla rahatladı. "Hemen onu bırak piç kurusu!"

"Gülcihan'a zarar veremezsin, kardeşin seni öldürür."

"Herkes neden sürekli beni böyle tehdit ediyor anlamıyorum? Sonuçta demirden korksak trene binmezdik değil mi?"

"Tamam neyse ne, çocuğu gönderirim şimdi." Çetin güvenmiyordu bu adama, aslında Çetin kimselere güvenmemeyi çocuk yaşta öğrenmişti. Yıldırım'a meydan okumaya cesaret eden küçük beyinli adamın yanına gizlice yerleştirdiği kendi adamını aradı. "Neden Atlas Efe'nin orada olduğunu söylemedin bana aptal herif?" küçük çocuğun adı geçtiği ilk andan beri öfkesi gittikçe artan Çetin, bu işin sonunda bu herifi de geberteceğine yemin etti içinden.

"Ağabey zamanım olmadı."

"Zamanın olacak Levent, bana ne olursa olsun haber vermek için gerekirse zaman yaratacaksın. Şimdi Atlas Efe'yi sağ salim eve gönderdiklerinden emin ol. Yıldırım benden önce gelirse eğer kolla onu tamam mı?"

Gülcihan (BİTTİ)Where stories live. Discover now