"Benim kaybedecek hiçbir şeyim yok."

7.8K 701 62
                                    

Bundan yıllar yıllar önce ya da şuan bulunduğum zamanı ele alırsak bundan yıllar yıllar sonra Maurice Dirac isimli fizikçi çılgınca bir keşif yapacaktı. Hesaplamalarına göre elektronları betimlemek için kullandığı iki nitelik başka bir şeyi daha niteliyordu. Bu 'şeyin' elektrondan tek farkı pozitif yüklü olmasıydı. Önce bulduğu şeyin farklı bir parçacık olduğuna inanmadı bir proton olduğunu düşündü ama protonlar elektrondan kat kat büyüktü bu parçacık ise elektronun tamamen aynısıydı. Yükü dışında, yani tıpkı bir aynadan yansıması gibi. Yıllar içinde sadece elektronun değil tüm parçacıkların tam zıttı parçacıkları olduğu fark edildi ve bu parçacıklara antimadde dendi yani maddenin tam tersi.

Bu buluştan bir süre sonra yine çılgın bir genç fizikçi olan Richard Feynman daha da inanılması güç bir iddiada bulundu. Basitçe anlatmam gerekirse antiparçacıkların zamanda geçmişe gitmiş parçacıklar olduğunu söyledi. Bir parçacık geçmişe yani gittiği yönün tam tersine giderse doğal olarak yükü değişirdi. 

Şuan bana öfkeli bir suratla bakan ve her an ölüm emrimi verebilecek kişiyi izlerken ben bunu düşünüyordum. Nasıl günlerdir aklıma gelmemişti bu? Belki de onu görüp aramızdaki çekimi hissetmem gerekiyordu, bilmiyordum ama şuanda kafamda ampüller yanıyordu: "Artun Emir Han benim antimaddemdi!" Evet biliyorum kulağa saçma ve fantastik geliyordu ama durup dururken geçmişe ışınlanmamdan çok daha mantıklıydı. Tek bilmediğim şey ben neden antimaddeme dönmüştüm? İşte şimdi gerçek bir fizikçi gibi hissetmiştim ölmek umurumda değildi evrenin sırrını çözmüştüm! Ya da ölmek umurumdaydı bir an önce kendi zamanıma gidip bu olayı birilerine anlatmam gerekiyordu. Nelere ön ayak olabileceğimi düşündükçe heyecandan kalbim yerinden çıkacak gibi atıyordu.

Kafamda dönen teorilerimden kollarımın iki adam tarafından tutulmasıyla kurtuldum hemen düşüncelerimden sıyrılıp etrafıma baktım. Mustafa telaşla bana bir şeyler söylüyordu. Odadaki benim dışımdaki tek kadın olan beyaz elbiseli kahverengi dalgalı saçlı güzel kadın bana doğru yürüyordu acaba bu kadın Artun Han'ın eşi miydi? Okuduğum kitapta kimle evli olduğunun net bilinmediği yazılmıştı hatırlamadığım bir isim geçiyordu ama kesin değildi tahminde bulunuluyordu sadece. 

O an gerçeklikten kopmuştum saçma sapan şeyler düşünüyordum. Sonunda kafamı Artun Emir Han'a çevirdiğimde yüzünde ilk kez gördüğüm bir ifade vardı. Korkmuştu. Dediğim şeyden korkmuştu ama belli etmemeye çalışıyordu. Bir şekilde ben de korkmuş hissediyordum. "Sol kanattaki toplantı odama getirin bu kızı." Artun Han gözlerindeki korkuyu silip öfkeyle konuştuğunda yanımdaki iki adamda eğilerek onu onayladı. Sonrası tam bir karmaşa. Mustafa adımı bağırarak bana gelmeye çalışıyordu ama kollarından tuttular. Beyaz elbiseli kadın söylenerek Artun Han'ın peşinden gitti bense bayılmamak için her iki yanımdaki adama sıkıcı tutunuyordum.

Deli gibi atan kalbim her şeyi daha da zorlaştırıyordu. Karanlık bir koridordan geçtik sonra kocaman merdivenlerden çıktık. Bir kapının önüne geldiğimizde kapıdaki muhafızlar bizle hiç konuşmadan büyük bir tokmağı üç kez çaldılar birkaç saniye sonra karşı taraftan da bir tokmak sesi geldi ve kapı açıldı. Geniş bir odaydı burası bir masa arkasında iri bir sandalye ve sandalyede düşünceli bir yüz ifadesiyle oturan Artun Han...Bordo perdelerle örtülü camlardan içeri güneş ışığı gelmiyordu içeride bir sürü mum ve büyük bir kitaplık da vardı. Bir tür kütüphaneye benziyordu.

Artun Han gözleriyle içerdeki muhafızlara çıkmalarını işaret etti sonra hemen yanındaki Yaver diye seslendiği pala bıyıklı gence döndü "Sen de dışarı." Genç adam şaşkınlıkla bir bana bir hükümdara baktı ama karşılık vermeye cesaret edememiş olacak ki başını sallayıp çıktı. Artun Han eliyle masanın diğer tarafındaki sandalyeleri işaret ettiğinde oturmamı istediğini anladım ve yavaş adımlarla sandalyeye ilerledim. 

Aynanın Diğer TarafındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin