"The Neighbourhood Sever Misin?"

3.8K 371 316
                                    


Bu bölümü yazarken o kadar yoruldum ki! Lütfen YORUM yapın! İyi okumalar.

Üzerimdeki eteği bir kez daha kıvırıp aynadaki görüntüme baktım. Hala istediğim boyda değildi. Annem seneye de giyersin diye diye yine bana en büyük kıyafetleri aldırmıştı ve okul eteğim dizlerimin bir karış altındaydı. Bu yüzden her sabah lacivert-bordo eteği katlamak zorunda kalıyordum. "Eylem, indir şu eteği azıcık." Sinirle Emir'e döndüm. "Sana mı soracağım ya nasıl giyeceğimi?" uzun çocuk gözlerini devirip ilerlediğinde peşinden gittim. "Ödevi yaptın mı?" sorduğu soruyla bir düşündüm. Ödev neydi ki? "Sorduğum kişiye bak, tabii ki yapmadın!"

Emir'e dil çıkarıp arkadaki sırama ilerledim. O ise sınıf başkanı olduğu için sınıf defterini almaya gitti. Lacivert kapüşonlumu kafama geçirip sıraya yattım ve uyuklamaya başladım. Ne kadar süre uyudum bilmiyorum ama birinin yanağıma dokunmasıyla yerimden sıçradım. Dokunan kişinin Emir olduğunu görünce derin bir nefes aldım. "Ne oluyor ya?" uykulu sesime gülümsedi. "Edebiyatçı gelmeyecekmiş ders boş." Sevinçle yüzüne bakarak yerimden fırladım. "Oha, hadi kantine inelim." Ben tam ilerleyecekken kapüşonumdan tutup sırama geri oturttu. "Fizik ödevini yapacağız yok kantin falan." Somurtarak suratına baktım. Sınıfta kimse kalmamıştı ancak fizikçimizi düşününce ödevi yapmazsak iyi bir azar yiyeceğimizi de biliyordum. O yüzden paşa paşa yapacaktık bu ödevi.

Emir fizikte çok da iyi olmadığı için genelde soruları ben çözüyordum o da defterini geçiriyordu. Ben bi ara ödeve iyice dalmışken onun telefona bakıp gülümsediğini gördüm. "Kimle mesajlaşıyorsun bakayım sen?" telaşla bana döndü. "Sana ne ya!" telefonu gizleme çabasına sadece gülümsedim. "Sanki bilmiyorum Eray'la mesajlaştığını. Alt tarafı birkaç saattir görmüyorsunuz birbirinizi ya azıcık ayrı kalın Allah aşkına." Sinirle suratıma baktı. "Dön önüne Eylem." Başımı iki yana sallayıp ödevime döndüğüm sırada sınıfın kapısı açıldı. İçeri giren Mustafa'yı görünce neden burada olduğunu anlamayarak yüzüne baktım. "Senin dersin yok mu?" omuz silkti. "Kahve getirdim sana, ders yaparken içersin." Masumca gülümseyip elindeki kahveyi sırama koydu. "İyi de senin dersin yok mu?" gözlerini devirdi Emir. "Yani elimdeki telefona, şuanda bulunduğumuz ortama ve rüyanın saçmalığına takılmayıp Mustafa'nın derse girmemesine mi takıldın Eylem?" anlamaz gözlerle iki gence bakarken Mustafa eliyle yanağımı okşadı ve fısıldadı "Uyan!"

Yanağıma dokunduğu an yattığım yerden fırladım. "Noluyor ya?" tam aralayamadığım gözlerle yatağımın köşesinde eğilmiş bana bakan Mustafa ile göz göze geldim. "Senin dersin yok mu?" boğuk çıkan sesime anlamaz gözlerle baktın. "Ne dersi?" gözlerimi ovuşturup etrafıma baktım ve 17.yüzyıldaki bir sarayda, bana verilen odada olduğumu fark ettim. Her zamanki gibi rüyamda zamanlar birbirine girmişti. Neredeyse her akşam böyle saçma rüyalar görüyordum.

"İyi misin Eylem? Kötü bir düş mü gördün?" bir süre daha boş boş yüzüne baktıktan sonra kaşlarımı çattım. "Git Çağlayan Beyine sor ne görmüş rüyasında. Malum benim yerime onunla buluşmayı tercih ettin. İlişkiniz ilerledi mi bari?" gülmemek için dudaklarını ısırdı ve yatağımın ucuna oturdu. Avcunu yanağıma dayayıp okşadı. "Biraz uzadı işlerimiz. Yol da beklediğimden uzundu." İnanamaz gibi baktım yüzüne. "Ya adamın abisi taa İspanya'dan gelecek iki güne sen üç adım öteden mi gelemedin?" elimi tutup üzerine bir öpücük kondurdu. Beni de omuzlarımda ittirip yatağa uzandı. "Eylem o kadar yoruldum ki. Her şey ülkemiz ve bizim için iyi olsun diye uğraşıyorum. Az kaldı bugünler de bitecek. Çağlayanlar ikna oldular bizim tarafımızda olacaklar. Alfonso'nun abisi işi de hallolunca o da kendi memleketine gidip bizi rahat bırakacak. Artun Han'a da güveniyorum ben zaten bu savaşı kazanacak. Sonra ben ve sen hep mutlu olacağız. Her gün yasemin ağacının altında oturup şarkılar söyleyeceğiz."

Aynanın Diğer TarafındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin