Sekizinci gün. Bugün sekizinci gündü. Evimden, yurdumdan, kendi zamanımdan uzakta olduğum sekizinci gün. Bazen hala acaba bir sosyal deneyin içinde miyim diye düşünüyordum yalan değil. Ama etrafıma baktığım an gerçekten zamanda geriye gittiğimi fark ediyordum. Çünkü hiç kimse bu kadar muazzam bir sistem inşa edemezdi.
Etrafımdaki her detay ben 1600 yılındanım diye bağırıyordu. Ayrıca hayal falan gördüğümü de zannetmiyordum. Ben hiçbir zaman hayal dünyası çok geniş biri olmamıştım yani bu etrafımdaki şeyleri kafamda kurmuş olamazdım. Kanlı canlı geçmişteydim işte. Hem de kutsal bir görevi yapmak için buradaydım. Koskoca hükümdarı kurtaracaktım ben nasıl olacaksa artık. Kim yazmıştı bu kaderi bilmiyordum ama bana benden çok güvendiği kesindi çünkü azıcık bile benle vakit geçirmiş herkes geçmişte birkaç günü çıkaramayacağımı bilirdi gerçi öyle olmamıştı dedim ya bugün 8. gündü belki bununla biraz gurur duyabilirdim. "Hey baksanıza hala hayattayım, ölmedim!" Ölmemekle de kalmamıştım bugün resmen 17.yüzyıldaki bir festivale katılacaktım.
Hakkı Dede'nin anlattığına göre her yıl bu zamanlar havaların güzelleşmesini kutlamak için şehirde şenlikler yapılır, yemekler dağıtılır insanlar eğlenirmiş. Ayrıca hükümdar her yıl bu şenlikte dünyanın her yerinden gelen müzisyenleri sarayında ağırlar küçük bir yarışma düzenler onları ödüllendirirmiş. Artun Han'ın müziğe düşkünlüğünü okuduğum kitaptan hatırlıyordum kendisiyle tanışabilmek için bu müzik festivali inanılmaz bir fırsattı. Mustafa'ya benim de sesimin güzel olduğunu ve katılmak istediğimi söylemiştim ancak kadınların katılma izni yok demişti. Zaten ne bekliyorduysam. Artık başka bir bahane bulacaktım saraya girmek için.
Bir an önce oraya girmenin bir yolunu bulmalı Artun Han'ın kafasına Kelebek Konağı fikrini sokmalıydım. Bir şekilde bana güvenebilirse sözümü dinlerdi ama bu plan nereden tutsam elimde kalıyordu. Bir kere okuduklarımı ve duyduklarımı düşünürsek Artun Han çok sert bir hükümdardı beni ciddiye alması ya da bana güvenmesi çok zordu. Benim gibi gevşek birinin nasıl yansıması bu adam olabilirdi asla anlamıyordum. Ayrıca her yer Artun Emir Han'ı öldürmek için tutulmuş kiralık katillerle doluydu adam sır gibi saklanıyordu.
Rukiye'nin dediğine göre Artun Han'ı bu saklanma işi çok sinirlendiriyormuş ve etrafındakileri dinlemeden sık sık halkın arasına karışıp ortalığı kontrol edermiş ama çok az kişi onu görme şerefine sahip olduğu için halk anlamazmış bile aralarında gezen hükümdarı. Son olarak en büyük problemlerimden biri de kadınların insan yerine konulmadığı bir zamanda yaşamamdı. Basit bir yarışmaya bile katılamazken nasıl tanışacaktım bu adamla? Yine de bunları sonra düşünecek bugün eğlenecektim. Hangi zamanda olduğum önemli değildi ben parti kızıydım partinin tadını en çok ben çıkarırdım.
Rukiye sabah erkenden abisiyle beraber bizim eve gelmişti. Artık buraya bizim ev diyordum sonuçta kovulmadığım sürece burada yaşamak zorundaydım Hakkı Dede zaten beni ilk günden beri kızı yerine koymuştu. Artık Mustafa da bana eskisi kadar kötü davranmadığına göre tüm arsızlığımla burayı gidene kadar benimseyebilirdim.
"Zeynep hadi be hazır değil misin daha?" Mustafa'nın sesiyle son kez üzerimdekileri düzelttim. Bana Rukiye'nin yanında Zeynep diye seslenmeleri hafiften sinirimi bozmaya başlamıştı ne olurdu gerçek adımı bilse? Yine de şimdilik sorun çıkarmıyordum.
Şenlikte giymem için Rukiye bana yeni bir kıyafet getirmişti bedenlerimiz neredeyse aynıydı sadece o benden birkaç santim uzundu. Kabarık işlemeli kırmızı bir etek üstüne beyaz balon kollu gömlek ve son olarak yeşilli kırmızılı bir cepken. Tabii ki yine beyaz baş örtümü de salaş bir şekilde arkadan bağlayıp saçlarımı önüme düşürmüştüm. Bu halimle liseler arası folklor yarışmasına katılıp çayda çıra oynayacak gibi gözüküyordum ama yapacak bir şey yoktu. İnsanlar neden böyle kat kat giyiniyordu hiç anlamıyordum ben bir tişörtü giymeye bile erinirdim.
Sonunda hazır olup dışarı çıktığımda Mustafa, Rukiye ve adının Yakup olduğunu öğrendiğim Rukiye'nin abisi beni bekliyordu. Mustafa'nın söylenmeleri benimse ona karşılık verip didişmemizle beraber dışarı çıktık. Diğer iki gençten ses çıkmıyordu. Rukiye'nin üzerindeki kıyafet çok güzeldi ve bir peri kızı gibi gözüküyordu Mustafa şanslı çocuktu.
Yakup denen çocuksa benim yaşıma yakın duruyordu. Rukiye gibi mavi gözleri ve sarı saçlarıyla yakışıklı çocuktu ancak pek konuşmuyordu direkt gözlerimin içine bile bakmamıştı hiç. Birkaç kere soru sormuştum ama tek kelimelik cevaplarla beni geçiştirmişti. Mustafa ve Rukiye de asla iletişim kurmuyorlardı nişanlı değil iki yabancı gibilerdi. Mustafa arada benimle konuşuyordu nişanlısına hiç yüz vermiyordu. Kızın morali bozulmuş yüzü iyice düşmüştü. Benim de sinirlerim gerilmişti Onun nişanlısı ben değildim Rukiye'ydi. Her ne kadar bu evlilik işinin onun isteği olmadığını bilsem de Rukiye'de de suç yoktu ki!
Adımlarımı yavaşlatıp Rukiye'nin koluna girdim erkeklerin arkasında kalmıştık. "Mustafa'ya mı moralin bozuldu senin?" Direkt konuya girmeme şaşırmış şekilde yüzüme baktı. Açıkçası kız bana gayet dostane davranıyordu yaşının da küçük olması nedeniyle ablası saymıştım kendimi ve buradan gidene kadar mutlu olması için her şeyi yapacaktım. Bir süre cevap vermedikten sonra fısıltıya yakın sesiyle konuştu. "Beni yok sayıyor. Ben ona ne yaptım ki?" Sesindeki acınası ton kalbimi paramparça etmişi. Güzel kızım hala kendinde suç arıyordu. Onu zorla bir malmış gibi hiç fikrini sormadan on altısında nişanlayan anasında babasındaydı suç. Biraz da Mustafa'da vardı tabii ama kesinlikle suç bu güzeller güzeli masum kızda değildi.
"Kuzum sen hiçbir şey yapmadın. Erkekler böyledir niye kendini üzüyorsun?" Yine şaşkınlıkla bana baktı. "Sen çok erkekle konuştun mu?" sorusuna kahkaha atmamak için dudaklarımı ısırdım. Konuşmak mı ah yavrum keşke sadece konuşsaydım. "Bak Rukiye if I want a man, then I'mma get a man but it's never my priority demiş Meghan Trainor. Yani önceliğim erkekler değil ama istersem istediğim erkeği de alırım. Sen de alabilirsin sadece az cesur ol Mustafa'yı gerçekten seviyorsan al karşına konuş be neyinden çekiniyorsun. Zaten nişanlısınız gören de sanacak lise platoniğin!"
Kız al al olmuş yanaklarıyla başını önüne eğdi dediklerimin yarısını anlamamıştı muhtemelen. Daha bu konuşmadan utanıyorsa işi zordu. Aslında Mustafa'nın sadece benle ilgileniyor olması egomu yükseltmişti kendi zamanımda olsam Mustafa'yla birkaç hafta takılmadan asla peşini bırakmazdım ama şartlar uygun değildi ayrıca çocuk nişanlıydı her şeyi geçtim dünyanın en gıcık kişisi falandı. Kafamdaki saçma düşünceleri savurup bir karar verdim ikilinin arasını yapmaya çalışacaktım. Rukiye kolay olan taraftı Mustafa biraz zor görünüyordu ama kendimi ona borçlu hissettiğim için bu iyiliği yapabilirdim. Benim elimden hiç kaçar mıydı? Resmen bir flört ustasıydım. Hemen bugün işe başlayacaktım.
SELAAAM. Bölüm çok havada kaldı aslında daha uzun olacaktı ama malum vize haftası hiç vakit bulamıyorum :( sizi de daha fazla bekletmemek için en azından yarısını atayım dedim. Güzel günler💙
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynanın Diğer Tarafındakiler
Historical FictionÜniversite öğrencisi Eylem; bol bol gezmeyi, kahkahalarla gülmeyi ve kelebekleri fazlasıyla severken, kitaplardan, yalnızlıktan ve ciddi olan her konudan nefret ederdi. Tarih bölümü öğrencisi olan erkek arkadaşının ısrarıyla bir 17.yüzyıl hükümdarın...