"Senden çok hoşlanıyorum!"

4.8K 439 163
                                    


medyayı dinleyelim :) soraya ksontini & mark kelly - under the jasmine tree

Günler çok hızlı akıyordu. Hızlıydı hızlı olmasına ancak fırtına öncesi sessizlik misali her günüm diğerinden daha boştu. Buğra Şah'ın malum yemekteki korkunç planı ve benim Elanor'u öldürmemim üzerinden neredeyse elli gün geçmişti. Yani tam 6 aydır geçmişteydim. İlk haftayı bile çıkaracağımı düşünmezken ben tam yarım yılımı 1682 yılında geçirmiştim. Daha ne kadar burada kalacağımı bilemesem de artık çok da takmıyordum. Her şeye rağmen mutluydum.

Eylül ayındaydık yavaş yavaş yaz bitiyordu. Haftada birkaç gün ben, Rukiye ve Eftelya sarayın bahçelerinden birinde oturur muhabbet eder Aybüke'yi severdik. Artun Han'ın elinden zar zor kurtardığım minik kıza Aybüke ismini vermiştik. Alp Han'ın fikriydi. Ben daha önce hiç bir bebekle bu kadar yakın temas kurmak zorunda kalmamıştım. Bebekleri sevmezdim. Baş ağrıtıcı aptal canlılar gibi gelirdi. Ama Aybüke bambaşkaydı. Kocaman kahverengi gözleriyle bana bakışları, duyduğu seslere verdiği ani tepkileri, karnı acıkınca mızmızlanışları, minik elleriyle parmağım tutuşu...Her şeyiyle dünyanın en tatlı bebeğiydi.

Ona daha çok Eftelya bakıyordu çünkü Eftelya'nın annelik tecrübesi vardı. Onunla Aybüke sayesinde yakınlaşmış sonra da hikayesini öğrenmiştim. Henüz 14 yaşındayken bir adamla evlendirilen Eftelya'nın kocası genç yaşında ölmüş. Eftelya kucağında oğluyla bir başına kalmış Bir gün evlerinin yakınlarında bir adam bulmuş. Adam yaralıymış ve saçma sapan konuşuyormuş. Eftelya şifacı olan annesinden öğrendiği tekniklerle adamı iyileştirmiş. Birkaç gün sonra evlerine gelen Uluğoğulları devletinin askerleriyle şok olmuş Eftelya, çünkü yanlış bir şey yapmamış hiç. Ama olay düşündüğünden başkaymış. Evine aldığı yaralı adam Artun Han'ın abisi Akman Cihan Han'mış.

Artun Han teşekkür mahiyetinde Eftelya'yı sarayına almış onu sefil hayatından kurtarmış. Zamanla aralarındaki ilişkinin boyutu da değişmiş. Adeta arkadaş olmuşlar. Artun Han, Efteya'nın zekasından çok etkilenmiş. Başlarda Eray Paşa ile de arası iyiymiş. Hatta Eray Paşa'ya bildiği hekimlik bilgisinin temelini Eftelya öğretmiş. Sonrasında büyük felaket dediği olay gerçekleşmiş. Eftelya çocuğunu bir salgın hastalıktan kaybetmiş. Eray Paşa ile araları açılmış. Genç adam Artun Han'ın karşısına çıkıp ya ben ya Eftelya demiş. –açıkçası Eray Paşa böyle bir şey isteyecek biri değildi. Muhtemelen Eftelya'nın bana anlatmadığı şeyler dönmüştü.- Artun Han da Eray Paşa'yı seçmiş. Böylelikle kadın haremdeki inzivasına çekilmişti. Aybüke'nin hayatımıza girmesiyle sarayda dolaşmaya başlamıştı. Ben bu durumdan memnundum. Gayet iyi bir arkadaştı.

"Sonra bana Alp Han dedi ki sence ışığın hızı ölçülebilir mi?" Rukiye ve Alp Han'ın flört hikayelerini dinlemek bu ara favori aktivitemdi. "Eee sen ne dedin?" diye sordum kahkahalarla. Sinirle yattığı yerden kalktı Rukiye. "Ne diyeceğim yanımızda duran muma baktım ışığın hızı hiç de ölçülebilecek gibi değildi. Ama beni salak sanmasın diye istersen ölçmeye çalışalım dedim. Şimdi heyecanla benle deney yapmayı bekliyor. Ya Eylem Sultan ben ne anlarım ışıktan." Kahkahalarım artınca elimdeki bebeği Eftelya'ya verip biraz daha güldüm. "Ay bu Alp Han beni öldürecek. Neyse endişelenme ben ona anlatacağım ışığın hızını."

Biraz daha boş muhabbet döndürdükten sonra Aybüke'yi alıp saraya girdim. Tatlı kızımla vakit geçirmek istiyordum. Aybüke'ye Artun Han hariç hepimiz çok düşkündük bebek kucaktan kucağa geziyordu adeta. Ben bakmasam Eftelya ya da Rukiye bakardı biz bakamasak boş oldukça Mustafa ve Alp han ilgileniyordu. Hatta şaşırtıcı bir şekilde Eray Paşa bile çok seviyordu Aybüke'yi. Sadece Artun Han uzaktı kızıma. Nedenini anlıyordum. Ona baktığında kendinden nefret ediyor küçücük bir bebeği öldürmeyi düşünecek kadar korkunç bir insan olması canını sıkıyordu. Ama aralarını düzeltecektim. Artun Han da bebek Aybüke'yi sevecekti bir gün.

Aynanın Diğer TarafındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin