"Üç büyüktür bir."

5.6K 519 85
                                    

Kendiliğinden simetri kırılması; Yoichiro Nambu isimli fizikçi tarafından tanımlanmış sıra dışı bir olay. İlk duyduğumdan beri kafamda türlü tilkiler döndüren, parçacık fiziğinin kuramlarından birisi. Size bu olayı bizzat Yoichiro'nun örneğiyle açıklayım. Bir pipet düşünün pipet düz, simetrik ve silindir şeklinde. Bir ucunu sert bir zemine dayayın ve üst tarafından bastırın. Pipet bir yöne bükülür peki büküldüğü yönü ne belirler? Tanrı mı? Eğer bir fizikçiyseniz hayır, Tanrı karar veri deyip çıkamazsınız işin içinden. Tamamıyla rastgele bükülür ve her bastırdığınızda başka bir yöne eğilir. Yani simetri kendiliğinden kırılır.

Tarihte hiç bilmediğim olaylara müdahale ederken bir tür kendiliğinden simetri kırılması yaşayan pipet gibi hissediyordum kendimi. Bir şeyler yaşanacaktı, birileri Artun Han'ı tehdit ediyordu, birileri ortalığı karıştırmıştı, birileri Eray Paşa'yı yok etmek istiyordu ve her şeyi çözmek zorunda olan silindir, düz pipet bendim. Olay ben nereye çekersem oraya gidecekti işin kötüsü çekeceğim yönü bilmememdi. Tamamen rastgele bir şekilde kırılacaktık. Tek dileğim paramparça olmamaktı.

Eray Paşa'nın odasında pencere kenarında oturuyorduk dördümüz. Dünyanın en saçma en rastgele dörtlüsüydük belki de. Herkes aynı şeyi düşünse de başka dertlerin pençesindeydi. Ben nasıl Artun Han'ı ve Eray Paşa'yı koruyacağımı düşünüyordum, Artun Han muhtemelen hala Canpare'nin kırıklarını onarmaya çalışıyor bir yandan da Eray Paşa için endişeleniyordu. Eray Paşa dümdüz bir ifadeyle dışarıyı seyrediyordu ne düşündüğü hakkında bir fikrim yoktu. Mustafa ise arada bana bakıyor arada iç çekiyordu. Beni bu karmaşadan kurtarmak istiyordu istemesine ama Artun Emir Han'ın tavırlarından da etkilenmişti onun gerçekten ülkelerinin tek şansı olduğunu anlayacak kadar zeki bir çocuktu. Bir kez daha oflayıp başımı eğdim. Normalde bu grubun neşesinin ben olmam gerekirdi ama düşündükçe batıyordum. Belki eski mutlu Eylem'in sırrı hiç düşünmemesiydi.

Kısa süreli bir sessizlikten sonra Eray Paşa konuştu "Ölüm tehditi alan benim ama siz karaları bağladınız. Biraz kendinize gelsenize haydi. Eylem saçmala bir şeyler yap sen bu değilsin!" Aynen öyleydi ben bu değildim. Hızla ayağa kalktım. "Haklısın vallahi içim şişti bu ne! Mühür bizde, Eray Paşa bizde, taht bizde ne üzülüp duruyoruz ya? İhanet edenin canı cehenneme sonunda kazanan biz olacağız onlar da sadece ağlayarak Artun Han'a yalvaracak." 

 Eray Paşa bana minik bir gülüş sunarken diğerleri hala beni takmıyordu. "Heyyy size diyorum! Ben gereksiz heyecanlanan umut veren bir insan değilim azıcık bile tanıyamadınız mı? Bu işi çözeceğiz dediysem çözeceğiz!" Artun Han iç çekti ve üzgün gözlerini bana çevirdi. Böyle bakmasından nefret ediyorum. "Peki ne yapacağız?" Mustafa'nın klasik sorusuna ben göz devirirken Eray Paşa benim yerime konuştu "Senin bu hayattaki tek işlevin birilerini yumruklayıp sonra da ne yapacağız diye sormak mı kilercibaşı?" gözlerimi kısıp Eray Paşa'ya baktım "Kilercibaşı ne be?" Sorum cevaplanmadı ben de gözlerimi devirmekle yetindim.

"Peki...Eylem haklı. Mühür hala bende Eray Paşa da hala yanımda. Her ne kadar kendisi beni bugün çok zorlasa da başına bir şey gelmemesi için her şeyi yapacağız." Kurduğu cümleyle Eray Paşa'nın yüzü düştü. Artun Han, kardeşinin yaptıklarını kendisine söylemediği için Eray Paşa'ya kızgındı. Onunla empati kuracak bir psikolojide de değildi. Ben Eray Paşa'nın zekice davrandığını düşünüyordum kesinlikle Artun Han hemen her şeyin söylenmesi gereken biri değildi. Eray Paşa da en az benim kadar iyi tanıyordu sonuçta onu.

Ortamdaki gerginliği almak için neşeyle konuşmaya devam ettim. "Peki Canpare'nin Buğra Şah hakkında konuşmak istememesine ne diyorsunuz? Bu işin içinde olabilir mi sizce?" Artun Emir Han gözlerini devirip oturduğu yerden kalktı ve tam karşımdaki duvara yaslandı "Saçmalık. Ona güveniyorum böyle oyunlara gelmez. Kardeşim gibidir." Bu ülkedeki herkes neden aptaldı? 

Aynanın Diğer TarafındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin