"Benim kardeşim, güzel kardeşim."

4K 389 78
                                    


Selam, öncelikle bölüm geciktiği için üzgünüm maalesef bazen yazılmayınca yazılamıyor başka bahanem yok...

Yeni kapağımız nasıllll? Defne_Badem çok teşekkürler bu güzel kapak için 💙 kapak yapıp gönderen okuyucularım beni çok mutlu ediyor, o kadar yeteneklisiniz ki hepsini muhakkak sırayla kullanmak istiyorum.

Her neyse iyi okumalar lütfen yorum yapıııın!

Schrödinger'in meşhur kedisi, kuantum fiziğinin büyük paradoksu. Bir minik kedi, bir tabanca ve bir de foton kaynağı düşünelim. Tatlı, hayali kedi tam karşımızda. Fotona duyarlı tabanca tetiğine bir foton çarpar, tabanca ateşlenir, kurşun kediye çarpar ve kedi ölür. Buraya kadar her şey normal. Ancak kuantum fiziği düşündüğümüzden daha karışık. Her foton olasılıklarla doludur. Yani foton tetiğe hem çarpar hem çarpmaz. Bunun bilimsel dayanağını size açıklamam saatler sürer ama bilimin kabul ettiği budur. İnsan aklı her ne kadar tam olarak bu olayı anlayamasa da malum foton hem tetiğe çarptı hem de çarpmadı. Peki kediye ne oldu? Öldü mü yoksa yaşıyor mu? Bunu nereden bilebiliriz?

Cevap basit; bilemeyiz. Bazı bilim insanları kedinin hem yaşadığını hem öldüğünü söyler. Yani gerçeklik katmanlıdır. Bu gerçeklikte kedi ölmüş olabilir ancak başka bir gerçeklikte kedi hala tatlı tatlı etrafta dolaşıyor. Bu durumda kedinin suçu nedir? Oturduğum yerde ecel terleri döken benim suçum neyse kedinin suçu da o işte.

Alfonso ile işbirliği yapmak ya da ölmek hangisini seçmeliyim, hangi gerçekliğe geçmeliyim? Her şey benim seçimimle değişecekti. Gözümün önü kararmış, dilim damağım kurumuştu. Zekice davranmak zorundaydım. Ne ölmeyi kabul edebilirdim ne de Artun Han'a ihanet edebilirdim.

"GEL BENİMLE OYNA KOLAYSA PRENS BOZUNTUSU!" Mustafa'nın aramıza giren sesiyle irkildim. Adamın rustik kahve gözleri adeta hipnoz etkisi yaratıyordu. Neden tehlikeli biri olduğunu söylediklerini daha iyi anlamıştım şimdi. Züppe, şımarık bir prensten fazlasıydı. Oyuncuydu, kumarbazdı. Nasıl alt edeceğimi bilmiyordum ama eğlenceli olacağına emindim.

Başını memnuniyetsiz bir şekilde iki yana sallayıp Mustafa'ya döndü. "Çok gürültücüsün. İyi bir oyun arkadaşı olamazsın. Ben Chica Divertida ile oynayacağım." Olaya dahil olmamın vakti geldiğini o an kavradım. Bu adamın yörüngesine girmeyecektim. Oyun mu istiyordu hodri meydan! Karşısında sıradan biri yoktu ben vardım. "Nasıl bir oyunmuş bu?" kendinden emin sesime gülümsedi. "İşte şimdi aynı dili konuşuyoruz." İspanyolca bir şeyler söylediğinde içeri giren askerler Mustafa'ya yöneldi. Ben daha ne olduğunu anlayamadan iki koluna da birer asker girdi. Aniden yerimden fırladım. "Bırakın onu!" kimse beni takmayınca Alfonso'ya döndüm. "Senin oyun arkadaşı olmam için Mustafa'yı rahat bırakman gerek. Ona bir zarar gelirse hiçbir şekilde sana yardım etmem. Hala ölmemiş olduğumu düşünürsek yardımıma ihtiyacın var."

Hiç komik olmayan cümleme bir kahkaha attıktan sonra masadan kırmızı bir elma aldı eline. Beyaz masa örtüsüyle elmayı güzelce silip bir ısırık aldığında öfkeli gözlerle onu izliyordum. "Tamam. O çocuk gidecek Chica Divertida burada kalacak ve benimle oyun oynayacaksın. Oldu mu?" meydan okuyan gözleri rahatsız ediciydi. "Hiçbir yere gitmiyorum. Eylem'i bırak saraya dönsün. Derdin neyse benimle çöz aşağılık herif." Hüzünle Mustafa'ya döndüm. Daha şimdiden sınırı aşmıştı. Benim yerime o oynasa kimse karlı çıkamazdı bu işten. Ben yapmak zorundaydım. O ise dönmeliydi böyle büyük bir şansı tepemezdik. Artun Han'a olanları anlatmalı beni bu lanet yerden kurtarmalılardı. Keşke Mustafa ile sadece beş dakika yalnız konuşup ona aklımdakileri anlatabilseydim.

"Mustafa saraya dön. Oradakilere benim iyi olduğumu ve yakında döneceğimi söyle küçük prens beni öldürmeyecek saçma sapan davranmasınlar." Cümlemi Mustafa'nın yüzüne bakmadan tamamladım çünkü gözlerine baksam ağlardım. Korkuyordum, onun yanımda olması beni rahatlatıyordu ancak şuan benden daha fazla rahatlamaya ihtiyacı olan biri vardı; Artun Han. İyi olduğumu bilmeli ve işime karışmamalıydı. İspanya ile oluşacak herhangi bir kriz durumu her şeyi mahvederdi. Artun Han'ın şuan ne kadar öfkeli olduğunu ancak tahmin edebiliyordum. Alfonso'yu yok etmesi zor olmazdı. Ancak kendi abisi bile Küçük Prens'i öldürmeye cesaret edemiyordu çünkü arkasında büyük bir güç vardı genç adamın. Artun Han ona zarar verdiği an bir çuval incir mahvolur, güç Buğra Şah'a geçerdi.

Aynanın Diğer TarafındakilerHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin