Ünlü fizikçi Stephen Hawking vaktinde demiş ki 'Eğer evrende anti parçacığınızla karşılaşırsanız sakın onunla tokalaşmayın.' Eğlenceli bir dille söylemiş olsa da dediği şey doğruydu. Madde ve anti madde karşılaşırsa ikisi de yok olur ve enerjiye dönüşürler yani olması geren teorikte budur oysa ben Artun Emir Han'la tokalaşmayı bırakın sıkı sıkı sarılmıştım bile ama hala enerjiye falan dönüştüğüm yoktu öylece duruyordum evrenin ortasında. Bu kafamı karıştırıyordu tam her şeyi mantığıma oturttum diyordum işte böyle bir saçmalık çıkıp tüm kurduğum düzeni alt üst ediyordu.
Evrenin kurallarına ihlal ediyordum ama fizik polisi diye bir şey de yoktu ki gelsin "Hop hemşerim bak sen anti maddene yaklaşamazsın bu kurallara aykırı. Ayrıca ışık hızına ulaşmışsın ceza yazıyorum!" desin. Elimi kolumu sallaya sallaya yansımamın hayatını kurtarıyordum kimse de bir şey demiyordu. Fizik polislerini hayal etmek bana kahkaha attırmıştı gülmeyi biraz abartmış olmalıyım ki oturduğu yerde saçma sapan formüller yazan Alp Han Çare başını kaldırıp bana tuhaf tuhaf baktı.
Bu sabah ilk iş onun yanına gelmiştim. İlk önce bana hayatımı böyle pervasızca tehlikeye attığım için çok kızmıştı sonra nasıl ve nerden bu suikastı öğrendiğimi sormuştu. Kaçamak cevaplarla geçiştirmiştim o da fazla zorlamamıştı beni. İçten içe ona anlatamayacağımı biliyordu. Alp Han bir şeyleri hissediyordu. Bana güveniyordu, ben de ona güveniyordum. Evet yeni en iyi arkadaşım daha geçen ay sınavda bu ne salak bir teorem Allah'ın cezası herif diye sövdüğüm Alp Han Çareydi.
Düşüncelerimden sıyrılıp yanına oturdum yine kafayı yemiş gibi birbirine geçmiş sayılar yazıyordu yanında birkaç değişik türden ayna vardı arada uzun uzun onlara bakıp düşünüyordu. Her defasında bir dahinin yanında olduğumu unutuyordum. Tamam Artun Han, Eray Paşa geçmişe dönmek, hayatımdaki aksiyon falan filan çok heyecan vericiydi kabul ediyorum ama hiçbiri beni belki de fizik biliminin en büyük isimlerinden biri olan, gördüğüm en zeki insan Alp Han Çare'yle oturup karşılıklı konuşmak kadar heyecanlandırmıyordu. Üstelik daha on altı, on yedi yaşında bir çocuktu.
"Alp Han'cım canım bebeğim hiç düşünmüyor musun ben böyle yazıyorum yazıyorum da ileride öğrenciler benim bulduğum şeyleri nasıl öğrenecek, nasıl anlayacak diye?" Gülerek dediğim şeye o da gülümsedi. "Yok artık Sultan'ım o kadar büyük ilimciler, hocalar varken benim bulduklarım da neymiş. Hepsi saçmalık."
Bir şeyler ters gitmiş olmalı ki cümlesinin bitirdikten sonra sinirle kalemini bıraktı. Çok şeker bir çocuktu hiç kıyamıyordum. Keşke bir beş dakikalığına onu 2020'ye götürüp profesörüm İbrahim Hoca'yla konuştursam ve ne kadar harika biri olduğunu uzmanından dinleseydi. Yanağından bir makas alıp neşeyle konuştum. "Sen benim gördüğüm en en en zeki kişisin bunu asla unutma. Ve pes etmiyorsun, sen pes edersen evren yok olur." Göz kırpıp yanından kalktım. Dediklerime ufak bir gülümsemeyle karşılık verdi. "Neyse ben kaçar bebeğim sonra görüşürüz." "Hayırdır Sultanım nereye?" hınzırca gülümsedim. "Biraz gidip Artun Emir Han'ı darlamam gerekiyor da." Korkuyla baktı bana "Yine bir sorun yok değil mi, bana anlatabilirsiniz biliyorsunuz."
"Hayır hayır sadece konuşmama gereken şeyler var."
Bu sabah kahvaltı yaparken acilen Artun Emir Han'la görüşmem gerektiğini fark etmiştin. Bu adamın hayatı bana bağlıysa bilmem gereken bir şeyler vardı. Mesela bu adam ne iş yapıyordu? Tamam ülke yönetiyordu da nerdeydi, napıyordu yani. Küçükken sürekli bu televizyonda çıkan insanlar nasıl para kazanır diye düşünürdüm hatta bir ara bizim ödediğimiz elektrik faturalarıyla hayatta kalıyorlar sanıyordum. Sonra müthiş reklam piyasasıyla tanıştım ve her şey anlam kazandı. Şimdi de padişahların ne iş yaptığını sorguluyordum işte. Arada gelip bağırıp çağırıp emir vermekten başka ne iş yapardı bu adam?
ŞİMDİ OKUDUĞUN
Aynanın Diğer Tarafındakiler
Historical FictionÜniversite öğrencisi Eylem; bol bol gezmeyi, kahkahalarla gülmeyi ve kelebekleri fazlasıyla severken, kitaplardan, yalnızlıktan ve ciddi olan her konudan nefret ederdi. Tarih bölümü öğrencisi olan erkek arkadaşının ısrarıyla bir 17.yüzyıl hükümdarın...