BÖLÜM 61

3.3K 374 237
                                    


Hiç içime sinmeyen bir bölüm ile karşınızdayım.

Çok geç geldi biliyorum. Hiç zamanım yok. Misafirlerim var. Buraya fazla giremiyorum. Kusura bakmayın.






Selin den.

Abim arıyordu. Tam kapanmak üzere olan telefonu açtım.

Ben: Efendim abi?

Birkaç hışırtıdan sonra abimin sesi geldi.

Meriç abim: Neredesin Selin? Eve geldim yoksun.

Boğazımı temizledim.

Ben: Ayaz abimin ve Ali abimin haberi vardı. Kağangil ile buluştum.

Meriç abim: Hmm. Geliyor musun?

Ben:  Geliyorum.

Meriç abim: Tamam. Bekliyorum. Seninle bir konuyu konuşmam gerek.

Dedi ve kapattı. Ne konusu ki? Hiç bir şey yapmadım. Eşya kırmadım. Neyse gidince öğrenirim.

Pencereden dışarıyı izlemeye başladım. Rüzgar çıkmıştı. Hava oldukça soğumuştu. Bulutlar da toplanıyordu. İnşallah kar yağar.

Araba evin önünde durdu. Yani korumaların fazla olduğu bahçede durdu. Arabadan indim. Hava buz gibiydi. Acaba üşümüyorlar mi?

Yanımdaki bir adet koruma ile - kacacakmisim gibi davranıyor- süs havuzunun yanındaki küçük girişlerden girdik. Evin bahçesine girdik yani. Eve kadar yürüdüm.

Kapının önüne gelince kapı hızla acıdı. Meriç abim açmıştı. Gergin gözüküyordu. Bu durum beni de gerdi.

Ben olduğum yerde beklerden - ben bekleyince koruma da bekliyor bu arada- Meriç abim kapıyı iyice araladı.

Meriç abim: İçeri gelsene Selin.

Kendime gelip içeri girdim.  Gerginim  Meriç abim ben  girince arkamdan kapıyı kapattı. İçerisi sıcacıktı. Hirkamı çıkartırken Meriç abim elinin tersini burnumun ucuna değdirdi. Ardından bacaklarıma baktı.

Meriç abim: Bravo yani Selin! Giye giye bunu mu giydin?

Yutkundum ve abimi takip etmeye başladım. Değişik söylemişti.  İçeriye gidiyordu. Abim ayakta dururken ben de koltuğa oturdum.

Ben: Ama abi kısa değil ki.

Bana ters bir bakış attı.

Meriç abim: Selin!

Diyerek uyarı dolu bir ses tonu ile konuştu.

Ben: İyi de gerçekten kısa değil. Hem sen bunlara karışmazdın. Ne oldu birden bire?

Gözlerini bana dikti

Meriç abim: Sence kısa olup olmaması umrumda mı?

Dedi ve karşındaki koltuğa oturdu. Kaşlarımı çattım.

Ben: Değil mi?

Meriç abim: Hava buz gibi. Sen gidip incecik bir etek giyiyorsun. Hasta mı olmak istiyorsun?

Şaka yapıyordu değil mi? Sırf bunun için mi Kızıyordu?

Meriç abim: Kalın etekler de vardı dolabında. Hem hani siz eteğin altına bir şey giyiyorsunuz ya. Adı her neyse. Onu niye giymedin? Hastalandığında zor atlatıyorsun.

ABİLERHikayelerin yaşadığı yer. Şimdi keşfedin